Multimedyada Yasemin var.
Nihayet karaoke günü gelmişti. Bu kısa süre zarfında Yasemin defalarca kez kararını değiştirmişti. Ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. O kadar çok çeşit vardı ki hepsinin arasında gidip gelmekten aklı bulanmıştı. En son sevdiği bir sanatçı olan Taylor Swift'in Never Grow Up şarkısını söylemeye karar verdi. Duygusal bir parça olsa da Yasemin'e pek çok şeyi hatırlatıyordu. Genç kız, şarkıya haksızlık ediyormuş gibi hissetmek istemedi.
Listenin başından çağırmaya başladı, sevimli müzik hocası. Tahtaya kalkanlar ilk önce söyleyeceği şarkıyı seçiyordu tahtadan. Daha sonra mikrofonlarını açıp özgürce şarkı söylüyorlardı. Yasemin'in ilgi alanı olduğu için söylenen tüm şarkıları biliyordu ve eşlik ediyordu. İster içinden olsun, ister dışından...
Sıra Yasemin'e geldiğinde kalbi gümbür gümbür atmaya başladı. Terleyen avuç içlerini pantolonuna sildi. Vücudundaki kan, yanaklarında toplandığında daha da heyecanlandı. Al al yanaklarıyla tahtanın önüne geldi ve şarkıyı açtı. Hemen ardından da mikrofonunu açtı.
Biraz zaman geçmesini bekledi, sözlere giriş yapabilmek için. Daha sonra kısık bir sesle başladı şarkıya.
Sanki kutuplardaymış gibi üşüyor, titriyordu. Hissettiği gibi, duygusuz bir sesle yarıladı şarkıyı. Ama artık şarkıyı içinde hissediyordu. Titremesi geçti, sesi yükseldi.
Sevdiği herkes, birer birer terk etmişti onu. Birilerinin varlığına ihtiyacı olduğu anda o kişi ortadan kaybolmuştu. Bu çok zoruna gidiyordu.
Bazen birilerinin omzunda ağlamak istiyordu. Ama ağlayabilecek bir omuz bulamıyordu.
Gözünden bir damla yaş düştü. Kimse onu sevmiyordu... Hiç arkadaşı olmazdı. Bunu hakedecek ne yapmıştı ki?
Babası bile Yasemin'i değil yeğenlerini seviyordu. Bu sevgiden neden hep mahrum bırakılmıştı?
Gözlerinden yaşlar, birbirini takip ede ede yer çekimine ayak uydurarak süzüldü.
Sesi neredeyse duyulmuyordu. Boğazını temizledi. Gözyaşlarını silme gereği duymadı. Gözünün önüne gelen hüzünlü görüntüleri elinin tersiyle itti. Sadece şarkıya odaklandı, hatırlattıklarına değil.
Sesi ne çok kötüydü, ne de çok iyi. Ama bu, onun şarkı söylemesine engel değildi. Eğer eğleniyorsa varsın sesini başkaları beğenmesindi. Ne önemi vardı?
Şarkıda da anlattığı gibi çocuk kalmak isterdi, Yasemin. Hiçbir derdi olmadan gezmek, oynamak isterdi. Gülüşlerini, bir hüzün dalgasının yutmamasını isterdi...
Şarkının son birkaç cümlesine geldiğinde sesi tekrardan kısıldı. Söylerken kimseye bakmıyordu. Sanki orada kendisinden başka kimse yokmuş gibi hissediyordu.
Müzik sesi kesilmişti. Artık Yasemin derdine derman olan şarkılara tutunamıyordu. Dengesini kaybetmişti.
Kendisini toparlayamayacağını fark ettiğinde hiçbir şey söylemeden geriye döndü ve sınıfın kapısından kendisini zar zor attı. Bir şey söylemesine gerek yoktu, çünkü gözleri her şeyi yeteri kadar ortaya seriyordu.
Kimsenin, kendisini bu halde görmesini istemiyordu. Koşarcasına çıktı merdivenlerden. Önüne ilk gelen lavaboya girdi.
Kabinler boş gibi duruyordu. Bir süre olduğu yerde kalıp gözyaşlarının özgürlüğe kavuşmasına izin verdi. Fark etmeden elleri yumruk haline gelmişti.
Bu melankolik halinden tamamen kurtulduğunu sanıyordu. Ama bu olay yaşandıktan sonra kararı değişmişti. Bu duygusallıktan hiçbir zaman kurtulamayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞLUK
ChickLitİyi ya da kötü olabilirsiniz. Peki ya ikisinin de ortasındaysanız? İşte, o zaman BOŞLUK'tasınızdır. İki arada bir derede kalmış kızın hikayesi.