"Ne demek istiyorsun, Reas?" dedi, her şeyi bilmezlikten gelmesi daha zor durumda bırakmaktan başka bir işe yaramazdı. Gözlerimi aşağı doğru yönelttim, sonrasında hemen kaybolacak sinir bozucu bir tebessüm oluştu yüzümde, Rositsa'ya döndüğümde hemen yok olan bir tebessüm, sinirden ortaya çıkan bir tebessüm.
"Ne demek istediğimi biliyorsun, Rositsa." dedim dişlerimi içten içe sıkarak, dışarıdan gören birisi çenemin hareketinden dişlerimi sıktığımı anlayabilirdi. Rositsa birkaç saniye geçmesine rağmen yüzüme bakmaktan başka hiçbir şey yaptığı yoktu, Neria'nın yüzüne baktım, Rositsa bir şey demeyecekse Neria demeliydi. Doğrusunu söylemek gerekirse Neria'nın bilip bilmediğini bilmiyordum fakat bilmediğine emin de olamıyordum.
"Reas sonra... Konuşuruz." dedi Rositsa, cümle kurmak dünyanın en zor şeyiymiş gibi konuşuyordu. Elini saçlarının arasında dolandırmaya başladı. Gözleri ikide bir yere odaklanıp tekrar bana yöneliyordu.
"Elini bana verebilir misin, Rositsa?" dedim, sesim aşırı kararlı ve zorlayıcı çıkmıştı."Reas, sonra konuşuruz dedim. Gitmem gerek." dedi, onun sesi de en az benimki kadar kararlıydı, eğer zorlarsam bana zarar vermekten kendini çekmeyecek gibiydi, hatta buna emindim.
"Sonrası olmayacak, Rositsa. Elin lütfen." dedim, hiçbir şey olmamasına rağmen kendimi olduğum yerde daha düzgün durmaya zorladım. Rositsa'ya doğru yaklaşıp hafifçe eğilip sağ elimi ona doğru uzattım, bu halimle onu dansa kaldıracakmış gibi görünüyor olsam da sadece kibar olmaya çalışıyordum. Gözlerimi eğilmiş haldeyken ona doğru götürdüm. Elini yavaşça uzattığını hissediyordum, birkaç saniye sonra sadece hissetmekle yetinmemiştim. Rositsa'nın elini, elimin üzerinde hissedince doğruldum. Neredeyse sadece dudaklarım oynayacak şekilde teşekkür ettim. Sol elimle yara izine dikkat çekmeye çalıştım.
"Rositsa, sen akıl hastası değilsin, değil mi? Elindeki yara... Bu Evan'ınki gibi bir yara değil. Başlarda yarana bir anlam vermemiş olsam da pek dikkat etmedim, fakat sonra Evan'ın kesiğini gördüğümüzde, senin yaran kesinlikle onunla aynı değildi. Senin yaran... Kesik gibi değil, bıçak yarası gibi, üstelik sadece bıçak çizmiş gibi de değil... Bıçak saplanmış gibi. Ve ne var biliyor musun Rositsa? Böyle bir yaraya sahip olan birini akıl hastanesine almazlar."
"Başkası tarafından yaralanmış olamaz mıyım, Reas?" dedi hala bahane uydurup yalan söylediği belliydi ben söyletemezsem asla söylemeyecek gibi görünüyordu. Elindeki yara izine bakmayı sürdürdüm, sonunda konuşmaktan yana karar kıldım.
"Rositsa, böyle derin bir bıçak yarası kendinden veya başkasından olsun fark etmez, böyle bir yara bilmeden olabilecek türden bir yara değil ve bu akıl hastanesinde zarar verme potansiyeli taşıyan hiçbir hasta alınmaz." dedim kelimelerimi özenle seçmiyordum. Sadece ona gerçekleri söyletmek istiyordum bom boş yüzüme bakmayı sürdürdüğünü görünce tekrar açıklama yapma gereği duydum. Elimle yaranın üzerindeki dikiş izlerini göstererek konuşacaktım fakat Rositsa benden önce davrandı.
"Reas neler saçmaladığının farkında misin? Ben normal biriyim. Şimdi cidden gitmemiz gerek." dedi, eli hala elimin üzerinde duruyordu.
"Dikiş atmayı nereden öğrendin, Rositsa? Elindeki dikiş izleri... Evan'ın dikiş izleriyle bire bir uyuyor. Nasıl bir durumda, kendi koluna kendin dikiş atmak zorunda kaldın?" dedim, bu onu kesinlikle zor durumda bırakmıştı. Her kelime öbeği kurduğumdan sonra hafifçe duraksayıp tepkisini ölçmekle yetiniyordum. Gözlerim tekrar Neria'ya çevrildi. Tamamen hareketsiz duran heykeller gibiydi, Rositsa ise gerçeklerin ortaya çıkmaması için her şeyi yapabilecek gibi görünüyordu. Rositsa'nın elini bırakıp kendi sert yatağımın üzerine çıkıp, ayaklarımı bağdaş kurar gibi birleştirdim. Başımı yukarı kaldırıp gözlerimi tavana sabitledim.
"Akıl hastası olmadığına emin oldum, Rositsa. Fakat..." dedim cümlemi bilerek yarım bırakmıştım. Gözlerimi sabitlediğim ufak kırıklarla dolu tavandan ayırıp direkt olarak, durmakta olan Rositsa'ya, gözlerine kenetleyip cümleme devam ettim.
"Akıl hastası değilsen, nesin Rositsa?"
