Instagram yazar editör Semra İmamoğlu --takip ederseniz çok sevinirim.
Merhaba arkadaşlar umarım hikayeyi beğenirsiniz yorumlarınızı esirgemeyin şimdiden teşekkürler...Hira Karadağ yirmi üç yaşında ve dans eğitmeni, hayat dolu bir kızdı. Siyah belleğini uzanan dalgalı saçları, kara gözleri ve uzun kirpikleri ile ilk bakıldığında insanı kendine hayran bırakacak nitelikteydi. Uzun yıllardır hayatındaki en büyük aşkı dans olmuştu ve mezun olduktan sonra iki arkadaşıyla Himela adında bir salon açmışlardı, fitness, dans ve güzellik salonuydu.
Her şey hayatında mükemmel gidiyordu taki babası ve dedesinin Mardin'e gidecekleri haberini duyana kadar...
Sabahki dans grubuyla seansı bitmek üzereydi, bugün enerjisi çok yüksekti ama aklı Mardin'e giden dedesi ve babasındaydı.
Şu lanet olası kan davası sonunda bitecekti bunun için onları çağırmışlardı ama içi hic rahat değildi. Onlara bir şey olacak diye deli gibi korkuyordu.
Amcasını hayal meyal hatırlıyordu, tam on sekiz yıl geçmişti aradan ve hapisten çıkmasına yirmi gün vardı.
Onların ailesinden birini öldürdüğünde babası ve dedesi tüm aileyi apar topar İstanbul'a kaçırmıştı, annesi İstanbulluydu ve köklü bir ailenin kızıydı bunun için hiç zorlanmadan yerleşmişlerdi ve o günden sonra hayatları büyük güvenlik duvarıyla örtülmüştü. Eğer bu iş biterse belki de ilk kez kendisini uzaktan da olsa takip eden adamlarsız dışarı çıkabilecekti.
Amcası çıkınca ya onu öldüreceklerdi ya da iki aile arasında barış sağlanacaktı, 'Umarım barış sağlanır ve bu dava devam etmez.' diye düşündü.
Bir daha ki seansı saat üçteydi, salonun terasına kahvesini alıp çıktığında Ela aşağı inmeye hazırlanıyordu. Sırada bossu vardı ve o girecekti.
*********Güneş damla damla erirken Mardin toprakları sıcaktan kavruluyordu Medar ve Zelal ağa klimalı arabada gidecekleri görkemli konağa doğru ilerliyorlardı.
En son on sekiz sene önce yaşadıkları bu toprakları özlemle izliyorlar ve hiç konuşmuyorlardı.
Konağın kapısına geldiklerinde birbirlerine aynı sessizlikte bakıp indiler, koca bir güvenlik ordusu da arka arabadan indi.
Konak da aynı güvenlik çemberindeydi, önden Zelal ağa ardından oğlu Medar üç katlı konağın büyük bahçesine girdiler. Tüm aşiret toplanmıştı en büyük ağalar da oradaydı.
Medar ve Zelal ağa çardağa geçtiğinde göz geze geldikleri tüm ağalar başlarıyla selam verdiler.
Aşiretlerin ağası Ali ağa konuşmayı başlatan taraf oldu.
"Evet ağalar toplanma amacımız bellidir, Karadağ aşireti ve Maran aşiretinin otuz yıl önce başlayan kan davasının bitmesi için topladığımız aşiret büyüklerinin ortak verdiği bir karar vardır." herkes karar nedir diye göz göze bakarken ölüm sessizliği vardı konakta...
Ağa devam etti yine konuşmasına...
"Şimdi alınan kararı sizlere açıklayacağım, her iki aile de barış istiyor mu?"
Karadağlı aşiretinin ağası olarak Zelal ağa "Evet ne çocuklarımızın öldüğünü ne de öldürdüğünü görmek istemeyiz." dedi.
Maran aşiretinin de en büyük ağası Mirzan ağa, "Tek bir evladım var onun da mapus damlarında ömrünü heba etmesine gönlüm razı değildir." dedi.
Bunun üzerine Ali ağa kararı açıklamaya başladı.
"Evet bu iki aile için verilen ortak karar, Maran aşiretinden öldürülen Dilan Maran'ın kanı yerine Karadağ aşiretinden bir gelin alınmasına ve davanın bitip sulh sağlanması için de iki ailenin iş ortaklığı yapmasına karar verilmiştir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kan Davası BERDEL'i
General FictionYillardir süregelen bir kan davasinin son kurbanları bir birine Berdelle baglanan iki genc nefret, tutku, ask ve kendinizden bir parca bukabileceginiz bir kitap