Aslında bu bölüm bunun iki katı olmalıydı, en azından kurgum öyleydi ama, yazamadım inanın. Yani, bir türlü fırsatım olmuyor, çok çok özür dilerim. Şimdi de evde değilim, akşama ikinci partı yetiştirmeye çalışacağım. Ama söz vermiyorum, cidden affedin beni. Umarım seversiniz. -kalpcikler-
Akciğerlerim fonksiyonlarını kaybetmişti. Nefes alamıyordum, ağzımı bile açamıyordum. Ki böyle durumlarda esas kızın ağzı açık bir şekilde bakakalması falan gerekirdi. Yeterli oksijeni alamadığımdan, beynim de görevlerini yerine getiremiyordu. Görüyordum, ama algılayamıyordum. Duyuyordum, ama kelimelerin anlamını hatırlayamıyordum. Elimi çaydanlığın kulpunda yakmış, ardından buzla acıyı dindirmişim gibi hissediyordum. Bu bile doğru tanım değildi. Çünkü şu an nasıl hissetiğimi bilmiyordum.
Zayn’i telefonumun küçük ekranında, iki büklüm, gergin bir şekilde gördüğümde ne hissetmem gerektiğini hiç düşünmemiştim. Ya da daha önce hiç bunun provasını yapmamıştım.
“Hayranlarından bazıları, başka birisinin olduğunu düşünüyor.” Muhabiri işittiğimde, gözlerimi bile kırpmadan ekrana odaklandım.
Zayn’in yanak kasları seğirdi. Gülümsemeye çalıştığını fark etmiştim. “Yanlış düşünüyorlar.”
Sonunda oksijensizlikten öleceğimi anladığımda, dilimi yapıştırmış olduğum genzimden çektim ve burnuma nefes alması için izin verdim. Akciğerlerim, aşinası oldukları görevi yeniden tatmaya çok meraklı gibi duruyorlardı.
“Yanlış kararlar aldık. Perrie de ben de. Ve ben sonunda asıl istediğimin ne olduğunu anladım. Geç oldu, ve çok kötü sonuçlar doğurdu ama artık biliyorum. Doğrusu epey önceden biliyordum fakat, açıklayamadım.”
Yutkunuşumun sesi odada yankılandı. Bacaklarım uyuşmuştu. Muhabir kadın, tek kaşını kaldırıp Zayn’e bakmaya devam etti. Zayn gözlerini kapattı. Ve konuşmaya başladı. “Yüzünü ezberime aldığım birisi var,” Dedi. “Gözlerimi her kapattığımda, görüntüsü sanki O sahiden de karşımdaymış gibi zihnimde beliren. Kullandığım her argo sözcükte yanakları kızaran, ten renginden nefret eden, brokoliden başka bir şey yemek istemeyen ve parmak fetişi olan.”
Kalp atışlarım hızlandığında, kulaklarım da eş zamanlı olarak uğuldamaya başlamıştı.
“Senden bahsediyor!” Shelby’nin sesini işittim. “İnanamıyorum, senden bahsediyor, Beat!”
Ona kulak asmadım. Ne söyleyebileceğimi bilmiyordum ki.
“Hata yaptım,” Diye yineledi Zayn. “Her hareketinde etrafına cennet kokusu saçan saçlarını hissedememeyi istemiyordum. Benimkiyle aynı renk olan gözlerini bir daha yakından görememeyi, bisiklet sürerkenki heyecanında ona ortak olamamayı istemiyordum. Hata yaptım.”
Mubabirin ağzı O şeklini aldı. “Aşık olduğun kişi hiçbir zaman Perrie olmadı mı?”
Zayn bu sefer içten gülümsedi. “Perrie’ye de aşıktım,”
Kafa karışıklığı beni kendine hapsedince kaşlarımı çattım. İbne.
“Onun kadar iyi bir arkadaşa daha sahip olabileceğimi sanmıyorum. Ama dediğim gibi, yanlış kararlar…”
“Peki asıl aşık olduğun kız? Perrie ile birlikteyken mi ona aşık oldun?”
Zayn muhabirin kaçırdığı ayrıntılara sinir olmuş gibiydi, yüzünü buruşturdu. “Hayır.”
“Hala birlikte misiniz?”
“Hayır.” Dedi Zayn yine.
Bu sefer kendimi kötü hissettim. Biliyorum, saçmalıktı. Ama hiçbir zaman birlikte olmamıştık ki. Kötü hissetmemem gerekiyordu, eğer hissedersem tekrar kaybederdim ama elimde değildi; kontrol edemiyordum.
“Beatrice, sen iyi misin?”
Kafamı salladım. “Rengin attı, Beat.”
Derin bir nefes aldım. “Elimden gelen en normal tepkiyi vermeye çalışıyorum.”
Kapattığım gözlerimi açıp ekrana odaklandım. Zayn’in gözlerinde o burukluk vardı, benim zaafım olan burukluk. “Belki de benden bahsetmiyordur...” Kendimin bile zor duyabildiğim bir sesle mırıldandım. “Ben ten rengimden nefret etmem ve parmak-”
“Edersin!” Diye bağırdı Shelby. Ardından şş, diyerek beni susturdu.
“Evliliğin iptal edildiğini biliyor mu? Bize adını söyleyecek misin?”
“Ben… bilmiyorum.”
Gözlerimin halen dolmamış olması şaşırtıcıydı. Ve bunu bozmamakta da kararlıydım.
“Neyse ne, Shelb.” Dedim çatlak çıkan sesimle. “Bu saçmalığı izlemek istemiyorum.”
“Saçmalık mı? Beat, bunu uyku sersemi olmana veriyorum.”
“Kapatıyorum,” Dedim zorlukla. Uyku sersemi olmamla alakası yoktu.
Zayn ne yapmaya çalışıyordu ki? Onu affedeceğim duygusuna nereden kapılmıştı?
Evet, hiçbir zaman sürekli trip atan en ufak şeylere alınan kızlardan olmamıştım. Ama bu bana bile fazlaydı. Ve ben bir kez kırılırsam -ciddi anlamda kırılırsam- bir daha eski halime dönebilir miydim bilmiyordum. Hem de kırılan şeyin kalbimden ziyade güvenim olduğu bir durumda, eskisi gibi olabilir miydim, hiç bilmiyordum.
Shelby bağırmak üzere ağzını açtığında, telefonu suratına kapadım. Ardından da telefonu kapadım.
Düşünmek istiyordum. Mantıklı kararı vermek.
Kendime ihanet etmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Leaves (Türkçe)
ФанфикSonbaharda dökülen yaprakları biliyorsun, değil mi? Aslında başlangıçta hepsi harikadır, o kadar yeşil ve canlı gözükürler ki, onların buruşup çirkinleşebileceğine inanamazsın. Fakat o yapraklar dökülür, sonra İlkbahar geldiğinde yeniden eski haller...