Bunu çok sert bir şekilde söylemişti ve kalbimin kırıldığını hissettim. Yine durduk. Bu sefer arkamdaki bir noktaya değil bana bakıyordu. Gömleğinin altından bile taş gibi olduklarını anladığım kasları gerilmişti. Yüzünde büyük bir ciddiyet vardı. Hatta öfke. Ne olduğunu anlamaya çalışıp ona baktım.
"Ciddi misin Sen?..." durup gözlerini benden kaçırdı. Akarsuyun olduğu tarafa bakıp yumruklarını tamamen serbest bıraktı. Tekrar bana baktığında gözlerinde soru yağmuru vardı. Konuştuğunda ise sesi oldukça yüksekti.
"Neden sürekli karşına çıkıyorum? Odana nasıl gelebiliyorum? Seni nasıl tanıyorum? Bunların hiç birisini merak etmiyor musun? Sorman gereken milyonlarca soru varken neden sürekli bana teşekkür ediyorsun?"
Beni azarlıyor muydu yoksa bana mı öyle geliyordu? Kalbim durup hemen ardından son hızla çarpmaya başladı.
"Çünkü bana hep yardımcı oluyorsun" dedim cılız bir sesle. Aptalmışım gibi bana baktı. Göz bebekleri irileşmişti ve şaka yaptığımı düşünüyor olmalıydı.
"Kim olduğumu biliyor musun peki?" Hiçbir şey söyleyemedim. Onun vampir olduğu ve sürekli güvenliğimi önemsediği dışında bir şey bilmiyordum. Aslında, otobüste gelirken Kellen'la ilgili ciddi anlamda kafamda bir yığın soru oluşmuştu ancak şimdi burada...böyle ona bakarken, bütün sorular önemsizdi.
"Belki de sana zarar vermek istiyorumdur. Bunları hiç düşündün mü?" Düşünüp düşünmediğimi bilmiyordum.
"Zarar vermek istemediğini biliyorum" Yine şaşırmıştı. Gözlerini kısıp beni süzdü. "Bu kanıya nereden vardın? " Dudaklarımı birbirine bastırırken gülümsedim. Bu sefer onu şaşırtmak hoşuma gitmişti.
"Sabah, ayakkabı bağcığıma bastığımda düşmeyeyim diye beni tuttun...Sen..." derken ona biraz daha yaklaştım. İrkilerek bana baktı. Kıpırdamadan meraklı gözlerle ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Elimi göğüs kafesine, tam kalbinin olması gereken yere koydum. Kalbinin atmadığını ikinci kez fark ettim. Aramızda bir kaç santim kalmıştı ve şimdi, greyfurt kokusu burnuma doluyordu.
"Sıcacık kalbini herkesten gizleyen iyi birisin" Kellen dehşete düşmüş gibi bana bakıyordu. Göğsünün üzerindeki elimi tutup çekti. Elimi tutması karnımın ağrımasına neden olmuştu.
"Hakkımda hiçbir şey bildiğin yok" Elimi neredeyse sert denebilecek bir şekilde iterek bıraktı. Alınmadım.
"Tamam, o zaman bana kendini anlat" Kesinlikle böyle bir cevap vermemi beklememişti ve cevabımdan memnun olmuşa benzemiyordu. Hatta öfkelenmişti. Biraz daha yürümeye devam ettik. Bir şeyler söylemesi için can atıyordum. O ise öfkesini kontrol etmeye çalışır gibiydi. Bir soluk sonra durdu ve yüzüme baktı. Öfkeli fakat ilgili bakıyordu. Bir de... Meraklı.
"Kendin hakkında bile bir şey bildiğin yok" Şimdi de ben şaşırmıştım. Kendim hakkında daha ne bilmem gerekiyordu ki?
"Yoksa ölümsüz değil miyim?" Kellen'ın bakışlarından yine saçmaladığımı anladım. Tamam, daha fazla konuşup kendimi rezil etmeyecektim. Onun bir şeyler söylemesi için bekledim. Hiç bitmesini istemediğim beş saniyenin sonunda Kellen daha sakin bir sesle konuştu.
"Sen özelsin Selen"
Bu bir iltifat mıydı yoksa başka anlamları var mıydı? Ne demek istediğini sorgulayan bir bakış attım. Gözleri kısıldı. Yüzümü incelerken başını hafifçe yana eğdi. Bu poziyonda dururken onu izlemek harikaydı. Hep böyle kalmasını istediğim anda bir eli kalkıp yanağıma doğru yaklaştı.
Şok geçirerek ona bakarken nefes alamıyordum. İçimdeki heyecan dalgası neredeyse beni öldürecekti. Parmaklarının yanağıma değdiği düşüncesi adeta mideme yumruk atmıştı. Ancak o yanağıma değil, yanağımın hemen kenarındaki bir tutam saça dokunmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİHİR-KARANLIK ŞATO-
FantasiaSelen on yedisini doldurmasına bir ay kalmış, küçük kardeşinin yanında kendisini abla gibi hissetme yoksunu sıradan bir kızdır. Ta ki kardeşi zannettigi elfinin doğum günü olarak kutladığı güne kadar. Selen'in Sihir Diyarı'na yolculuğundan sonra alı...