Ay, bunu yazmayı ne kadar özlediğimi fark edip yazmaya oturdum ama olmadı. Yine de, paylaşmak istedim. İki kısma ayırdım bölümü falan, işte yorum yaparsanız seviniriim. Belki içinizde benim gibi özleyenler vardır?
Ayrıca final olmasına rağmen, okunma sayısı sürekli artıyor ve bunun ne kadar mutlu ettiğini bilemezsiniz. Çok teşekkür ederim! İyi okumalar! -kalplerkalpler-
Autumn Leaves | Özel Bölüm 1
12 Ocak, 2010
“Zayn?” Elimdeki paketle koridora çıkıp odasına doğru ilerlemeye başladım. Saat gece yarısını geçmişti.
Bugünün onun doğum günü olduğunu, birkaç gün önce, bir tesadüf sonucu öğrenmiştim. Daha doğrusu, o ağzından kaçırmış, ardından tüm gün suratını asmıştı. Zayn’i anlamak zordu; doğum gününü bilmemi devlet meselesi hâline getirmişti.
“Zayn?” Diye seslendim tekrar, uyumuş muydu? Zayn bu saatte uyumazdı ki.
Odasının önüne geldiğimde, kalp atışlarım hızlanmış, ellerim terlemeye başlamıştı. Tamam, odaya sessizce girerek uyanık olup olmadığını kontrol edebilirdim. Belki de, yine yüksek sesli müzik dinliyordu. Evet, beni duymamasının nedeni bu olmalıydı.
Odada yanık olan lambanın ışığı, kapının altındaki boşluktan koridora sızıyordu. Ürkekçe, elimi kapı kulpunun üstüne yerleştirip çevirdim.
Görmeyi beklediğim manzara kesinlikle bu değildi. Yani, demek istediğim uyuyan, müzik dinleyen ya da ne bileyim çıplak bir şekilde oturan bir Zayn bile bekliyordum. Ama boş bir oda? Hayır, beklediğim kesinlikle bu değildi.
Düşen omuzlarımla, gözlerimi odada iyice gezdirdim. Yatağı bozulmamıştı, ama ışık açıktı. Neredeydi ki?
Elimdeki paketi koltuk altıma sıkıştırıp hışımla odadan çıktım.
Daha şimdiden kutlamak için dışarı çıkmıştı herhalde. Tabii, Zoe benden daha önce davranmış olmalıydı.
Kendi odama girdiğimde, paketi bir köşeye fırlattım. Ona hediye falan vermeyecektim.
Parti mi yapıyordu? Beni davet etmemiş miydi?
Eh, umurumda değildi.
8 Ocak, 2014
Telefonu kapattığımda, sırıtarak yatak odasına gittim. Zayn hala uyuyordu. Sabahları onu uyandırmak, yapmaktan en çok hoşlandığım şeylerden biriydi. O kadar inatçı ve hayattan ümidini kaybetmiş görünüyordu ki, tüm gün o surat ifadesini hatırlayarak kendi kendime gülüyordum.
“Tarçınlı çöreğiiiim?” Diye seslendim, kıkırdarken. Odaya girdiğimde, kabarık yorganlardan onu görememiştim. Saçma hitap şeklime bir tepki vermeyince ona daha da yaklaştım. “Kahveli kurabiyem?”
“Beat,” boğuk sesini işittim. “Beni tatlı isimleriyle kandırıp uyandırmaya çalışmayı keser misin?”
Kaşlarımı çattım. “Seni alt etmemden korkuyorsun.” Dedim yatağa zıpladığımda. Yorganı çekiştirirken, homurdandı.
“Beat lütfen ya.”
Yorganı bir daha çektim. Buna karşılık o da çekti. Cılız kollarım anında mağlubiyeti kabul etmişti. Oflarken, yorganı bir kez daha çekmeyi denedim; ama işe yaramadı.
“Sana bir haberim var.” Dedim sonunda, yorganı çekemeyeceğimi anladığımda.
“Uyuyorum.”
Odundu. Dayaklıktı. Yorganın altında neresi olduğunu seçemediğim bir yerine bir yumruk geçirdim.
“Kalk. Hemen.”
Sonunda, başarmıştım. Zaferle sırıtırken, Zayn yatakta doğruldu. Siyah, uzun saçları birbirine karışmış, göz kapakları şişmişti. Dün stüdyoda kayıtları olduğu için geç gelmişti; fakat sonra da uyumak bilmemişti. Yine de, saat öğleden sonra dörde geliyordu ve onu kaldırmak hiç de acımasızca bir davranış değildi, tamam mı?
