"Çok eğlencelisin." dedi, ses. Ardımda bırakmış olsam da sesi hemen yanımda gibi geliyordu. Tamamen dışarı çıktığımda gördüğüm şey fazlasıyla kötüydü, tüm akıl hastanede en fazla 400 kişi olabileceğini düşünürken dışarı baktığımda bu sayının rahatlıkla en az 600'ü geçtiğini fark etmiştim. Yemekhanede iken, yemekhanenin o kadar geniş olmasına rağmen bu sayının yarısı kadar bile insan yoktu, belki de çoğu geç kaldığı için içeri alınmamıştı. Fakat bu kadar fazla kişinin dışarıda olması olasılık olarak Evan, Neria veya Rositsa'yı bulmamı zorlaştırmıştı. Her insan olasılığı düşürmekten başka bir işe yaramıyordu. Anlaşılan benim de böyle konuşmam olasılığı yükseltmiyordu. Gözlerim ile onları aramaya başlamıştım bile, gözlem yeteneğim hakkında pek kuşkum ve endişem olmasa dahi onları bu kadar kişi arasında bulmam epey zor olacağa benziyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra yürümeye başladığımda aldığım derin nefesi yavaş yavaş geri veriyordum. Etrafta o kadar farklı kişiler vardı ki, tam akli dengesini yitirmiş olabileceğini düşündüğüm insanlar, tehlikeli görünen insanlar ve daha niceleri. Ya buradaki tek suçlular Rositsa ve Neria değilse? Evet muhtemelen bir tek onlar değildi. Doğrusu bir tek onların olması fazlasıyla saçma olurdu. Fakat yine de bir akıl hastanesinde ne diye suçlu bulunurdu ki? Bunu Rositsa'ya sormakta fayda vardı, elbette cevaplayacaksa.
Her nefesimle birlikte artan düşüncelerim, dikkatimi ve daha iyi odaklanabilmemi olumsuz etkiliyor diye düşündüm. Şimdiden en az 200 kişiye bakmış olduğumu düşünüyor olsam da aynı kişileri sürekli görüyor da olabilirdim. Ne olursa olsun sonuç olarak o üçünden herhangi birini henüz görmemiştim.
Tüm bunların karşısında hazırlıksız yakalandığım bir öpücüğü kurban gittim diyebilirim. Arkamdan boynuma sarılıp yanağıma sıkı bir öpücük kondurmuştu, ellerini boynumdan çekip arkamı döndüğümde bu öpücüğün kim olduğunu bilmediğim bir erkekten geldiğini gördüm. Ne halt yemeye bu kadar samimi oldu bu böyle.
"Hey ne yapıyorsun?" dedim, kolunu tamamen kelepçeli ellerimle omuzlarımdan çektikten sonra tamamen ona dönerek. Sıradan bir erkeğe benziyordu.
"Seni öpüyorum." diye sıradan bir şeymiş gibi cevapladı. Boyu neredeyse Evan'ın ki kadardı, griye yakın siyah saçları ve elini çektiğimde hissettiğim gümüş bir yüzüğü vardı, bembeyaz dişleri ile aşırı fazla içten bir şekilde gülümsüyordu. Bana bir kötülük yapabilecek gibi görünen derecede planlı bir gülümseme gibiydi.
"Öptüğünü görebiliyorum. Ben eşcinsel veya kız falan değilim gördüğün gibi?" dedim, soğukkanlı bir sesle. Fakat bu sefer şiddetli bir kahkaha fırladı dudaklarının ve bembeyaz dişlerinin arasından.
"Çok komiksin ya. Eşcinsel veya kız olmadığını bende görebiliyorum. Fakat ben eşcinselim." dedi, cümlesini tamamladıktan sonra tekrar müthiş bir kahkaha patlattı. Eşcinsel olduğunu beni bu derece şehvetli öpmesinden az da olsa anlamış olsam da, giyimi, konuşması ve davranışları bakımından en ufak bir kızsal hareket yoktu, tamamen sıradan davranıyordu, daha çok eşcinsel taklidi yapan bir homofobik gibi duruyordu. Hiçbir cevap vermememe karşın tekrar konuştu.
"Ne o? Dudaktan mi öpmemi isterdin?" dedi, tekrar kahkaha atıp dudaklarını yüzüme doğru uzattı. Kelepçe ile bağlı ellerimle dudaklarını geriye ittim. Kelepçemi saklamaya çalışmamış olsam da muhtemelen henüz fark ediyordu. Garip bir şekilde ellerime bakmaya başladı. Fakat kelepçe ile ilgili en ufak şey söylemedi, sadece bakışlarını odaklamış bakıyordu. En azından oradan ayrılmadan neredeyse hiç ümidim olmasa da bir soru sormak istedim.
"Burada hiç beraber gezen iki kız, veya bir kaç yara izi olan yırtık kıyafetlerle dolaşan senin boylarında bir erkek gördün mü? Kızların ikisi de neredeyse aynı boyda birisi kumrala yakın kahverengi saçlara sahip, diğeri ise daha koyu saçlara. Fakat ikincisinin burada dikkat çektiğine eminim." dedim, anlatabileceğim çok bir şey yoktu. Burası akıl hastanesi nasıl olur da birini anlatabilirsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manipülasyon
Ciencia Ficción"Bıkmadın mı denemekten." Rositsa'nın sesiydi bu. Tek tanıyabildiğim sesti. Cevap verecek gücüm kalmamış olsa bile cevap verecektim, fısıltı kadar az çıksa da sesim, konuşacaktım. "Burada kurtulmadan olmaz, çıkana kadar, özgür olana kadar olmaz. İn...