Bir bölüm kaldı ve sonra fic bitiyor, ben hala daha ilk bölümlerdeymiş gibi hissederken fic bitti :') Buna bölüm attım, kendi yazdığım fice de atacağım, ona da bakarsınız umarım iyi okumalar ^-^
Ocak ayının ortalarıydı, herkes hala ilk karı bekliyordu. Okuldan sonra Myungsoo ve Sungyeol Myungsoo'nun evine gittiler, okuldaki son yıllarıydı, çok sıkı çalışıyorlardı, ama... Birbirlerine sarılmakla meşguldüler, her zaman ödevlerini yapmaya başlarlar, bittiğinde kanepede yayılır ve romantik komedi olan dramalar izler ve birbirlerine her gün, her gece, her saniye yarın yokmuş gibi sarılırlardı. Bu günde diğerlerinden farklı değildi. Evin içine yürüdüler ve çantalarını yere bıraktılar. Sungyeol kanepeye koştu ve üzerine atladı. Sonra Myungsoo kıyafetlerini daha rahat olanlarıyla değiştirdi ve Sungyeol'ün üzerine uzandı.
"Çalışmayı deneyelim ya da sadece böyle kalalım ?" Myungsoo sordu ve parmaklarını Sungyeol'ün göğsünde gezdirdi. Sungyeol her zaman iyi bir öğrenciydi ama bu aşk şeyleri onu çok değiştirmişti.
"Sadece böyle kalalım." Gülümsedi ve ellerini Myungsoo'nun kalçaları üzerine koydu. Televizyonda her zamanki gibi romantik bir drama gösteriliyordu. Myungsoo sıkılmıştı, tamamen Sungyeol'ün üzerine uzandı ve gözlerini kapattı.
"Neden benden hoşlanıyorsun ?" Aniden mırıldandı.
"Ne demek istiyorsun ?" Myungsoo başını kaldırdı ve Sungyeol'ü dudaklarından öptü.
"Woohyun'dan hoşlanıyordun, benden hoşlanmana ne sebep oldu ? Gerçekten çok merak ediyorum." Sungyeol gülümsedi ve ona baktı.
"Bilmiyorum ben sadece senin tarafından tuzağa düşürüldüm... Her geçen gün sana daha da aşık oluyordum. Peki ya sen ? Neden bana aşık oldun ? Demek istediğim sen yakışıklısın ve ben... Çirkinim."
"Sen çirkin değilsin !!!" Myungsoo bağırdı ve Sungyeol ona 'benimle dalga mı geçiyorsun ?' der gibi baktı.
"Beni çirkin dinazor diye çağıran kimdi ?!" Myungsoo bakışlarını kaçırdı.
"Pekala... Fikrimi değiştirdim... Ama şimdi benim için en güzel şey sensin." Gülümseyip Sungyeol'ü öptü ve ona sıkıca sarıldı. "Biliyorsun tensel temastan nefret ediyorum... Ama bunu seninle yaptığımda çok rahatım." Sungyeol Myungsoo'nun saçını karıştırdı ve gülümsedi.
"Bende, bundan nefret ediyorum ama seninle çok güzel hissettiriyor." Sungyeol ellerinin Myungsoo'nun gövdesine koydu ve yüzünü omzuna yerleştirdi. "Beni bırakmayacaksın değil mi ?" Myungsoo kıkırdadı ve Sungyeol'ün yanağını öptü.
"Söz veriyorum bırakmayacağım..."
Ertesi gün Myungsoo erkenden uyandı ve Sungyeol için yemek yapmaya başladı.
"Daha fazla yemeye ihtiyacı var." Gülümsedi ve yemekleri tabağa koydu. Sungyeol yatak odasından çıkıp ona doğru yürüdü.
"Yah giyin !!" Sungyeol geldi ve ona arkasından sarıldı.
"Hadi ama beni zaten milyonlarca kez böyle gördün." Myungsoo iç çekti ve arkasına dönüp Sungyeol'ü dudağından öptü.
"Evet ve her gece görmekten gerçekten hoşlanıyorum." Ona göz kırptı ve sandalyeye oturdu. "Hadi yiyelim ~" Aniden kapı zili çaldı, birbirlerine merakla baktılar. Sungyeol giyinik değildi bu yüzden Myungsoo kapıyı açtı ve önünde duran kişiyi gördüğünde dondu.
"Anne..." Oğlunu gördüğüne sevinmiş görünmüyordu, kadın ona öfkeyle baktı.
"Bu söylentiler doğru mu ?!" Annesi bağırdı ve ölümcül gözlerle ona baktı.