>_< 12

421 58 1
                                    

Daehyun geriye doğru sürüklenirken sesini bile çıkaramadı. Karnının üstünde bir kol ve ağzının üstünde bir el vardı, bir köşeye çekildiğini fark ettiği an önlerinden kimya öğretmeni geçti. Bir ses kulağına fısıldıyordu.

" Hyung, korkuttuysam üzgünüm."

Ve onu bıraktı Junhong. Daehyun neler olduğunu anlayamamıştı bile. Şaşkınlıkla ötekine bakarken sordu.

" Neden beni buraya çektin Junhongie?"

Junhong elleriyle saçlarını dağıttı. Sabırsızlıkla konuşmuştu.

"Hyung, şu an dersteyiz. Öğretmenler seni arıyor. Kaç derstir neredesin? Eğer az önce yakalansaydın ne yapacaktın? Yani, seni kurtardım ben."

Daehyun biraz yavaş da olsa anlamıştı. Teşekkür edercesine kafasını salladı ve Junhong'un saçlarını karıştırdı.

" Peki bunca derstir ne yapıyordun hyung? Seni merak ettik. "

" Ah, önemli bir şey değil. Hadi sınıfa gidelim. "

Junhong inanamaz gözlerle baktı.

" Hyung, hasta falan mısın? Gerçekten iyi olduğuna şüphe etmeye başlıyorum. Şimdi ders zamanı, içeri girersek disipline dahi gidersin."

" Doğru.. Mm, o zaman şuradaki tuvalete gidelim. Hasta olduğumu söylerim öğretmenlere de. "

Junhong yorum yapmadı, sadece kafasını salladı ve sessizce hyungunu takip etti.

~•~•~•~•~•~•~•

Okul günü bitmiş, Daehyun eve gelmişti. Biraz yemek yemişti, arada Youngjae'ye mesaj atıp televizyon izledi. Aslında tek yaptığı akreple yelkovanın birbirini geçmesini izlemekti.

~•~•~•~•~•~•

Daehyun kısa bir duştan sonra üstünü giyinmeye başlamıştı. Pazar akşamıydı. Youngjae ile kısaca mesajlaşmış, babasının evde olmadığı günü sormuştu dün. Youngjae de, sadece pazar akşamları, içmeye gittiğini söylemişti babasının. Daehyun da bu yüzden bugünü seçmişti. Tek sorun Youngjae'nin kız kardeşiydi, ama sırf bu yüzden pes edemezdi. Uzun zamandır bu anı bekliyordu çünkü.

Siyah dar kot pantolonuyla biraz bol, siyah kısa kollu giydi. Yumuşak, siyah bir hırkayı da üstüne geçirdi. Fakat bir şey eksikti.. Ah, evet. Ters bir şekilde şapkasını da kafasına taktı. Heyecanlı fakat hazır hissediyordu, artık Youngjae'nin yanına gidebilirdi.

Daehyun annesine, arkadaşına ders çalışmaya gideceğini söylemiş; annesi biraz zor olsa da ikna olmuştu. Sadece neden bu kadar geç saatte gittiği konusunda endişelenmişti. Daehyun bir şeyler uydurarak durumu kurtarmıştı, fakat geceleyin çıkmasının asıl sebebi karanlığa karışabilmekti. Fark edilmek istemiyordu.

Yanına sadece cep telefonunu aldı, bir de ev anahtarını sıkıştırmıştı cebine. Evden çıkmadan önce Youngjae'ye kısa bir mesaj çekti.

" Uyumuyorsun, değil mi? "

" Hayır hyung, uyumuyorum."

Daehyun kapıyı çekti ardından ve ıssız sokakların kendi silüetini yutmasına izin verdi. Sokak lambalarından sadece birkaçı çalışıyordu, Daehyun için sorun değildi. Karanlıktan korkmazdı, hatta bazen ona ait olduğunu hissediyordu..

Gölgelere karıştığı kısa bir yürüyüşün ardından Youngjae'nin evine varmıştı Daehyun. Dün sabah evlerini araştırmış ve önünden geçmiş olması ona yarar sağlıyordu şu an. Çünkü normalde, yön duygusu berbattı onun.

Youngjaelerin evi mavi apartmanın ikinci katındaydı, bu yüzden içeri girmek daha kolay olacaktı. Daehyun dün sabah gözüne kestirdiği ağaca tırmandı, çocukken bunu çok yapardı, böylece şimdi de sıkıntı yaşamıyordu.

Apartmanın ikinci katının hizasına gelen bir dala oturdu, bacaklarını sarkıttı aşağıya. Youngjae'nin odası ile ağacın arasındaki mesafe yok denecek kadar azdı ve onun odasının ışıkları açıktı. Rengi solmuş gri perde yarıya kadar kapatıyordu pencereyi.

Aslına bakarsanız Daehyun'un planı pencereden içeri girmekti. Fakat Youngjae o sırada, kendisine arkası dönük bir şekilde, lacivert tişörtünü değiştiriyordu. Daehyun kendisine engel olamayarak onu izlemeye başladı. Dudaklarını ısırdı sertçe, heyecanına engel olamıyordu..

Geceyarısı yazdım bu bölümü, bu yüzden hatalarım varsa affola >_<
Sizi seviyorum, keyifli okumalar <3

Cheescake'im Olur Musun? ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin