Mircan'ın daha çok dikkatini çeken, poposu kadar mini kot bir etek sadece göğüslerini örten leopar büstiyer ve giymese de olur pelüş bir yelek...
Mircan Hira'nın buraya giyinmeyi unutarak geldiğini düşünürken, dün akşam belli olmayan her zerresinin şu an sere serpe karşında olduğunu fark etmişti. Bu farkındalık onun ilgisini çektiğinde kasıldığını hissetti. Mircan kendini toparlayarak, "Biraz konuşabilir miyiz?" dediğinde Hira dışarı doğru yöneldi.
Mircan bundan hoşlanmamıştı, "Burada konuşalım." dedi. Mircan bu giydikleri ile onunla dışarı çıkmayı hayal bile edemiyordu.
Hira, "Çalışanlarımın önünde özel işlerimi konuşmuyorum!" diyerek sağ taraftan bir kapı açtı ve girdi Mircan da peşinden girdi.
Hira masasına oturdu ve "Seni dinliyorum, neden geldin?" diye sordu.
Mircan artık onun bu ukalalıklarına dayanamayarak, "Muşmula suratını görmeye merakım yok, konuşmaya geldim." dedi.
"Kendi bet suratını hiç görmüyorsun sanırım."*
"Seninle laf dalaşına girmeye gelmedim buraya, çevrene göstermelik yapacağın düğün nasıl ben ne bileyim detayları vermen gerekmez mi?"
"Bir ara yazar gönderirim."
"Bana bak!" dedikten sonra yerinden kalktı ve masasına doğru eğildi.Ardından konuşmaya devam etti.
"Senin şımarıklığınla uğraşacak vaktim yok, şu an yazmak için on dakikan var eğer yazmazsan benim yaptığıma razı olmak zorunda kalırsın."
"Nasıl istiyorsan öyle yap!" dedi.
"Düğün davetiyeni gönderirim zahmet edip teşrif etmeyi unutmazsın umarım" dediğinde kapı tıklanarak açıldı ve bir kız içeri "Taha gelmiş güzelim, seni bekliyor işin uzun mu" diyerek girdi.
Kız tuhaf bir şekilde onları incelerken, " Tamam Ela'cım geliyorum."
dedi.Mircan, "Şimdi gidiyorum, pazartesi nikâh işlemleri için çıkacağız, sakın karşıma bahanelerle çıkma!" dedi, Hira ağzını açıp bir şey söyleyeceği anda Mircan çıkmak için yöneldi.
Tam çıkacağı sırada kumral yakışıklı bir adam içeri girdi ve Hira'ya hitaben, "Daha çok işin var mı canım?" diye sordu.
Mircan adamla sert bir bakışma yaşadıktan sonra odadan çıktı, Hasan'ın bahsettiği adam bu muydu acaba, diye düşünürken arabaya binmişti...
***
Mircan Ağa giderken Taha içeri giriyordu...
Hira burnundan soluyarak sandalyesini düzeltti, resmen lafı ağzına tıkayıp gitmişti. İçinden, 'Ehh Mircan Ağa sana bunu sormazsam bana da Hira demesinler...' diye geçirdi.
Taha da nerden çıkmıştı şimdi, işi yoktu da boş boş iltifatlarını çekecekti. Hiç çekemezdi kibarca, "Taha sonra konuşsak hiç vaktim yok, içeride çok işim var" diyerek, sormasına fırsat vermeden onu gönderdi ve içeri fitness bölümüne geçti.
Ela ona görür görmez, "Canım kimdi o Yunan heykeli kılıklı adam?" dedi.
Hira daha, "Bahsetmiştim ya, hani şu..." derken Ela ağzından lafı alıp:
"Yeni görüştüğün," dedi bağırarak. Yeni bir şey bulmanın sevinciyle elini çırptı.
"Evet."
"Ben de olsam kaçırmazdım, güzelim."
"O beni kaçırmıyor asıl."
"Orası bir gerçek, biraz sinirli gibiydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kan Davası BERDEL'i
Ficción GeneralYillardir süregelen bir kan davasinin son kurbanları bir birine Berdelle baglanan iki genc nefret, tutku, ask ve kendinizden bir parca bukabileceginiz bir kitap