Perdemin ucunu hafifçe yukarı kıvırdım ve dışarıyı izledim. Luke ve Ashton gülerek güneşleniyor birkaç kız ile eğleniyorlardı. Sevgililerinden ayrılmasının üzerinden daha bir hafta geçmemişti. Calum birden camın perdelerini açtı ve kendimi duvara yasladım. Deli gibi cama vurmaya başladı. Korkudan kalp atışlarım hızlanmıştı. Kırmızı keten perdeleri camların gözlerine tekrar çekti ve sinirli bir şekilde bekledi.
Luke ve Ashton saniyeler sonra içeri girdi. Calum aniden kükredi. "Bu son günümüz ve beraber vakit geçirmeyi esas almalıyız."
Luke ve Ashton utanmış bir şekilde bakarken gülümsedim. Önemli değildi benim için ama işte Calum beni önemsemeye başlamıştı. Beni oldukça çok ihmal ettiğini düşünüyordu. Tam konuşmak üzereyken, Ashton televizyonu göstererek konuştu.
"Aa, bu senin eski sevgilin değil mi Mike?"
Kafamı çevirip televizyona baktım. Ellisa. Güzel vücudu ile podyumda yürüyordu. Büyük kanatları ve tanrıları kıskandıran güzelliği ile podyumdaydı. Sesli bir yutkunma, odanın ortasına bıraktım. O belki de her gün aynanın karşısında saatlerini harcıyordu. Ben ise aynaya bakmıyordum. Ve kazadan sonra beni bırakmaştı. Hem de telefonda!
Ben çirkindim.
Gerçek buydu. Utanılısı bir çirkinlikti. Buğulu gözlerimi televizyondan çektim. Calum hızlıca televizyonu kapattı. "Kız yani güzelse ne olmuş?"
Ashton kafasını salladı ve toparlamaya çalıştı. "Evet, dostum o kaybeder. Zaten senin konuştuğun başka bir kız vardı değil mi?"
Luke fısıldadı. "İsmi neydi?"
Perdenin arasından havuzun maviliğine bakarken tek nefeste bir kurşun kadar net şekilde konuştum. "Valerie."
Luke heyecanla konuştu. "Her şey güzellik değil dostum."
Dedi sarışınların en yakışıklı ünvanına sahip olan adam. Aslında onlara bakarken sadece yakışıklı adamlar görüyordum. Ashton'ın havası ve konuşması ile kızları etkiliyordu. Ah birde o konserde savurduğu saçları... Luke'u söylemeye gerek yoktu. Uzun bacakları ile bir numaraydı. Calum ise, sanırım onun tavlayamayacağı kız yok. Oldukça duygusal ve oldukça düzgün diksiyonluydu. Calum bekliyordu. Bir kere yaşamak ve tam yaşamak istiyordu.
Ağlamamak için kafamı yukarı kaldırdım. Valerie'yi nasıl etkileyeceğimi bilmiyordum. Özgüvenim yerlerdeydi. Kendimi yeteneksiz bir kuş gibi hissediyordum. Uçmayı bilmeyen bir kuş. Olduğu yere ait olmayan bir kuş gibi.
"Her neyse. Haydi bavulumu hazırlamama yardım edin."
Hepsi sanki bu anı bekliyormuş gibi işe gömüldü.
&
Sabah 5.43 Sidney
Kafamdaki şapkayı biraz daha çektim. Havaalanın kapısından çıkarken, hayranların izimizi süremedeğine memnundum. Kafamı biraz daha öne eğdim ve duyduğum ses beni çiviledi.
"Kaybolmak istiyorsan sana yeraltından bir rezarvasyon yapabilirim."
Kafamı kaldırdığımda kesinlikle hiçbir şeyi umursamıyordum. Valerie, gri arabanın önünde duruyordu. Ona sarılma arzusu ile yanıp tutuşuyordum. Onu bu kadar özleyeceğim aklıma gelmezdi. Yıllardır şehirde yaşayan bir insanın ormana gitmesi gibiydi. Yeni hisler, yeni yaşam yeri keşfediyordu. Valerie sayesinde duygu tanıyordum. Çocuklar yanıma geldiğinde Calum hızlıca Valerie'nin yanına gitti.
"Kütüphaneci karşılamaya gelmiş."
Luke ve Ash, bana döndü. "Kim bu?"