5. Bölüm

146 50 17
                                        

Multimedyada Yasemin var.

Kalan derslerde Yasemin fazlasıyla dalgındı. Bir elini yumruk haline getirip şakaklarına dayayarak defterine birkaç karalama yapmıştı. Arkadaşı Ece, bu durumdan haberdâr olsa da sesini çıkarmadı. Genç kızı kendi hâline bırakmak en iyisiydi.

Okulun çıkış zili çaldığında hemen toparlandılar. Genç kız, yine tek başına gidebilmek ümidindeydi. Fakat işler sandığı kadar iyi gitmedi. Arkadaşının yanında olmak isteyen Ece, Yasemin'in peşine takıldı. Aslında böyle biri değildi.

Biraz lafa tutmak istedi. Aklının azıcık da olsa dağılmasını istiyordu. "Vampir olma yolunda büyük adımlarla ilerliyorsun."

Yasemin, biçimli kaşlarını çattı. "Ben mi?" Ece başını sallayarak genç kızı onayladı. "Ne alakası var ki?"

"Senin kadar beyaz tenli birini görmedim. Özellikle de son zamanlarda. Bir tek sivri, köpekdişlerin eksik. Ya da güneşten etkilenmen..."

"Aslına bakarsan... 'Güneş'ten etkileniyorum. Çok tatlı bir kız.' diye bir espri yapardım. Fakat hiç havamda değilim. Güneş başımı ağrıtıyor. Yani en azından kül olmuyorum ya da parlamıyorum ama ağrı yapıyor."

"İlk olarak... O şaka iğrençti ve 'yapardım' dediğinde yapmamış olduğunu mu sanıyorsun? İkincisiyse bak gördün mü? Yakında kan içmeye falan da başlarsın."

Sadece gülmekle yetindi. Sonra tekrardan düşüncelerinin içinde boğulmaya başladı. Sebepsiz yere o çocuğu düşünüyordu. Ama bu güpegündüz saçmalıktı. Hatta imkansızdı. Bu kara düşünceleri dağıtabilecek kimse olmamıştı. Nasıl olur da bir çocuk düşünceleri arasında yer edinebilirdi?

Biraz daha ilerlediler birlikte. Hiç konuşmadılar bir daha. Yasemin, yine havasında değildi. Bu, ani duygu geçişlerinden ölümüne nefret ediyordu.

Ece, yoluna devam ettiğinde Yasemin yine yalnız kaldı. Yalnızlığı seviyordu. Sanki onun bir parçası gibiydi. Yasemin'e uyum sağlıyordu.

Minik ellerini ince montunun cebine koydu. Pek çok uzvu, yaşıtlarına göre küçüktü. Bunun farkındaydı ve kendisiyle gurur duyuyordu.

Yağmur çiselemeye başlamıştı. Gülümsedi, Yasemin. Saçlarına ve uzun kirpiklerine düşen yağmur tanecikleri, sevimli bir görüntü oluşturuyordu. Hiç umursamadı ıslanmayı. Hatta utanmasa dans edecekti.

Bir süre daha devam etti yağmur. Bu sırada ıslanmış toprağın muhteşem kokusu etrafı kuşatmıştı. Kokuyu içine çekti. Resmen yaşam kokuyordu. Belki de ölüm. Aslında bu olay, kişiden kişiye göre değişirdi. Bazılarına göre vâr oluşun simgesiyken bazılarına ölümü hatırlatırdı.

Birçok kişi yağmurdan nefret ederken Yasemin çok severdi. İnsanları serinleten yağmur taneciklerinin yeryüzüne düşüşünü, ıslanan toprağın kokusunu, yağmur sonrasında çıkan gökkuşağını... Gök gürültüsü bile ona korkunç gelmek yerine ilginç gelirdi.

Biraz daha yürüyüp dolmuşa bindi. Bu sefer ayakta kalmıştı. Yağmurdan kaçanlar dolmuşa üşüşmüşlerdi.

Yine düşünceleriyle boğuşurken büyük bir gürültü duyuldu. Ardından fren sesi ve çok ani bir sarsılış...

Dengesini kaybedip hemen ilerideki koltuklara çarptı ve yere düştü. Yasemin, şaşkındı. Tek bildiği buydu. Korkmamıştı. Ama şaşırmıştı. Aniden oluvermişti.

Ellerini yere koyup destek alarak kalkmaya çalıştı. Ama kalkamıyordu. Üzerinde bir ağırlık vardı sanki. Tüm vücudunu felç etmiş gibiydi. Gözleri biraz bulanık görüyordu.
Kendini tekrardan yere bıraktı. Gözlerini kapatıp açtı. O zaman anladı, üzerindeki ağırlığın ne olduğunu. Hemen bağırmaya başladı.

BOŞLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin