Multimedya Ece. Mavi gözlü olması dışında pek çok özelliği anlattığım özelliklere uyuyor.
Sabah uyandığında kendini fazlasıyla halsiz hissediyordu. Dün gece, uyumamasının ceremesini çekiyordu.
Saate baktığı ve erken kalkmış olduğunu gördü. Eşofmanlarını giyip uzun saçlarını topladı. Telefonunu, kulaklığını ve anahtarlarını da aldıktan sonra spor ayakkabısını da giyerek evden ayrıldı.
Zaten evde hayalet gibiydi. Varlığıyla yokluğu birdi. Kimse umursamazdı.
Kulaklıklarını kulaklarına yerleştirip herhangi bir şarkı seçti. Bugün biraz daha değişik olmak istiyordu. Hissettiğine göre şarkı seçmek değil de şarkıların his seçmesine izin vermek istiyordu.
Binadan dışarı adımını atıp yavaş bir tempoyla koşmaya başladı. Duygusal bir şarkı, dolduruyordu kulaklarını. Hızlı davranmak istemedi. Sanki hızlı olursa büyüsü uçup gidecekmiş gibi hissediyordu.
Bir süre sonra melankolik şarkı yerini hareketli bir şarkıya bıraktı. Zıplayıp saçma sapan hareketler yapmamak için kendini zor tutuyordu. Daha da hızlandı. İçinden gelen pozitif enerjiyle gülümsüyordu. Böyle hissetmeyeli uzun zaman olmuştu.
Yaklaşık on dakika sonra kendini yine o yerde buldu. Derin bir iç çekti. Binanın önünde durup hasretle baktı her bir yerine. İçinde buruk bir his vardı. Ne kadar da özlemişti buraları.
Anıları gözünün önüne geldi. Gülümsedi. Çok değil, sadece birkaç sene önce deli dolu bir kızdı. Bir arkadaşının dediğine göre 'şımarık' hareketler sergiliyordu. Ama aslında öyle biri değildi. Olmamıştı. Onun mutluluğunu dışarı yansıtma biçimi böyleydi. Hep güler, samimi olmadığı arkadaşlarına bile yakın davranırdı. Bunları da yapmayalı uzun zaman olmuştu. O, artık olgun bir kızdı. Yaşadıklarının ağırlığıyla ruhunu kamburlaştırmış, küçük bir kız çocuğuydu.
O an binanın kapısı açıldı. Yasemin hemen telaşa kapıldı. Herhangi birine yakalanmak istemiyordu. Sapıkmış gibi hissetti, durduk yere. Hızlanıp koşar adımlarla orayı terk etti. Her ne kadar uzaklaşsa da anılarını orada bırakamadı. Yasemin'le beraber sürükleniyorlardı.
Arkasına bile bakmadan evine döndü. Hâlbuki bir kere dönüp arkasına baksa, çıkanın yaşlı bir amca olduğunu görürdü.
İçeriye girdiğinde anahtarları yerine koydu. Üzerini değiştirmek istemiyordu. Zaten serbest kıyafetle gidiyorlardı okula. Bir şey fark etmezdi.
Ders programına göre çantasını hazırladı. En sevdiği parfümünü sıkıp komodinin üzerine bırakılmış olan harçlığını aldı. Daha sonra tekrardan evden çıktı. Kimseye hesap vermek zorunda değildi. Hoş, zaten hesap vermesini gerektiren bir şey de yapmıyordu.
Ellerini hırkasının cebine soktu. Yaşı daha küçüktü. Sadece on beş... Birçok insan Yasemin'in bu depresif hallerine akıl sır erdiremezdi. Kimse, onun bu yaşında yaşadığı zorluğa inanmazdı. Öğüt vermeye kalkarlardı. Büyüyünce hayatın daha zor olduğunu söylerlerdi. Ama Yasemin zaten hayatın zorluklarını bilirdi. Hem de bu küçücük yaşında.
Durağa geldiğinde hâli hazırda olan bir dolmuşa bindi. Ücreti ödedikten sonra bir yere oturdu. Anlaşılan bugünlerde şansı yaver gidiyordu. Boş yer bulabiliyordu. Çünkü yolu bir hayli uzundu ve tüm yol boyunca ayakta durmak eziyetten başka bir şey değildi.
Dışarıya bakındı. Sokaktaki her bir insanda tatlı bir telaş vardı. İşlerine, okullarına ya da yetişmeleri gereken yerlere koşturuyorlardı. Büyüleyici bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına. Huzurlu olmayı çok ama çok özlemişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞLUK
Chick-Litİyi ya da kötü olabilirsiniz. Peki ya ikisinin de ortasındaysanız? İşte, o zaman BOŞLUK'tasınızdır. İki arada bir derede kalmış kızın hikayesi.