30. Bölüm

1.7K 67 20
                                    

Ophelia'nın ağzından...

Onu görmek istemiyordum. Ancak bunu yapmak zorundaydım. O benim ağabeyimdi. Benden nefret ettiğini tüm içtenliğiyle belirtsede onu hala seviyordum. Sessizce yaklaştım ona. Onu daha önce de görmüştüm bu halde. Yüzünde pişmanlık ile harmanlanmış bir gülümseme vardı. Tek kelime etmeden karşısına oturdum. Uzun saniyeler sonunda bakışları bana dönmüştü. Aylar sonra onu ilk görüşümdü bu.

"Evlendiler, öyle değil mi?"diye sordu ve gülmeye başladı. Kahkahalarının ardında acı vardı, bunu görebiliyordum. Kahkahaların yerini hıçkırıklar aldığında dayanamadım. Yanına oturdum ve ona sarıldım.

Tek kelime edemedim. Belki de hayatım boyunca yaşadığım en acı verici sahneydi bu. Benim güçlü abim böyle ağlayamazdı. Dayanamazdım ki.

"Severus,"dedim ve onu kollarından tuttum. Bana bakmasını sağladım.

"Kendine gel. Seni böyle aciz bir halde görmelerini istemiyorum. Anlıyor musun? Sen güçlüsün. O sadece hoş bir kız. Bunu kafana sok!"

Beni ittirdi ve başını kollarının arasına aldı.

"Benimle dalga geçmelerine izin verdim. Black, benimle dalga geçtiğinde suratına bir yumruk indirmedim. Potter, Lily'nin önünde beni küçük duruma düşürürken sustum."

Gözlerimi kapattım ve derin nefesler aldım. Gözlerimi tekrar açtığımda bana bakıyordu.

"Sence benim güçsüz olduğumu mu düşünüyor? Onu koruyamayacağımı mı düşünüyor?"

Tekrar sarıldım ona. Eskiden olduğu gibi, onun küçük kız kardeşi olduğumu hissettiren sarılışını yaptı.

"Eğer öyle düşünüyorsa, yanılıyordur."diye fısıldadım. Acısını anlıyordum. Ah, hayır! Anlamaya çalışıyordum.

Çok iyi bir erkek arkadaş olabileceğini düşünüyorum. Severus, Lily'yi hakettiğinden daha çok seviyordu. Hatası ise ona hislerini daha önce dile getirmemiş olmasıydı. Üzgündüm. Bir şeyler yapamadığım için üzgündüm.

***

"Günden güne çoğalıyoruz."

Bakışlarım daha önce boş olan sandalyeler üzerinde dolaştı. Mezun olan Hogwarts sakinleri vardı artık. Slytherin binasına mensup kişiler. Bir çoğu aramızda av olacaktı. Birkaçı ise avcı.

Lord Voldemort'un yanında öğrendiğim en önemli şey buydu. Öncelikle av mı yoksa avcı mı olacağına karar vermen gerekiyordu. Ben kararımı buraya ilk adımlarımı atarken vermiştim. Bu karanlığa gömülürken avcı olacaktım. Ve günün birinde, en büyük avcıyı avlayacaktım.

Avcı olmak yakışıyordu bana. En azından ben fazlasıyla yakıştırıyordum. Yüzlerindeki o donuk ifadeyi, acı dolu çığlıkları, yalvarışları... Bazen tereddüte düştüğümde oluyordu. Sirius'un hep bahsettiği temiz bir parçam var mı? Ona göre ben temiz, kirletilmemiş, asi bir kadındım. Sirius'un minik asi kadını...

Cissy ve Bella'ya baktım. Bella'nın gözleri parlıyordu. Lord'un sadık bir hizmetkarı olacaktı. Cissy artık bir Malfoy olmuştu. Kısa bir süre sonra Bella'da Black soyadına veda edecekti. Düğün, düğün üstüne. Gerçekten şahane!

Sol yanımda oturan Severus'a baktım. Evet, şimdi ki görüntüsü benim abime benziyordu. Kendinden emin, sessiz ve sadık. Ömür boyu sadık bir aşık olmasından korkuyordum. Asla abimin düğününde eğlenemeyeceğim düşüncesi üzücüydü.

Bu gece bir saldırı daha yapacaktık. Şimdi ortaya çıkma zamanımızdı. Gölgelere artık veda ediyorduk.

Gece ne kadar eğleneceğimi düşünerek gülümsedim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 22, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SNAPE and BLACKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin