15

6.5K 520 34
                                    

Oturdukları anda hepsinin altında tahta tabure ve önlerinde sıralar oluşmuştu.

Evren de oturmuştu. Bense sap gibi kalmıştım. Herkesin birden bana baktığını hissettim. Evren eliyle beni dürttü ve "Otur" dedi.

"Boşluğa mı?" der gibi baktım yüzüne.

"Otur korkma" dedi güven verici bir bakışla. Buradaki doğaüstü olaylara şaşırmamam gerekiyordu. Ne diye düşünüyordum ki?

Az önce de bir kapıyla konuşmuş ve içinden geçmemiş miydim?

Dediğini yapıp oturduğum anda altımda bir tabure ve önümde sıra oluşmuştu. Hoca parmağını şaklattı ve elinde bir değnek belirdi.

"Evet şimdiki dersimiz..." diye başladı ve sınıfı süzdü. Tıpkı yeryüzündeki okullarda olduğu gibi bir sınıftı, sıralar vardı ve öğrenciler sıra halinde oturuyordu. Aslında az önce herkes dağınık bir halde oturmuştu ancak şu an nasıl düzenli bir şekilde sıra halinde oturduğumuzu anlamamıştım. Sınıfın benim eski sınıfımdan tek fark yazı tahtası yoktu ve bir ovada ders işleniyordu.

Ve içinden geçtiğim kapı ortalıktan kaybolmuştu. Bu tablo, bana kısmen izlediğim bir Türk Filmi'ni hatırlattı. Okul kapatılıyordu ve öğrenciler ormanda ders işliyordu. Çünkü en sevdikleri öğretmenleri onlara 'Okul dört tarafı duvarla çevrili bir yer değildir' demişti.

Ya da tam olarak böyle dememiş de olabilirdi. Uzun yıllar önce izlemiştim ama beni etkilemişti. Şimdi kendimi o sınıftaki öğrencilerden birisi gibi hissetmiştim ancak karşımdaki öğretmen bu hissi anında ortadan kaldırdı.

Çünkü pelerini bir kaç yüzyıl öncesindeki şovalyelerinki gibiydi ve bakışları şahin kadar keskindi. Bu adamın bakışları altında kendimi nasıl Türk Sineması'nda hissedebilirdim ki? Olsa olsa Savaş ve Barış filminin çekim setinde hissedebilirdim herhalde.

Hoca sıraların arasından geçti ve değneğini, buraya ilk geldiğimde gördüğüm ve bana gözlerini diken sarışın kıza dokundurup "Neyle ilgili söyleyebilir misiniz küçük hanım?" dedi kibar bir şekilde. Neyse ki konuşmasındaki uslüp biraz olsun rahatlamamı sağlamıştı.

Kız hocaya baktı ve "Sihir becerileriyle ilgili efendim" dedi.

"Aferin küçük hanım" dedi ve sıraların arasından çıkıp sol parmağını hafifçe karşımızdaki boşluğa salladı. Tıpkı yeryüzündeki sınıflarda olduğu gibi 3 metreye bir buçuk metre ebatlarında siyah bir yazı tahtası belirdi. Ve tuhaf bir şekilde havadaki boşlukta sabitmişçesine asılı kaldı.

Hocanın bu şekilde sihirler yapması beni heyecanlandırmıştı.

Sahip olduğum güçlerle ben de mi böyle şeyler yapabilecektim yani? Bu oldukça hoş olmalıydı.

Hoca tahtanın yanına gitti ve elindeki on beş santimlik değneği bir tebeşir gibi kullanarak tahtaya bir şeyler yazdı ve ben bunun ne demek olduğunu okuyamadım. Bilmediğim bir dilde yazıyordu.

Bir öğrenci parmak kaldırdı ve "Peki hocam şimdi sihir güçlerimizi elflerimiz bize verdiğine göre, nasıl kullanmamız gerekecek?" diye sordu. Melike bu elf olayından bahsetmişti neyse ki.

Her perinin Koruyucu Elf'i oluyordu falan filan. Derin bir nefes aldım. Kahvaltı yapmadığım için midemden yükselen isyanları hisettiğimde, midemin olayı abartıp bağırmaması için dua ettim.

"Evet ama öncelikle, zaten nasıl kullanacağınızı öğrenmek için burada olduğunuzu hatırlatırım bayım" dedi alay eder gibi.

'Bu kadar gereksiz bir soru yöneltmenize gerek yoktu' bakışı atarken soruyu soran öğrenci sustu.

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin