Kaldırım taşlarını sayarken kendi kendime "Ben bu hayatı neden yaşıyorum?" diye içimden geçirdim.Bu hayatın bana en büyük dersi kimseye güvenmemem gerektiği oldu.Zaten bu hayatta kime güvenip sevdiysem ya beni yüz üstü bıraktı ya da hayat onu benden aldı.Hatırlıyorum da yetimhanedeki ablalar beni dövüp herkesin korktuğu o örümcek dolu odaya kilitlediklerinde en azından içimde bir umudum vardı,çocukluk aklı işte...Anne ve babamın gelip beni kurtaracaklarına inanırdım.Ama şimdi içimde ne bir umut var ne de bir ışık...Ben bu hayatta yalnızlığa mahkumum.Bu yüzden kendi ayaklarımın üzerinde durmam gerekiyor.Yoksa ne yöne kaydığını bilmeyen yıldızlar gibi bir yere çakılıp kalacağımı biliyorum.İçimdeki sesle böyle konuşurken çocukluğuma ,bu illet yetimhaneye gelmeden önceki güzel hayatıma misafirliğe gittim.
Çilek bahçesi olan küçük bir evde otururduk.Herkesin denize manzaralı bir evi olurken benim ise çilek bahçem vardı.Adını pek hatırlamadığım beraber zaman harcadığım çocukluk aşkımla çok güzel zaman geçirirdim ama babam onun ailesi ile anlaşamadığından benim de o çocukla görüşmemi istemezdi.Annem babam demişken onlar benim gördüğüm Romeo ve Juliet gibiydiler.Aşkları hiç sönmeyen ateşe benzerdi.Küçükken hep kendi beyaz atlı prensimin neye benzediğini hayal ederdim.Babama aldırış etmeden çocukluk aşkımla beraber vakit geçirirdim.Eğer ben evdeyken birisi dışardan "ÇİLEK BAHÇEM"diye bağırdığında hemen bir bahane ile dışarı çıkar,evden uzaklaşırdım.Bu benim prensimle aramızda olan bir şifreydi.Doğrusu onunla tanışma hikayem pek güzel sayılamaz;Bir gün babamla saklambaç oynarken ağaca çıkıp orada saklanmıştım ama bir an dengemi kaybedip yere düştüm.Altımda tiz ve acı dolu inleyen bir ses duydum.Bu ses bile benim heyecanımı arttırdı ama altımdaki çocuk(Öküz)"Ne zaman üstümden kalmayı planlıyorsun acaba?"diye söylendi.Ben de "Ben burada saklanırken senin buraya oturman hatta beni görememen senin suçun"dedim.Aramızda tatlı bir kavgaya girdik.Herhalde hayatımda biriyle kavga etmeyi bu kadar istemiştim.
Babam o akşam çok mutluydu annem ve bana dönerek "Size çok güzel bir haberim var "dedi .Bunu söylerken ağzı kulaklarına varmıştı.Bu yüzden babamın haline kendimi tutamayıp hafif kıkırdadım.Annem o an yemekleri koyuyordu altın rengi saçlarını savurup "Merakta bırakmayıp söylesene"dedi.Babamdan anladığıma göre ölen dedemden miras kalmış.Ben bunların ne anlama geldiğini düşünürken babam annemi kucaklayıp sevinçten döndürüyordu.Ben bunların ne anlama geldiğini bilmesem de evdeki sevince ortak oldum.Babam hemen" İstanbul'da bir ev bakmalıyım" diye haykırdı.Şaşkınlıktan "NE!" diye çığlık attım."Taşınıyor muyuz?"evi inlettim.Annem ile babam daha güzel bir evimiz olacak hem sen okula başlayacaksın diye beni ikna etmeye çalışırken benim gözümden yaşlar boşalmaya başlamıştı.Annem ile babam ise çok kararlıydılar.Evet!Belki İstanbul güzel olabilirdi ama orada ne benim çilek bahçem ne de beyaz atlı prensim.
Ertesi gün uyandığımda annem kahvaltı hazırlamak yerine bavulları hazırlamaya başlamıştı.Yoksa hemen bugün mü gidiyorduk?Hemen yatağımdan kalkıp çilek bahçeme koştum.Umduğum gibi o çocuk da oradaydı.Ona "Ben gidiyorum.Seni çok özleyeceğim !"deyip eve geri yürüdüm.Ben tam eve girecekken annem ve babam bavulları arabaya yüklüyordu.Son bir kez çilek bahçeme bakıp çileklerinden son kez yedim.O an prensimin bana baktığını fark ettim.Ona son kez el sallayıp arabaya yöneldim.
