Multimedyada Yasemin var.
Nihayet okul bugünlük de bitmiş yolculuk başlamıştı. Dolmuşlardan nefret ediyordu. Ama otobüslerden daha çok. Nedenini bilmiyordu ama rahatsız oluyordu işte. Belki bu kadar kalabalık olmasından dolayıydı.
Kulaklıklarını takıp her zamanki gibi müzik dinlemeye başladı. Müzik her zaman vazgeçilmeziydi. Mutsuz olduğunda müzik dinleyip ağlardı, mutlu olduğunda da müzik dinler coşardı. Neredeyse her tür müziği dinliyordu. Ayırt etmeyi pek sevmezdi. O an nasıl hissediyorsa, neyi dinlemek istiyorsa onu dinlerdi.
Koltuğa yasladı başını. Neyseki boş dolmuş bulabilmişti. Bazen gerçekten çok dolu oluyordu arabanın içi. Özellikle sabahları tıklım tıklım oluyordu.
Gözlerini kapatıp dinlendi bir süre. Düşünceler yine akın etmişti beynine. Bu çatışmadan en çok Yasemin zarar görüyordu. Yok olacakmış gibi hissediyordu.
O an aklından geçen her şey tek bir noktada düğümleniyordu: Etrafını çepeçevre kuşatan yalnızlığı.
Küçüklüğünden beri sadece yalnızlığı onu terk etmemişti. Ah, keşke o terk etseydi. Annesiyle babasını çok zor görüyordu, daha küçücük yaşlarında. Babannesi ve dedesiyle yaşıyor gibiydi. Birkaç gün kendi evlerinde dururdu. Sonra tekrardan giderlerdi. Gece geç saatlere kadar dururlardı. Bilirdi eğer uyursa orada kalacağını. Ama dayanamazdı.
Gecenin bir vaktinde uyanır eve bakardı bir umutla. Gitmemeleri için içinden dua ederdi. Ne yazık ki hiçbir zaman ailesini bulamamıştı o aramada. Yine de babannesini üzmek istemezdi. Yaşlı kadın zaten hastaydı. Bir de küçük kız üzmek istemiyordu.
Sabah kalktığında babannesi torununun saçını ilk önce tarar, örerdi. Sonra da bir kurdelayla arkadan bağlardı. O sırada Yasemin'in kulağına fısıldardı: "Annen seni hiç sevmiyor. Seni sevse burada bırakmazdı. Onlar sensiz gezmeye gidiyorlar."
Küçücük boyuyla bile çok akıllıydı kız. Hiç sesini çıkarmazdı. Çünkü annesine güveniyordu. O, kızını daima severdi. Onsuz bir yere gidebilir miydi hiç?
Birkaç gün sonra evine döndüğünde bazı değişiklikler vardı. Örneğin, yeni olduğu her halinden belli olan saç fırçası daha önce yoktu. Çok sinirlendi küçük kız. Kimseye bir şey demese de içinde büyük bir öfke vardı. Hazmedememişti. İlk o zaman yalnız olduğunu anlamıştı. Kimse onu sevmiyordu. En azından o zamanlar öyle düşünüyordu. Ama yalnızlığını dile getiren deliller daha öncesine dayanıyordu. Kızın daha küçüklük hallerine... Pek hatırlamıyordu genç kız o zamanları. Hayal meyal birkaç anı vardı aklında. Bir de oradan buradan duydukları.
Daha konuşmayı bile yeni yeni öğrenmeye başlamışken balkona çıkar kuşlarla konuşurdu. Korkmazdılar, Yasemin'den. Tek arkadaşı onlar gibiydi. Çok severdi hayvanları. Vakit buldukça balkona çıkar etrafı izlerdi. Hayvanların melodik sesi o zamanlar bile çok çekici gelirdi genç kıza. Bulutlara bakar her birinin neye benzediğini bulurdu. Bazen bir kuş, bazen Gargamel, bazen kedi, köpek, kraliçe ve birçok farklı şekil çıkardı ortaya. Hayal gücüne kalmıştı her şey. Şimdiyse sadece yere bakıyordu. Etrafına bakmak ona bir şey kazandırmıyordu. İnsanlara bakmak da istemiyordu.
En son yediği darbe de birkaç ay önce arkadaşıyla yersiz küsmesiydi. Aslında küs sayılmazlardı. Sadece artık görüşmüyor, konuşmuyorlardı. Hâlbuki bir zamanlar birlikte ağlayıp birlikte gülmüşlerdi. Zor zamanlarında birbirlerine kol kanat germişlerdi. Ama Aleyna biraz... Tuhaf bir kızdı. Sevgilileri uğruna yapamayacağı şey yoktu. En yakın arkadaşını yüz üstü bırakmak da dahil. Buna çok gücenmişti genç kız. Eski okulunda en sevdiği iki arkadaşı da yoktu artık. Ne Eda ne Aleyna... Aslında Eda'yla arada karşılaşıyor, ayaküstü sohbet ediyorlardı. Yine de az geliyordu bu Yasemin'e.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞLUK
Literatura Femininaİyi ya da kötü olabilirsiniz. Peki ya ikisinin de ortasındaysanız? İşte, o zaman BOŞLUK'tasınızdır. İki arada bir derede kalmış kızın hikayesi.