Multimedya: Jimin💘
"Senin... Senin benim ameliyatıma dalarak hastamı elimden aldığını,beni bir köşeye fırlatarak ameliyata senin devam ettiğini ve ameliyat ettiğin hastanın öldüğünü biliyorlar mı?! Kısacası senin gereksiz hareketlerin, fazla egon yüzünden kurtarabileceğim bir hastamı resmen öldürdüğünü biliyor mu onlar?! Sen doktor değil, sen bir katilsin! Zaten o yüzden hastaneden de kovuldun. Böyle bir insana nasıl güvenerek arkadaşını teslim ederler?!"
Sinir patlaması yaşıyordu. Ama Jimin sağolsun artık alınmıyordum.
Daha çok güldüm. Ardından ben de kuruyan kanlı ellerimi umursamadan kollarımı bağlayarak ona cevap verdim.
"Bunu bana değil, onlara soracaksın Minsoo. Ayrıca... Hastanı ben öldürmedim. Onun ölümü benim suçum değil."
Sustum.
Sonra arkama dönerek gözü benim üzerimde olan Jimin'e tebessüm ederken onun sözüyle Minsoo'ya cevap verdim.
"Kaderine bu yazılmış ve her insan gibi o da kaderini yaşamış."
Jimin de başta ne olduğunu anlayamaz bir şekilde bakıyordu. Ancak ona kendi sözüyle laf soktuğumu anlayınca şirin bir şekilde gülümsedi.
Yeniden yanıma geldi.
"Afedersiniz, kibar konuşmanızı bölüyorum lâkin yetenekli doktorumuzu müsaadenizle almak istiyorum. Gidelim mi Mina?"
Bu çocuk gerçekten kafa çocuk.
Jimin'e gülümserken başımı onay verir şekilde sallayarak bağladığım kollarımı çözdüm ve ağır adımlarla yanına doğru ilerledim. Ben yanına gelince önüne geçmemi bekledi. Önüne geçip ilerleyince de beni takip ederek peşimden gelmeye başladı.
Şimdi hemen yanımda, beraberce yürüyorduk.
Ona başımı çevirdim ve tebessüm etmeye devam ederken konuştum.
"Senin sayende onun laflarının altında kalmadım."
"Ah,biliyorum. Çok muhteşem adamım ya."
Sadece güldüm ve sözlerine itiraz etmedim.
Bir dakika! Ben... Ben yanlış mı görüyorum? Burası benim odam. Neden üzerinde 'Uzman Doktor Kim MinSoo' yazıyor?
Aissh! Cidden bunu yapmış olamazlar değil mi?
Ben durunca durduğumu fark eden Jimin geri geri adım atarak yanıma geldi. Bir bana baktı bir de gözlerimin hedefi olan yazıya.
"Oh."dedi. "Burası az önce laf soktuğun doktorun odası mı?"
Dişlerimle beraber ellerimi de yumruk yaparak sıkmaya başladım. Jimin'e bakmadan sadece yazıya odaklandım ve cevap verdim.
"Hayır,benim odam."
"Ama onun ismi- Yoksa..."
Anladı büyük ihtimalle. O yüzden devamını getiremeyerek sustu. Ancak o sussa da devamını ben getirdim.
"Evet, Jimin. Beni postaladılar ve yerime onu oturttular. Hâlâ inanamıyorum ya."
Ben sinir içerisinde kendime hâkim olmaya çalışırken bulunduğumuz koridorda beni buradan postalayan Başhekim'in sesini işittim. Elim ayağıma dolandı. En son beni arayarak hakkımda türlü çeşit laf etti ve ben kendimi kaybettim. Ağlama krizine girdim. Şimdi beni görürse eğer bir kere daha onu dinlemeye katlanamam.
O beni görmemeli.
Bu yüzden buradan gitmek için adım attım lâkin o, bir anda önüme çıkınca ne yapacağımı bilemeyerek hızla arkamdaki Jimin'e dönüp başımı göğsüne gömdüm. Kollarımı hızla onun beline doladım.
