Kahkaha atarak bir shot daha attım. Ellisa yanıma oturduğunda, telefonum titremeye başladı. Kaşlarımı çatarak, kızın kalçasını yanımdan çektim. Telefonumu çıkarttım ve arayana baktım. Annemdi. Çağrıya cevap verdim.
"Anne?"
"Gordon, kütüphane kapanmadan sipariş ettiğim kitapları alır mısın?"
Kulağımdan telefonu çektim ve saate baktım. Sekize geliyordu. "Anne yarın sabah alsam?"
"Anneni kıracak mısın?"
Derin bir nefes aldım. Sidney'e zaten her zaman gelmiyordum. Birde onu kırmak istemezdim. "Pekâlâ geliyorum."
Annemin ufak mutluluk kıkırdamalarını duydum. Gülümseyerek telefonu kapattım. Yanımdaki sarışının yanağına bir öpücük koydum. Ellisa, çok güzel bir kızdı. Bu yıl Victoria's Secret mankeni olacaktı. Onunla tanıştığım zamana yeniden şükürler ederek ona baktım. Çocuklar arabalarının üzerinde kız arkadaşları ile tatil planları yaparken, Calum sadece etrafa bakıyordu. Bazen Calum gibi olmak istiyordum. Sadece kendisi ile vakit geçiren ve hep düşüneceği bir şey olan biri. Ellisa, yanağımı okşadı ve bana seksi bir bakış fırlattı. Beni istediğini hissettiriyordu.
"Çocuklar gitmem gerek."
Luke dudaklarını sevgilisinin dudaklarından çekerken bana baktı. "Dostum, sabah kahvaltıda bize gel. Tatil meselesi hakkında gün seçmemiz lazım."
Kafamı salladım. "Orada olacağım."
Tatile ihtiyacımız vardı. 1 veya 2 hafta mola vermek bizi kendimize getirecekti. Ortaya koyduğumuz içkilerden bir tane daha shot yaptım ve araca yürüdüm. Ellisa Calum'un yanına doğru giderken bana bir öpücük attı. Ellisa hâlâ Calum'a kız arkadaşlarından birini ayarlamaya çalışıyordu. Gerçekten Calum'un birine ihtiyacı vardı. Çocukların hepsi el salladı. Arabaya bindim ve çalıştırdım. İçkiyi fazla kaçırmıştım. Umarım polis ile karşılaşmazdım. Parmaklarımı direksiyona vurarak, radyodaki şarkıya eşlik ettim.
Dakikalar sonra kütüphenin önüne park etme şerefini tattım. Jeepiminden indim ve zıplayarak kütüphaneden içeri girdim. Şarkıların sözlerini fısıldarken, ana salona doğru yürüdüm. Sessizlik biraz asil biraz ürkütücü. Ana salona girdim, etrafa bakınırken çalışma masalarında oturan çoğu kız hareketlendi. Gülümseyerek elimi kaldırdım. Kızlardan bir tanesi oturduğu sıranın üzerinde zıpladı. Gülümseyerek kitapların alındığı alana doğru yürüdüm.
Ellerimi tezgahın üstüne koyarak görevlilerden birinin gelmesini bekledim. Yüzümü avuçlarımın arasına alırken, içkinin etkisini hissetmeye başladım. Bütün ağırlığımı tek ayağıma vererek, önüme duran tezgaha yaslandım.
"Tanrım, kızlar..."
Sağıma döndüm ve dağınık saçları, üzerine aldığı el işlemeli şalı, burnunda olan kahverengi büyük gözlükleri ve elinde olan birkaç kitap ile kütüphane çalışanı geldi. Gerçekten kütüphane çalışanlarına benziyordu. Tezgahın işlem yapılacak tarafına geçti. Parmaklarımı çenemin altına koyup kısık gözlerle onu izledim. Sanırım benimle aynı yaştaydı. Fakat o kadar eski ve yaşlı giyinmişti ki kendini on yaş büyük göstermişti. Kitapların barkodunu bilgisayara yazdıktan sonra bana döndü.
"Evet size nasıl yardımcı olabilirim?"
Gülümsedim. Nasıl bir tepki vereceğini merak ediyordum. "Karen Clifford adına kitaplar olacaktı. Onları almaya geldim."
Kız kafasını sallayıp, bilgisayara eğildi. Ekrana baktı ve gözlüğünü yukarı doğru kaldırdı. "Evet, kitapları getiriyorum."
