Evine vardığında çıplak ayaklarının altı aşınmış, gözlerin ağlamaktan felaket derecede şişmişti. Hala içini çeke çeke ağlıyordun. Kapının şifresini girmek için, esen serin havalayla daha da fazla titreyen parmağını kaldırdın ama geriye düştü. Takatin kalmamıştı artık bayılacakmış gibi hissediyordun. Görüntüler gözünün önünden kayıyordu.
Bacaklarındaki güç çekilip arkaya doğru düşecekken bedeninin çarptığı başka bir bedenle ayakta kaldın. Arkandaki kişi kollarını sıkıcı tutmuştu. Kim olduğunu bilerek kendini onun verdiği hisse ve onun kokusuna bıraktın.
Ayakların yerden havalanıp kafan onun göğsüne yaslandığında yavaş yavaş iç çekerken onun kokusuyla rahatlıyordun.
Kapının şifresinin girildiğine dair ses duyuldu ve Jiyong kucağında sen ile evine girdi. Işıkları açıp seni odana doğru taşırken kucağında artık kendinden geçmiş olan seni izliyordu. Tüm yol boyu arkandan gelerek seni izlemişti. O halinle nasıl tek bırakırdı ki?
Seni yatağına yatırıp banyoya ilerledi. Bir kovaya koyduğu su ve bir bezle yanına tekrar geri döndü. Senin çıplak ayaklarını nazikçe eline alıp temizlemeye başladı. Onca yolu yürüdüğün için toz toprak içinde kalmış ve kesikler oluşmuştu. Elinden geldiğince canını yakmamaya çalışıyordu ama yine de arada uykuda olmana rağmen ayağını refleksle çekiyordun.
Ağlamamak için alt dudağını dişlerken Jiyong sessizce işini yapıyordu. Sonunda bitirdiğinde, yara ilacını alıp kesilen yerlere sürdü. Bunu da bitirdikten sonra her şeyi yerli yerine koyup senin yanına döndü. Yanına çöküp makyajla birbirine girmiş yüzünü izlemeye başladı.
"Bu halinle bile nasıl güzel görünürsün?"diye fısıldarken nazikçe saçlarını okşadı. O sırada üşüyor olabileceğini fark etti. Kısa, açık elbisenle öylece yatağın üzerinde yatıyordun. Hızla kalkıp senin için bir battaniye çıkarttı ve üzerine örttü. Sonra sakin adımlarla çekmecende olduğunu bildiği makyaj temizleme mendilini çıkarttı.
"Uyanıp da yüzünü makyajdan ötürü kızarmış bulursan kesin ölüm fermanımı yazarsın, ha?"diyerek yüzündeki makyajı temizlemeye başladı. Sonunda yüzün ortaya çıktığında temizlemeyi bırakıp yüzünü izlemeye başladı.
'Senden nefret ediyorum.'
Senin sözlerin kulağında yankılanıp kalbine saplanırken nefes alamadığını hissederek ayağa kalktı. Derin birkaç nefes almaya çalıştı, gözleri doluyordu. Dönüp yatağında şimdi huzurla uyuyan sana baktı ve eğilip anlını dudaklarına yasladı.
"Özür dilerim."diye fısıldayarak geri çekildi ve geldiği gibi sessizce evinden çıktı. Arabasını getirmediği için ve o saatte geçen taksi bulamayacağından evine doğru yürümeye başladı.
"O iyi mi?"
O an hiç duymayı beklemediği sesi duyunca aniden arkasını döndü.
"Ne işin var burada?"diye tekrar sinirlenmemeye çalışarak konuştu. Jiwon ise yüzünde üzgün bir ifadeyle onu izliyordu.
"İyi mi diye merak ettim. Benim yüzümden-"
"Senin yüzünden olduğunu biliyorsan iyi."
Jiyong onun sözünü bölüp daha fazla dinlemeden yürümeye devam etti. Jiwon'un elindekinin senin çantan olduğunu görmüştü. Bir şekilde seni tekrar göreceğini biliyordu ama düşünmemeye çalışarak yürümeye devam etti. Gözünün önüne gelen görüntülere aldırmamaya çalışıyordu. Ağlarken yanında olan omuz olup sana yaklaşmaya çalışacağını düşünmemeye çalışıyordu.
Acaba sende diğer kızlar gibi zor anında yanında olduğu için ondan hoşlanmaya başlar mıydın? Jiyong'dan artık hoşlanmıyor muydun? O çocukla mı birlikte olacaktın?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
G-DRAGON ONE SHOTS
FanfictionKwon Ji Yong x Okuyucu _______; Bu kısım sizin adınızın olduğu yer. -Özel istekte bulunabilirsiniz-