Tezgahın üzerinde duran telefonun sessizce titrediğinde ellerini temizleyip telefonu eline alıyorsun. Birkaç haftadır olduğu gibi yine Jiyong'dan bir mesajın olduğunu görüyorsun.
-Ne yapıyorsun?
Dudaklarını dişleyerek telefonun ekranına bakıyorsun. Jiyong'un sana mesaj atıyor olmasına hala alışamıyordun.
-Yemek hazırlıyorum. Sen?
Mesaj gönderildikten sonra endişeyle ekranı izliyorsun. Onun seni ne kadar çok gerdiğini fark edince istemsizce gülümsüyorsun.
-Vaktin var mı?
Birkaç saniye boyunca, yanlış görmediğinden emin olmak için defalarca aynı cümleyi okuyorsun.
-Evet.
Jiyong'dan cevap çok geçmeden geliyor ve şaşkınlığın gittikçe artarak ekrana bakıyorsun.
-Sana geliyorum.
Ne yapman gerektiğinden emin olamayarak evin içine göz gezdiriyorsun. Ortalığın hafif bir dağınıklık içinde oluşu seni harekete geçiriyor ve hızlıca etrafı toplamaya başlıyorsun.
Hazırladığın yemeği ocağın üstünde bıraktığın her yeri topladıktan sonra aklına geliyor ve aceleyle mutfağa koşuyorsun. Yanmaktan son anda kurtardığın yemeğin altını zafer duygusuyla kapatırken kapı zilinin sesini işitiyorsun.
O an evi ve yemeği düşünmekten kendine hiç bakmadığını hatırlıyorsun. Üzerinde pijamaların var ve saçların birbirine dolanmış halde.
Bu kılıkla onun karşısına çıkmak istemesen de el mahkum gidip kapıyı açıyor ve Jiyong'u içeriye alıyorsun.
"Bana on dakika ver. Üstümü giyineyim."diyorsun ve odana gitmek için yöneliyorsun ama seni kolundan tutup durduruyor.
"Sorun yok, çok sevimlisin." Seni de kendiyle birlikte içeriye sürüklüyor.
"_____, yemek yaptığını söylemiştin. Hazır mı? Hadi yiyelim."
Onun bu yerinde duramayan tavırlarını gülümseyerek izliyorsun ve onu peşine alıp mutfağa ilerliyorsun.
"Umarım beğenirsin."
Çıkardığın tabaklara yemeği paylaştırdıktan sonra tabakları masaya koyuyorsun.
"Elin değdiyse güzel olduğuna eminim."
Jiyong'un karşısındaki sandalyeye otururken yanaklarının ısındığını hissediyorsun.
"Gerçekten çabuk kızardın." Jiyong senin domates gibi oluşunu izlerken gülmeye başlıyor. Onun neşeli gülüşüne karşı sende gülümsüyorsun.
Gülmeyi kestikten sonra dikkatini önündeki yemeğe veriyor. Sende dikkatle onu izliyorsun.
"Vay canına tadı çok güzel."diyor ilk lokmasını yedikten sonra. Beğenilmenin verdiği rehavetle sende yemeği yemeye başlıyorsun. Eğer yanmış olsaydı ne kadar rezil olmuş olacağını düşünüp iç geçiriyorsun.
Yemeğinizi bitirdikten sonra birlikte salona geçiyorsunuz ve koltuğa oturuyorsunuz.
"Film izleyelim mi?"diye soruyorsun ikiniz beş dakika boyunca sessizce birbirinizi izleyince.
"Başka zaman. Aslında sana bir şey sormam lazım."diyor Jiyong bakışlarını tedirgince odada dolandırmaya başlayarak. Merakla onun ne diyeceğini bekliyorken birden sana dönüp yüzünü elleri arasına alıyor
"_____, senden çok hoşlanıyorum. Hayalimde böyle bir itiraf yoktu ama Seungri bana eğer erkek arkadaşın yoksa seni çalacağını söyledi. Tabiki benden dayak yedi ama tüm gece aklım buna takıldı. Birileri benden önce davransın istemiyorum."
Sen duyduklarına inanamayarak ona bakıyorken birden gülümsüyor.
"Kız arkadaşım olur musun?"
Heyecanlanıp 'evet' demek için can atsan da onun ünlü olması nedeniyle başına gelecekleri düşünüp duraksıyorsun.
"Peki ya hayranların, antilerin, medya?"dediğinde Jiyong'un yüzü düşüyor. Yüzündeki ellerini çekiyorken yakalayıp tutuyorsun.
"Sadece sonra ne olacağını düşünüyorum Jiyong."
"Önce ne hissettiğin önemli değil mi ____?"diyor ve üzgün gözlerle sana bakıyor.
Sanki kulağının dibinde davul çalıyorlarmış gibi atan kalbin dikkatini çekiyor.
Gülümsüyorsun. "Haklısın." Jiyong bunun dilediği şey olmasını umarak merakla sana bakıyor.
"Yani?"
Derin bir nefes alıyorsun konuşmadan önce.
"Evet kız arkadaşın olurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
G-DRAGON ONE SHOTS
FanfictionKwon Ji Yong x Okuyucu _______; Bu kısım sizin adınızın olduğu yer. -Özel istekte bulunabilirsiniz-