1 Ay Önce
Valerie kollarını bedenime sarmıştı. Perdenin arasında zorla girmeye çalışan güneşe bakıyordum. Birden titredi. Hızlıca ona döndüm. Kaşlarımı çattım.
Kollarını benden çekti. Yataktan birden kalktı. "Valerie,"
Sesimi duymadı. Dimdik vücudu ile odadan çıktı. Korkuyla odadan çıktım. "Sesini duymak istemiyorum!"
Salonda öylece dururken ona baktım. Valerie kapalı gözleriyle duvara döndü. "BANA NE YAPACAĞIMI SÖYLEYEMEZSİN!"
Korkuyla mırıldandım. "Valerie,"
Birden çığlık atmaya başladı. Tanrım!
Mutfağa koşmaya başladı. O kadar hızlı koşuyorduki buzdolabına yapışacaktı. Bunu içimden geçirmem ile ona doğru koşmam bir oldu. Valerie'yi tutmak üzereyken, tüm bedenini buzdolabına vurdu. Kafasına aldığı sert darbeyle dişlerimi sıkıp onu kucakladım.
Valerie acıyla gözlerini açtı. Bana baktı. "İlaçlarım."
Onu koltuğa koşarak götürdüm. Koltuğa bıraktığım anda koltuktan atlayıp odaya koştum. "ÇANTAN NERDE?"
Valerie yorgun sesiyle konuştu. "Kapının arkasında."
Kapının arkasına geçip çantasını aldım. Endişeli bir şekilde onun yanına gittim. Çantayı ona uzatırken neredeyse ellerim titriyordu. Hiç düşünmeden mutfağa gidip su aldım. Her kutudan bir hap alıp ağzına attı. Uzattığım suyu içip arkasına yaslandı. Nefes verip kafasını arkaya yatırdı. "Sanırım burnumu yamulttum."
Kıkırdayarak bana döndüğünde gülümsemeyecek kadar kötüydüm. "Daha kötüsü olabilirdi. Valerie, dışarda olduğumuz bir gün yola da atlayabilirsin! Tanrım kendini bile öldürebilirsin."
Valerie dudaklarını yaladı. "Biliyorum."
Şaşkınlıkla ona baktım. "Bunun bir tedavisi olmalı!"
Valerie yorgun bir şekilde konuştu. "Yok."
"Valerie,"
Valerie nefes aldı. "Calum ameliyat olacağını söyledi."
"Konuyu değiştirme."
Kafasını salladı. Ayağa kalkı. "Ne zaman ameliyat olacaksın?"
Onun yüzüne baktım. Yutkundu ve yeniden sordu. "Ne zaman?"
Odaya doğru giderken konuştum. "Haftaya."
Valerie arkasını dönüp bana baktı. "Yanında olmamı istemediğin için mi bana sormadın?"
Birden onda doğru yürümeye başladım. "Hayır, vereceğin tepkiden korktum."
Gülümsedi. "Elinde kendini daha iyi hissedebileceğin bir imkan varsa kullanmandan mutluluk duyarım. Maalesef her kusurla yaşanmıyor."
Kendi hastalığından bahsettiğini biliyordum. Kafamı salladım. Kocaman mavi gözlerini bana dikti. Nefes aldı.
Nefes alırken sanki taşlar arasında sürükleniyordu. Sertçe yutkundu ve gözlerini bana dikti. "Michael,"
Onu tuttum. Sıkıca sarıldım. Saçlarının arasına öpücükler bıraktım. Göğüsümde ağlamaya başladı. "Çok canım acıyor!"
Gözlerim doldu. Bu kadar kötü durumda olduğunu bilmek canımı acıtıyordu. "Biliyorum bebeğim."
O gece kolları boynuma dolanmış bir şekilde tişörtümün üstünde kurumayan gözyaşlarıyla uyudu.
Kurumayan gözyaşları.