Kaşlarımı çatarak baktım. Tezgahın yanında olan odaya girdi. Hiçbir tepki vermemişti. Evet başka bir şehirde beni tanımamasına karşı sesimi çıkartmazdım ama burası Sidney! Ellerimi tezgaha koydum. Masalarda oturan kızların fotoğrafımı çekmeye çalıştıklarını biliyordum. Onun öyle bir tepki vereceğine içten bir şekilde inanmıştım. Ah, kendimden nefret ettim. Bu nasıl bir egoydu?
Şalını düzelterek tekrar içeri girdi. Kitapların üzerindeki kodları bilgisayara yazarken, konuşmaya başladı.
"Kitapların 2 haftalık süreleri var. İki hafta içinde kitapları getirmenizi istiyoruz. " Kitapları poşete koyarken, alttan bir form çıkarttı. Gözlerinin içine bakıp bir kalem uzattı.
"Adres ve telefon numarası lütfen."
Gülmeye başladım. Ah, bu kızın bir şeyler peşinde olduğunu biliyordum. "Telefon numaramı buraya yazacağım ve sen de beni arayacaksın değil mi? Ya da adresimi? Oldukça zekisin."
Yüzüme öylece baktı. Ellerini kitaplarımı poşetlediği tezgaha koydu. "Şaka yaptığını söyle."
"İnanmadım güzelim."
Söylediğim sözle daha çok sinirlenmişe benziyordu.
"Bak, ünlü biri olabilirsin fakat burası kütüphane. Ve ben de burada bir çalışanım. Kitaplardan sorumluyum. Senin telefon numaran veya ev adresin beni ilgilendirmiyor. Sadece kitapların, hiçbir zarar görmeden kütüphaneye geri gelmesi beni ilgilendiriyor."
Dudaklarımı yaladım. "Çok kelime kullanarak beni ikna ettin."
Bana şaşırarak baktı. Forma eğildim. Annemin telefon numarasını ve Sidney'de kullanmadığımız apartman dairesinin adresini yazdım. Kaldmi aşağıya indirip imzamı attım.
"İmza atmanıza gerek yoktu."
Göz kırptım. "O senin için."
Gözlerini devirerek kitapları bana uzattı. Kafasını salladı. "Sana yapacağım en büyük iyilik, hayranlarına bu kadar aptal olduğunu söylememek olacak."
Birden kahkaha attım. İçkinin etkisi ile hem gülüyor hem de saçma sapan hareketler yapabiliyordum. Saçlarımı arkaya attım. Ana salondan çıktım ve arabama doğru yürümeye başladım. Cebimden anahtarı çıkarttım ve Jeepimin kilidini açtım. Araca binip kitapları yanıma koydum.
Hayatın bana verdiği en güzel şey, grubumla kendimi ispat etmemizdi. Milyonlarca hayranımız vardı. Kocaman bir aile olmuştuk. Şarkı söylerken, kendimi iyi hissediyordum. Gerçek hissediyordum. Eğer havalı bir grubumuz olmasaydı, kızlara karşı cesur olamazdım. Tanrım ben daha yazmadan onlar bana yazıyordu!
Jeepi kaldırımdan çektim ve yola sürdüm. Radyonun sesini açtım ve dudağımı ısrırak kafamı salladım. Bunu diyeceğimi hiç düşünmezdim ama hayatımı çok seviyorum. Karanlık çoktan çökmüştü. Farlarımı açtım ve hızlı gitmemeye özen gösterdim. Buralarda fazla polis oluyordu. Telefonumun mesaj sesi yükseldiğinde bacaklarımı açarak, araya sıkıştırdığı telefonumu aldım.
Ellisa:
*Size bir resim gönderdi*Mesajı kaydırdım ve resme baktım. Göğüslerini çekmişti ve altına 'seni özledim' yazmıştı. Dudağımı ısırarak gülümsedim. Belki de eve gitmeden önce Ellisa'ya uğrayabilirdim. Kafamı kaldırdığım an da gözüme yoğun bir ışık girdi. Siktir yoldan çıkıp, karşı yola geçmiştim. Bana hızlı gelen bir kamyon vardı. Telefonu sağa fırlattım.
Kamyonun bana doğru gelmesi ile daha da heyecanlanmıştı. Bedenime alev basarken direksiyonu sağa, sola kırdım. Kulakları keskin eden bir korna sesi. Bağırarak arabayı çekmeye çalıştım.
Kendi yoluma girdim ve heyecandan fren yerine gazı kökledim. Kamyona çarpmadığım için derin bir nefes verirken, yolun kavşağında bulunan ağacı görmedim. Gözlerimi hızla açtım. İçkinin etkisi ile görüntü beynime yavaş geliyor ve anlamam zaman alıyordu. Ayağımı gazdan çektim fakat çok geç kalmıştım. "Sikeyim!"
Ve bum!
Ay artık silmeyeceğim itscoolhood mikeymikey