Şaşırmış olmalıydı.
Donup kaldığını da hissedebiliyordum. Hemen bir açıklama yapsam iyi olur.
Başımı onun göğsünden boynuna çıkardım ve kulağına yaklaşarak fısıldadım.
"Jimin, arkamdan gelen adama görünmemem lâzım. O yüzden sarıldım. Özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim."
Yutkundu.
Titrek bir nefes verdi.
Ardından ağır ağır kollarını havaya kaldırarak belime yerleştirdi.
"Ta-tamam. Anladım,merak etme."
Belimdeki elleri ve boynuma değen sıcak nefesi bir an tüm vücudumu ürpertti. Şu an ben de... Galiba ilk defa bir erkeğe sarılıyorum. İlk defa bir erkeğin kollarının arasındayım. Belim birinin kolları arasında. Bu... Tuhaf hissettiriyor. Kalbimde garip şeyler oluyor.
Ah,hayır hayır! Neden şimdi Jimin'in dudaklarını dudaklarıma değdirdiği o çok kısa,saliselik an geliyor gözlerimin önüne? Neden o an hissettiğim şeyi bir kere daha aynen yaşıyormuş gibi oluyorum?
Kalbim... Hiç normal değil. Galiba bir kalp cerrahına görünmem lazım. Aksi takdirde kalbimde hissettiğim bu garip şeyin başka bir açıklaması olamaz.
Bu kalbimde hissettiğim şey... Daha önce hiç başıma gelmedi. Ama... Neden rahatsız edici bir his değil de hoşnutluk veren bir his?
"Gitti."
"Huh?"
"O-odasına gir-girdi Mina."
-Der demez sonunda kendime gelebilerek hızla kendimi geri çektim. Jimin'den ayrıldığımda resmen anında üşür gibi oldum. Oysa az önce...
Ah! Deliriyorum,deliriyorum. Sahiden deliriyorum.
"Şey ben... Lavabo şu tarafta kalıyor. Hemen gidip geleyim."dedim ve hızla arkama döndüm.
Âdeta kaçarcasına hızlı adımlar atarak Jimin'in yanından uzaklaştım. Koridorun hemen sağ tarafına dönerek kendimi lavaboya attım.
Kapıyı kapatarak yaslandım ve derin bir nefes alarak elimi kalbimin üzerine attım.
Çok hızlı...
Üstelik yüzüm de alev alıyordu sanki. Neler oluyor bana? Ateşim mi çıktı ne?
Ellerimin ikisini de kaldırarak yanaklarıma yerleştirdim. Gerçekten cayır cayır yanıyordu.
Ah, kanlı ellerim.
Aynadan gördüğüm kurumuş kanlı ellerim ve yine yüzüme de bulaşmış kan damlalarıyla yüzümü buruşturdum. Üstüm başım hep kanlıydı. Durumum vahim. Tüm gün böyle mi dolaştım ben ya?!
Jimin'e de böyleyken mi sarıldım? Kim bilir hakkımda ne-?! Aishh! Onun ne düşündüğünden sana ne Mina?
O an ona sarılman gerekiyordu ve mecbur olduğun için her ne hâlde olursan ol sarıldın. Evet,öyle yaptın. Kendine gel. Kendine...
Hemen yaslandığım yerden çekilerek musluğun başına ilerledim.
Elimi yüzümü güzelce yıkamaya koyuldum.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktor Hanım// BTS (✓)
Fanfiction"Yine neyin var?"diye sordum bezgin bir ses tonuyla. Çünkü bezmiştim artık. Bu neydi canım?!Her gün,her saat insan hasta mı olurdu?! "Dün karnın ağrıyordu. Önceki gün başın. Ondan önceki gün sözde dizini incitmiştin. Ondan önceki gün de,kolun muydu...