Gözüm hala uyumakta -veya acıdan bayılmış olabileceğini de düşünüyorum- Evan'a birkaç saniye için kaydı. Rositsa'nın açıklama yapması neden bu kadar zordu, anlayamıyordum. Her şeyi, neredeyse her şey ortadaydı zaten, ne olursa olsun umurumda mı olacağını düşünüyordu? Veya korkup kaçacağımı? Hayır böyle bir şey olmayacaktı. Belki de sadece bunu bilmemin ona zarar verebileceğini düşünüyordu. Neria kadar sıcakkanlı ve umursamaz biri bile şu an için soğuk ve buz gibi birine dönüşmüştü. Ne yapacağımı artık bilemiyordum, sanırım. Şu ana kadar çoktan açıklama yapmış olacağını düşünüyordum, Rositsa ile ilgili olan her durumda, olayda ve konuşmada beklemediğim bir şeyler oluyordu. Bakışlarım tamamen olaylara kilitlenmişti, nereye baksam soğuk, duygusuz ve ölmek ister gibi bakıyordum, gözlerimden akan nefretin önüne geçemiyordum, nefretim kimeydi, nedendi en ufak fikrim yoktu.
"Gerçekten de söylemeyeceksin değil mi, Rositsa?"
"Söyleyeceğim bir şey yok."
"Rositsa, aptal değilim ben!" dedim, daha fazla dayanamazdım, gerçekleri duymak istiyordum, saçma bahaneleri değil. Yatağımın bir ucundan hızlıca kalkıp ayakta doğruldum. Gözlerimi olabildiğince onun gözlerine sabitlememeye çalışıyordum. "Akıl hastası olmadığını zaten biliyorum, artık bundan eminim Rositsa. İstediğim şey..." dedim, yanına biraz daha yaklaştım ve cümlemi devam ettirdim.
"İstediğim şey senden duymak." dedim cümlemi olabildiğince zorla söylemiştim. Anlaşılır olmasına aşırı dikkat etmiş gibiydim, öyle olmasa da. Rositsa'nın açıklayacağını hissediyordum, daha doğrusu kabulleneceğini, açıklanabilecek çoğu şeyi açıklamıştım bile. Beynimin içinde aynı soru tekrarlanıp duruyordu, kafamı bu kadar zorlayan bir şeyi bu kadar istememe rağmen çözememek acınasıydı, bir çözümü olmalıydı, her zaman olurdu. Beynimin içinde yankılanan soru "Akıl hastası değilse ne? Akıl hastası değilse ne?" idi, sürekli tekrarlamakla yetinmiyor, git gide yükseliyordu.
"Rositsa söylemen için daha ne yapabilirim?" dedim, gerçekten yapmam gereken başka bir şeyler de varsa yapmaya hazırdım. Neria'nın sesi duyulmuyordu, daha çok Rositsa'nın hareketlerini izliyor gibiydi. Sonunda Rositsa bir şeyler diyecek gibi oldu, yara izi olmayan elini diğer elindeki yaranın üzerinde gezdirdi. Gözlerini bir yara izine bir de bana çevirip duruyordu, bu konuşmak istediğine işaretti, istiyorsa zaten geriye kalanın bir önemi yoktu, elbet söyleyecekti.
"Evet Reas, lanet olsun ki birer... Akıl hastası değiliz." dedi, söylemesi zor olmuştu fakat söyleyebilmişti fakat 'birer akıl hastası değiliz' demekle muhtemelen Neria'yı da içine alıyordu. Neria'ya döndüğümde rahatlamış mı yoksa tedirgin mi olduğuna dair bir fikrim oluşmamıştı, Rositsa'nın sözlerinden sonra eski haline döneceğini düşünmüştüm. Fakat hala o soğuk ve ruhsuz halini sürdürüyordu. Sonunda Neria'nın o düzgün diliyle olan kelimelerini duyabilmiştim fakat her zamankinden farklı çıkıyordu sesi.
"Duymak istediğini duydun Reas. Mutlu musun bari?" dedi, bana bakmıyor olsa da hemen yanıma bakıp söylemişti cümlelerini. Etrafta başkaları var gibi hissediyordum, fakat 'hücremizde' yalnızca dört kişiydik.
"Duymak istediğim daha fazla şey var sadece bu kadarı değil, Neria." dedim. Konuşmama en az Neria'nın dikkat ettiği kadar dikkat etmeye çalıştım. Ardından cümlemi bitirmiş de olsam yeni bir cümleye başladım. "Peki siz nesiniz?" cümlem şu anda en az Neria'nınkiler kadar soğuk çıkmıştı. Rositsa anlatmaya meyilli görünüyordu, kendi içinde hafifçe ofladıktan sonra bana baktı, başını aşağıdan yukarıya doğru hafifçe kaldırarak konuştu.
"Reas, biz..." cümlesini tamamlamasını sabırsızlıkla bekliyordum fakat gelen cevap, aklımın en ücra köşesinde bile bulunmuyordu. Kelimeleri yavaşça üzerime doğru geliyordu. Ağzını açıp cümlesini tamamlamaya koyulduğunu fark ettim. "Reas, biz... Suçluyuz."
Bölüm Notları:
Bölüm Şarkısı: Hozier - Take Me To Church
Yazar Notu: Arkadaşlar lütfen artık yorum yapın ya lütfen. Bölüm hakkında olur, eleştirileriniz olabilir fark etmez yeter ki yorum yapın. Şimdiden teşekkürler. Bölümü beğendiniz mi bari?
Yarın saat 20.30'da hikayeyle ilgili bir not yayımlanacaktır bölüm sanmayınız. Şimdiden yazıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manipülasyon
Science Fiction"Bıkmadın mı denemekten." Rositsa'nın sesiydi bu. Tek tanıyabildiğim sesti. Cevap verecek gücüm kalmamış olsa bile cevap verecektim, fısıltı kadar az çıksa da sesim, konuşacaktım. "Burada kurtulmadan olmaz, çıkana kadar, özgür olana kadar olmaz. İn...