Autumn Leaves – 5. Bölüm
Zayn'in eli hala belimdeyken, ve bakışları üzerimdeyken ağzım kuruşmuştu. Nasıl bir tepki vermem gerektiğini bile bilmiyordum. Sadece.. bu yanlıştı işte!
“Bir sorun mu var, Bayan Rosenfeld?” Öğretmenin sesini duyduğumda, hayır manasında kafamı salladım. Bu kadar tükürük yoksunuyken konuşabileceğimi sanmıyordum.
Zayn elindeki kağıtları sallayıp hemen karşımızdaki sıraları işaret ettiğinde, ne demek istediğini anlamıştım. Sıralara doğru yollanırken, yüksek derecede enerji harcamam gerekmişti.
“Sen Drama'dan ne anlarsın ki?” Dedim hala benim üzerimde güç sahibi olan şaşkınlığın etkisiyle.
“Çok şey.”
Cevabına karşılık sinirle omuz silkerken, metinlerin bir kısmını alıp okumaya başladım.
Iyy. Hepsi iğrençti. Tek kelimeyle: İğrenç.
Yani, hepsi aşkla ilgili olmak zorunda mıydı ya?
Dar görüşlü popülarizm bağımlısı insanlar.
Yüzümü buruşturduğumda Zayn'in sesini duydum. “Beğenmedin sanırım, ha?”
“Hayır.” Diye kestim soğukça.
Sözlerime devam etmek için ağzımı açtığımda, zil çaldı.
“Neyse, evde konuşuruz, tamam mı?” Zayn hemencecik ayaklandı. “Ben gitmeliyim.”
Ona olan dil çıkarma isteğimi zorlukla bastırıp kağıt destelerini çantama sıkıştırdım.
Tanrım ya, bu çocuk yüzünden resmen okul bana ultra-cehennem gibi geliyordu.
***
“Evet,” diye onayladım telefonun diğer ucundaki asistanı. “Pazar günü, mümkünse.”“Tabii ki mümkün. O halde, en geç yarın, tüm ayarlamaları yapıp size döneceğiz.”
Herhangi bir cevap vermeden, telefonu kapadım. Pazar günü eve temizlikçi gelecekti.
Şey, benim ne kadar vasat olduğumu biliyordunuz. Elektrik süpürgesini bile doğru düzgün kullanamıyordum.
Tamam, aslında çok titiz birisiyimdir. Ama, öyle ev işleri konusunda becerikli değilim. Şu ana dek yapabildiğim en büyük şey bulaşık makinesine bulaşıkları dizmek olmuştur.
Yine de, pasaklı birisi değilim. Kesinlikle değilim.
Telefonu cebime atıp aşağı kata indiğimde, koltukta oturan Zayn'i görmem irkilmeme neden olmuştu. Onu umursamadan, yoluma devam ettim. Mutfağa vardığımda, buzdolabından, okuldan sonra caddenin girişindekimanavdan aldığım brokolileri çıkardım.
Bitkileri kaynamış suya bıraktıktan sonra salona geri döndüm.
Zayn hala oturup bir şey izliyordu. Açıkçası ne olduğunu anlamamıştım. Dikkatimi de vermemiştim zaten.
“Aç mısın?” Diye sordum hızlıca.
Kafasını kaldırıp bana baktı. “Pişireceğin şeye göre,” Dedi hafifçe gülümserken.
“Brokoli,” Gözlerindeki o hayal kırıklığını görmemeyi dilerdim. “Sevmez misin?”
Tiksintiyle yüzünü buruşturdu. “Kim sever ki?”
Eh, bu beni kırmıştı doğrusu. Ben severdim yahu. Hem de baya severdim!
Cevap vermeden mutfağa döndüğümde, brokolileri sudan aldım ve kendime servis ettim. Hah, hem zaten azdı. Bu beni anca doyururdu. Yemeyecekse de, umurumda değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Leaves (Türkçe)
FanfictionSonbaharda dökülen yaprakları biliyorsun, değil mi? Aslında başlangıçta hepsi harikadır, o kadar yeşil ve canlı gözükürler ki, onların buruşup çirkinleşebileceğine inanamazsın. Fakat o yapraklar dökülür, sonra İlkbahar geldiğinde yeniden eski haller...