Woohyun çoktan yetişkin olduğu için ailesi olmadan yaşamak istiyordu bu yüzden küçük bir ev satın aldı. Sunggyu ve Woohyun aynı üniversiteye gidiyorlardı ve Sunggyu daha önce olduğu gibi ona ev ödevlerinde yardım ediyordu. Her zamanki gibi derslerden sonra Woohyun'un yeni evine gittiler.
"Evdeyiz ~" Woohyun mutlu bir şekilde eve girdi ve Sunggyu'da arkasından onu takip etti.
"Gyu bana kimchi hazırlamak için yardım et." Sunggyu sebzeleri kesmeye başladı. Neredeyse 1 aydır çıkıyorlardı ama aralarında hiçbir şey değişmemişti. Sunggyu çok utangaçtı bu yüzden tekrar arkadaşlarmış gibi davranıyordu ve Woohyun bundan hiç memnun değildi, sürekli zavallı Sunggyu'yu aegyo'ları ve tensel temasla rahatsız ediyordu. Sandalyelerine oturdular.
"Aa de ~" Woohyun yemek çubuklarıyla bir et parçası tutuyordu.
"Normal bir şekilde ver."
"Hayır seni beslemek istiyorum." Sunggyu iç çekti ve ağzını açtı sonra Woohyun eti onun ağzına koydu ve bir aptal gibi sırıttı.
"Oh dudaklarının üzerinde biraz sos var." Sunggyu bunun oyunun bir parçası olduğunu biliyordu bu yüzden elleriyle ağzını kapattı.
"Hayır bayım. Beni öpmeyeceksin !" Woohyun acı bir yüz ifadesi yaptı ve sandalyeden kalktı.
"Senin iznine ihtiyacım var sanki." Sunggyu'nun ellerini tuttu ve kaldırmaya çalıştı, ama Sunggyu ağzını çok sıkı kapatmıştı.
"Tch büyükbaba !" Woohyun öfkeyle bağırıp televizyona doğru yürüdü ve ağır bir şekilde kendini kanepeye bıraktı. Sunggyu ona baktı ve inledi.
"Neden bu kadar çocuksu davranıyorsun ?" Woohyun kollarını göğsünün altında birleştirdi ve hiçbir şey söylemedi. Sunggyu tüm tabakları yıkadı ve sonra Woohyun'a doğru yürüyüp yanına oturdu.
"Ne istiyorsun ?" Woohyun cevap vermedi. Sunggyu onun yakınına eğildi ve ellerini omzuna koydu.
"Söyle bana." Woohyun nefesini dışarı bıraktı ve ona baktı.
"Hiçbir şey... Ben sadece... Oh unut bunu" Sunggyu onun yüzünün yakınına eğildi, Woohyun'un buna karşı koymasının mümkün olmadığını biliyordu.
"Sen sadece ne ?" Sunggyu onun gözlerine baktı.
"Aramızda hiçbir şey değişmedi, hala arkadaş gibi davranıyoruz ve her zaman bir şey yaptığımda otomatik olarak beni durduruyorsun." Sunggyu bunu biliyordu ama kendine hakim olamıyordu, onun için çok garip bir durumdu bu yüzden nasıl davranacağını bilmiyordu.
"Biliyorum ama --" Ama Woohyun onu kesti.
"Sorun değil, seni çok iyi bildiğimden soğukluğuna şaşırmadım." Woohyun hafifçe gülümsedi ve televizyona baktı. Soğukluk ? Hayır hayır ben soğuk değilim ! Eğer böyle davranmayı bırakmazsam benim hakkımda yorulacak... Oh lanet! Diye düşündü Sunggyu ve televizyon izleyen Woohyun'a baktı. Sunggyu Woohyun'un yüzüne odaklanmışken dudağını ısırdı, pekala onun sınırlarını çok zorluyordu.
"Woohyun..." Woohyun yüzünü ekrandan kaldırmadı.
"Hmm ?" Sunggyu tekrar ona seslendi bu yüzden Woohyun ona doğru baktı ama beklemediği bir anda Sunggyu dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. Woohyun'un gözleri genişledi, onu geri itti.
"Neden dudaklarını bu kadar sıkıyorsun ?" Woohyun ona şaşkın bir şekilde bakıyordu, binlerce kez gözlerini kırpıştırdı. Bir süre sonra yüzü parlak bir kırmızıya dönmüştü.