25. Bölüm

1K 52 30
                                    

Ophelia'nın ağzından...

Sirius yüzüme düşen bir tutam saçımı alıp kulağımın arkasına sıkıştırdı ve dudağıma minik bir öpücük kondurdu.

"Gözlerin."dedi usulca. Sonra da susup sessizce gözlerime bakmayı sürdürdü.

"Onları nasıl anlatacağımı bilemiyorum."diye fısıldayarak beni biraz daha çekti kendine.

"Tesadüfen biriyle tanışsam da hayatım değişse diye düşünüyordum. Beni James'in durumuna düşürecek birinin karşıma çıkmasını diliyordum. Ve sen tam da ihtiyacım olan zaman da hayatıma girdin."

"Kavga etmek için birine mi ihtiyacın vardı?"

"Uzun ilişki yürütebiliyorsun, değil mi?"dedi gülerek. Birinin gülüşüne aşık olmanın ne olduğunu öğrendim Sirius sayesinde.

"Deniyorum işte."

Birkaç saniye süren sessizliği yine ben bozdum. "Sence nereye kadar gidecek? Biz... Biz olmaya ne kadar devam edeceğiz?"

Sirius'un saçlarımla oynayan eli durdu, "Neden böyle bir şeyi düşünelim ki? Biz beraber geçirdiğimiz dakikaların keyfini çıkaralım. Bırakalım sonunda biz olmayı bıraktıysak bile anılarımızı hatırlayıp gülümseyelim."

"Seni unutabileceğimi sanmıyorum Black."

"Çünkü beni seviyorsun Snape."

"Ve Lupin, ilişkideki bu ciddiyeti gördükten sonra buradan hemen ayrılmak istiyor."

Ağaçların arasından çıkan Remus'a çevirdim bakışlarımı. Neden hiç bölünmeden huzurlu zaman geçiremiyoruz. Sirius keyfini bozmadan saçlarımla oynamaya devam ederken, "N'oldu Aylak?"diye sordu.

"Bu romantik dakikalarınızı bozmak istemezdim ama McGonagall hemen seni bulmamı söyledi."

"Sanırım iksir dersinde hazırladığım iksirleri, bitki bilim dersinde denememeliydiniz."dedim gözlerimi devirerek.

"Etkilerini gözlemlemeye fırsatımız olmadı ne yazık ki."

"Hadi, McGonagall daha fazla sinirlenmeden git."dedim kollarının arasından çıkıp.

Gülümseyerek yanağıma öpücük kondurdu ve Remus ile uzaklaştı. Sırtımı ağacın gövdesine yaslayıp gölü izlemeye başladım. Su... Fazla büyüleyiciydi, fazla ürkütücü ve sonu bilinmeyen.

"Eğer ölürsem..."dedim kendi kendime. "Ölümüm sonu bilinmeyen sonsuzluk olmalı. Sessizce dibe batmalıyım. Ölümüm böyle mükemmel olmalı. Ürkütücü ve sonu bilinmeyen..."

"Bazen boğulmak için suya ihtiyacın yoktur Ophelia. Bazen sadece düşüncelerin yeter."

Bakışlarımı gölden çekip yanıma oturan abime çevirdim. Karanlık sanattan vazgeçip felsefeye mi yöneldi?

"Beni merak ettiğini ve aramaya geldiğini söyleme sakın."dedim alay dolu bir sesle.

"Ah kardeşim. Sende bana ait bir şey var. Onu almak için geldim."

Ne olduğunu bir Snape olduğum kadar iyi bilsemde ona bir soru yöneltmeyi tercih ettim.

"Bende sana ait ne olabilir canım abim?"

"Kitabımı ver."

"Sana tüm kalbimle yemin ederim ki bende değil."dedim elimi kalbimin üzerine yerleştirip.

"Ophelia, kitabım nerede?"

"Onu nereye koyduğumu unuttum."

"Buna inanacağımı mı sanıyorsun? Nerede o?"

SNAPE and BLACKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin