2009, Bradford
Hayatım boyunca geçirdiğim en berbat gündü. En berbatı. Hatta en berbatının da en berbatı ve hatta- Her neyse. Berbattı işte. Zayn'le İngilizce sınıfında olmamız yetmiyormuş gibi bir de Drama ve Tarih'te aynı sınıftaydık. İşte, şans böyle bir şeydi. Aslında, en azından bugün Drama ve Tarih yoktu. İyi sayılırdı.
Ek olarak, iki kez sınıfları karıştırmıştım. Berbattı derken, abartmıyordum.
Ve şimdi bu, son tenefüstü. Eğer bunu sağ salim atlatırsam, eve gidecektim ve her şey mükemmel olacakt-
“Beatrice sen misin?” Düşüncelerimi bölen tiz ses üzerine arkamı döndüm.
Ah. Bunlar şey olmalıydı... şey... 'Nasıl fazla rüküş olabilirim?' adı altında sergiye sunulan yürüyen mankenler?
“Evet,” diye cevapladım bir çırpıda. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutuyordum.
Birden bana seslenenin suratında ben aşırı yapmacığım diye bağıran bir gülümseme belirdi. “Zayn'in ev arkadaşı.. Sana ne kadar ödüyor?”
İlk başta kendiyle konuşur gibi görünse de, şimdi sorusunu direk bana yöneltmişti. Ee, ev kiramızı mı merak ediyordu? Bizimle aynı eve mi taşınmak istiyordu? Oh, yo. Iyy.
Uzun bir süre gözlerimi ona dikip yüzümü buruşturarak onu izlerken, anlayışlı bir şekilde bakışlarıma karşılık verdi. Anlayışlı mı? Neden böyle bakıyordu ki tanrı aşkına?
“Ah, anlayamadın,” Dedi, yalakaları bunun üzerine kıkırdamıştı. Ardından gözleriyle kıyafetlerimi şöyle bir süzdü ve onaylamadığını belli edercesine burnunu kırıştırdı. “Bak, canikom, sadece bilgin olsun diye, Zayn ve ben birlikte olduğumuzda çok ses çıkarırız.”
Canikom mı? Ca-ni-kom! Kusacaktım.
“Zayn ve sen mi?” Dedim gözlerimi büyütüp. Hayır, ya. Ciddi miydi? Zayn ve bu... şey? Iyk.
Ay, daha fazla midem kaldırmayacaktı. Öğğğğ.
Bana göz kırpıp arkasını döndü. “Mesajı aldın ha?”
Seslice yutkundum. Bu kızın evime -tamam, evimiz demem gerektiğini biliyordum ama hala alışamadım işte!- girmesine asla izin vermezdim. Zayn'le bu konuda konuşmalıydık. Acilen.
Kitaplarımdan işime yaramayanlarını dolabıma bıraktıktan sonra duyduğum mesaj sesiyle telefonumu çantamdan çıkardım.
Yine Shelby'den. Mesajı okuduktan sonra gözlerimi devirdim. Sabahtan beri milyon tane mesaj atmıştı. Ve emindim ki, hepsi de şimdiki gibi sitem doluydu. Zayn konusunda oldukça HAKLIYMIŞ. Ve ben ne zaman TENEZÜL edip onun mesajlarına CEVAP verecekmişim? O benim EN YAKIN arkadaşımmış. Ve bu böyle uzayıp gidiyordu.
Tekrar gözlerimi devirip sınıfa ilerledim.
Tamam, sadece bir ders daha sabredecektim.
***
Evdeydim. Sorunsuz bir şekilde. Ne Shelb ile ne de Zayn ile karşılaşmıştım. Harikaydı.Mesele şu ki, Zayn eve geldiğinde konuyu nasıl açacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yani sabahki olay ve kız arkadaşı(?) hakkındaki konuyu.
Belki de, o gelene kadar temizlik yapmalıydım o geldiğinde de durmaz, sürekli temizlemeye devam ederdim. Zaten bir süre sonra elektrik süpürgesinin sesinden rahatsız olur ve odasına çıkardı. Bugün konuşmazdık ve benim düşünmek için zamanım artardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Leaves (Türkçe)
FanfictionSonbaharda dökülen yaprakları biliyorsun, değil mi? Aslında başlangıçta hepsi harikadır, o kadar yeşil ve canlı gözükürler ki, onların buruşup çirkinleşebileceğine inanamazsın. Fakat o yapraklar dökülür, sonra İlkbahar geldiğinde yeniden eski haller...