Yolculuk uzun sürdü.Daha İstanbul'a gelişimiz çok olmamışken ani bir şokla kendimi yetimhanede buldum.Evet!Annem ve babam işlerine o kadar bağlanmışlardı ki önmeli bir toplantıya yetişmeye çalışırken ani bir ölüm.Evet her şey bitmişti benim için kazayı öğrendiğimde.Dünya başıma yıkılmış gibi hissettim,bu küçük omuzlarıma bu kadar yük çok fazlaydı.
Yetimhanede her ağladığımda benimle dalga geçildi ,üstelik hiç yoktan dayak yeyip karanlık odalara mahkum bırakılırdım ama benim içimde bir umut vardı.Anne ve babamın geri geleceğini düşünüp karanlık ve ıssız odada tek başıma uyumaya çalışırdım.Evet artık ne anne sıcakığı ne de baba şevkati vardı ne de eski oyuncaklarım.Geriye tek kalan hayallerim ve gerçekler...Annemi ve babamı tek görebilme şansım rüyalarımdı.Onların sıcaklığını hissedemesem de hayallerimle onlara sarılıp ısınıyordum.
Evet! Şu an 18 yaşındayım ve o kahrolası yetimhaneden ayrıldım.Ayrıldım ayrılamasına ama şu an ne önümde sıcak yemek ne de bir çatı vardı.En azından artık ÖZGÜRÜM.
Hayallerimi bölen bir ses arkamdan seslendi."Aryaa !"Arkama döndüğümde bana doğru koşan şişko yetimhane müdürümüz Neriman Hanım'ı gördüm.Bana doğru elinde bir kağıt parçasını tutarak homurdanıyordu.Yanıma geldiğinde nefes nefese "Bu senin için al bak "dedi."Senin için bir burs ayarladım.Bu da biletin.İstanbul'da .Gerçi karar senin.İstersen okursun istersen de kendin bilirsin.Bu sana kalmış."diye nutuk çekti.Ben şaşkınlığımı saklayamazken kağıtları elime tutuşturdu.Güçlükle teşekkür ettim.Şaşkınlıkla kapıya yürürken kendi kendime özgürlüğe son on adım diye saymaya başladım ve sonunda biiirr sıfır ÖZGÜRÜM.Yetimhanenin dışındayım...Bilete baktığımda yarın saat 10'da olduğunu öğrendim.Zarfı karıştırdığımda içinde bir miktar para vardı.Bu para ile bir otele bir günlüğüne gidebilirdim.Fark ettim de yetimhanenin müdürüne haksızlık etmiştim.En yakın otele gidip kaydımı yaptırdım.Odama çıktım ve bavullarımı bir kenara atıp yatağa yatıp gözlerimi kapattım artık yeni bir şehir yeni bir okul beni bekliyordu o akşam heyecandan uyuyamayıp sabahın 8'in de kalktım.Kendime hemen bir taksi çağırıp otobüs terminaline gittim daha otobüs'ün kalkmasına vardı ama ben heyecandan yerimde duramıyordum.Bir an düşündümden ne o gıcık Derin'in ne de beni aldatan Yiğit'in yüzünü görecektim ,zaten canları da cehennneme...Otelin yatağında dediklerime yeni bir şey daha ekliyorum belkide yeni bir aşk...Sonunda İzmir'e yaklaşıyorduk sonunda eski güzel şehrime kavuşacağım için seviniyordum.Aslında duygularımı ben de tam olarak anlamıyorum çünkü İstanbul'da olan acılarımın canlanacığını biliyorum.Fark ettim de İstanbul'da hiç yüzüm gülmemişti , hatta en son ne zaman güldüğümü bile hatırlamıyorum.Çok oldu gülmeyeli...Tüm acılarıma rağmen şimdi gülmeyi başarabiliyorum.İçimde bir umudum var,küçücük bir ışık.
Muavinden küçük kırmızı yıpranmış valizimi alırken bir an duraksadım.Bu valizi görmeyeli çok oldu.Herhalde en son beni bu yetimhaneye bıraktıklarında sürmüştüm eski tekerleklerini.Öylece kalınca bir anda kendime geldim.Valizimi alıp görevliye teşekkür ettim.Öylece valizimle ilerlerken çantamdan yetimhane müdürünün verdiği kağıtları çıkardım.Kağıtta yazan adrese gittim.Bulmam zor olsa da en sonunda üniversitenin önüne gelebildim.Bir an nerede kalacığımı düşünürken kağıda tekrar baktım ve kalacağım yurdun okulun hemen yakınında olduğunu öğrendim.Taksiye verecek param olmadığı için valizimi tekrar elime alıp boş sokaklarda yola koyuldum.
Gün geçtikçe özledim seni. Gözlerini nefesini her şeyini. Unutamadığım tek şey; arkamdan bıçaklayıp gittiğin şendi.