“Hazır mısın?” Diye sordum.
Cevabı başparmaklarıyla gözlerini ovalamak oldu. Alt dudağımı sarkıtmaya başlamışken, parmaklarını gözlerinden çekti ve tek kaşını kaldırarak bana bakmaya başladı.
Sırıttım. “Yemek kursuna yazıldık!”
Bunun üzerine, gözleri kocaman açıldı. Ah, tam da tahmin ettiğim gibi. “Bekle,” Dedi yatağa tekrar uzanırken. “Henüz uyanmış olamam.”
Kafasını yastığa koyup ardından yorganı üstüne çekti. Şaşkınlıkla ona bakarken, birkaç saniye içinde tekrar doğruldu ve gözlerini yeniden ovuşturup bana bakmaya başladı. “Evet, şimdi uyandım. Ve az önce söylediklerin de rüyamdan bir kesitti.”
“Aptalsın!” Dedim asık suratla. Ardından da öne uzanıp yavaşça kafasına vurdum. “Az önce söylediklerim gerçekti.”
Dudaklarını büzüp elini kaldırdı ve yanağıma uzandı. “Beat, sana bir şey söyleyeceğim.”
Kafamı sallayarak, devam etmesi için onu teşvik ettim.
“Bence ikimizin de uyuması gerek.”
Zayn, uykusu varken, hiç ama hiç çekilmiyordu. Beni delip geçen bakışlarından etkilenmemeye çalışarak, sinirle yataktan kalktım. Şey, bunu yaparken, ağzımdan birkaç küfür kaçırmış olabilirdim, ama hak etmişti!
“Hazırlansan iyi olur, Zayn.” Dedim sinirli sinirli. “İki saat sonra ilk kursumuz var ve eğer bir bahane bulup beni ekersen, yemin ederim iki yıl boyunca bana dokunmana izin vermem.”
Sonra odadan çıktım. Umarım, kendi yöntemleriyle bana tükürdüğümü yalatmazdı.
***
Arabaya binerken, Zayn oldukça huysuz görünüyordu. Bu halini çok daha fazla seviyordum. Tamam, her halini seviyordum ama yine de huysuzken çok komik oluyordu.
“İzin günümü sevgilimle normal bir şekilde geçirmeyi planlıyordum.” Dedi arabayı çalıştırmadan hemen önce.
Dudaklarımı büzdüm. “Yemek kursu, çoğu çiftin katıldığı bir aktivite.”
Kafasını aşağı yukarı salladı. “Biliyorum aşkım,” Dedi dışına sıkıntılı bir nefes verip “Biliyorum.”
Araba kullanıyor olmasını umursamadan, uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum. Astığı suratı az da olsa düzelmişti.
Şey, nadir izin günlerinden birini böylesine yorucu ya da ne bileyim dolu geçirmesine neden olmak belki de bencillikti ama bu sıralar birlikte pek bir şey yapamıyorduk. Hem, ortak aktivitelerde bulunmanın, ilişkiyi genç tuttuğunu falan söylüyorlardı.
Öte yandan, birkaç gün sonra Zayn’in doğum günüydü ve ben bir şeyler pişirmeyi öğrenmek istiyordum.
“Sence hangi mutfaktan başlamalıyız?” Diye sordum. “Ben Pakistan mutfağını araştırdım ama o çok zor, kesinlikle bozguna uğrarız.”
Saf saf cevap vermesini beklerken, Zayn kıkırdadı. Tek kaşımı kaldırdım. Komik bir şey mi söylemiştim?
“Beat,” dedi hala gülerken “Bence ilk olarak ocağı nasıl kullanacağımızı ve yumurta kırmanın püf noktalarını falan öğrenmeliyiz. Çünkü ikisi hakkında da en ufak bir fikrimiz yok.”
Hah, resmen dalga geçiyordu benimle. Kollarımı göğsümün altında birleştirip yolu izlemeye başladım.
Hem ben ocağı kullanmasını biliyordum. Ve zorlarsam yumurta da kırabiliyordum.
Yemek yapmayı neden gözünde bu kadar abartıyordu ki?
Bebek işiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Leaves (Türkçe)
FanfictionSonbaharda dökülen yaprakları biliyorsun, değil mi? Aslında başlangıçta hepsi harikadır, o kadar yeşil ve canlı gözükürler ki, onların buruşup çirkinleşebileceğine inanamazsın. Fakat o yapraklar dökülür, sonra İlkbahar geldiğinde yeniden eski haller...