Instagram: Yazar semra İmamoğlu Takipte kalın. Sevgiler...
Mircan toplantının sonuna yaklaşmışken telefonuna gelen mesaj sesiyle ister istemez hızlıca göz attı. Normal şartlarda yapmazdı ama genel olarak mesaj yazan olmadığı için merak duymuştu. Gelen mesaj Hira'dandı. Kisa süreli bir şaşkınlık yaşadı. Neden ona mesaj yazmıştı ki. Şu an deli gibi merak ediyordu, durduk yere asla onu aramazdı. Düşününce hiç aramamıştı da. Hatta bu ilkti...
Levent son konuşmaları yaparken Mircan müsaade isteyerek kalktı ve ofisine geçti ardından hızlıca mesajı açtı. "Mircan bana yardım et."
Bu neydi şimdi, neden ondan yardım istiyordu ki? Doğru okuduğuna emin olmak için tekrar baktı. Yanılmamıştı.
Hızlıca aramaya girdi ve arama tuşuna bastı fakat aradığı kişiye ulaşılamıyordu, aynı hızda ofisten daha sonra da şirketten çıktı. Bir şey olmuştu ama ne?
Arabaya bindiğinde çalan telefonunu hızlıca açtı, arayan numara kayıtlı değildi. Sakince "Evet." diyerek konuşmaya başladı. Karşısındaki alaycı ses, konuşmaya başladığında durumun ciddiyetti beyninden aşağı bir kova sıcak su boşalmış gibi oldu.
"Mircan Ağa, demek bu kadar çabuk haber aldın hee?"
"Ne haberi lan şerefsiz."
"Kızma ama Mircan, karın hak etti bunu."
"Ne diyorsun açık konuş Baran!"
"Bu arada karınla tanıştık, vahşi bir kısrak gibi sekiyor."
"Ulan şerefsiz karışıma çık, ben seni nasıl sektiriyorum göreceksin!"
"Git, kilisede İstanbullu bir adamla buluşan karına kız, aaa pardon o şimdi..." dedi ve sustu.
"Senin belan olacağım Baran, sakın karşıma çıkma." dedi ve telefonu suratına kapadı ardından arabayı hızla konağa sürdü.
Konakta ölüm sessizliği vardı. Mircan'ın ilk yanına ilk gelen Zişan oldu. Ağlamaklı bir ses tonuyla "Abi ağalar yengemi alıp götürdüler." diyerek sarıldı ve hıçkırarak ağlamaya başladı.
"Ne diyorsun Zişan düzgün anlat."
"Yengemi bugün kilisenin orada bir adamla konuşurken görmüşler, berdel bozuldu deyip götürdüler."
"Baban olacak adam burada mıydı?"
Zişan "Evet ama..." dedi, Mircan ise sözünün devamını dinlemedi ve kafasını yukarı kaldırdı. Kırgınca bağırarak konuşmaya başladı.
"Mirzan Ağa, çık dışarı ve bana bak, sana diyorum Mirzan Ağa!" Mircan'ın ikinci bağırmasından sonra babası terasa çıktı. İfadesiz bir şekilde kenarlıklara tutunarak Mircan'ın gözlerine bakmaya başladı, konuşacak bir şeyi yoktu o yüzden Mircan devam etti.
"Sen nasıl bir adamsın ki, suçu olmayan birini ellerini kollarını sallaya sallaya buradan alıp götürmelerine karşı koymadın, nereye götürdüler karımı Mirzan Ağa söyle?" Mircan öylece bağırırken yaşlı ağa aşağıya inmeye başladı ve çıkışa yöneldi.
Mircan "Sana diyorum." diyerek onun arkasından yürüdü.
"Gidiyoruz." Yaşlı ağa keskin bir ses tonuyla konuşmuştu.
"Nereye?"
"Gelini almaya." dedi ve arabaya bindi, Mircan hâlâ elinde olan telefonun arama bölümüne girerek Hasan'ı aradı ve bağa doğru yürüdü. Karşı taraftan telefon açıldığında hiçbir şey demeden direkt "Hasan o İstanbullu züppe var ya buralardaymış onu bul ve uygun bir yere götür geleceğim." dedi ve kapadı, ardından Mirzan Ağa'nın yanına geçip oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kan Davası BERDEL'i
General FictionYillardir süregelen bir kan davasinin son kurbanları bir birine Berdelle baglanan iki genc nefret, tutku, ask ve kendinizden bir parca bukabileceginiz bir kitap