Endişeli ve yorgun gözleri saatlerdir senin üzerindeydi. Güneş doğalı bir kaç saat olmuş olmasına rağmen hala uyumamıştı. Gece boyu senin ateşini düşürmek için uğraşmış ve seni bırakıp uyumaya gönlü el vermemişti. Duyguları çok derinlerinde yaşayan biriydi. Sen yatakta hasta yatarken hissettiği endişe ve sorumluluk tüm yanını sarmıştı. Gerginliğini fark edince derin bir nefes alarak doğruldu ve kendine bir bardak içki hazırladı. İçmek için şehre oldukça yüksekten bakan camın önüne geçti.
"Kendine gel Ji Yong. Hem de derhal."diye yorgun sesiyle kendine konuştuktan sonra içkisini kafasına dikip boş bardağı masaya bıraktı. Sessiz odanın içi telefonun sesiyle dolunca irkildi. Sen uyanmadan hızlıca telefonu eline alıp açtı.
"Ji Yong, MV çekimi için her şey hazır seni bekliyoruz neredesin?" Arayan Young Bae'ydi. Ji Yong onun sesinden bile endişeli olduğunu anlayabiliyordu.
Bakışlarını yatakta uyuyan sana çevirdi.
"Benim bir işim çıktı Young Bae. Hala oteldeyim. Benim için hallet olur mu bir şekilde."
Onun kendisini anlayacağını biliyordu. İkisi yıllardır birlikte işlerini hep en iyi şekilde yapmışlardı. Durup dururken işi aksatmazlardı.
"Yardımıma ihtiyacın var mı?"
Bu soruyla gülümsedi ve sanki telefonun karşısında kendisini görebilecekmiş gibi kafasını iki yana salladı.
"Olursa ararım. Sağol dostum."
"Ara. Şimdi gidip şu adamları ikna etmeliyim."
Ji Yong telefonu kapatıp masanın üstüne geri koyduktan sonra tekrar sana döndü. Artık rahat uyumaya başlamıştın. Bunu görünce endişelenmeyi bir kenara bıraktı ve duş almaya karar verdi. En azından artık seni biraz yalnız bırakabileceği kadar iyi durumda gözüküyordun.
O banyo kapısını kapattıktan yarım saat sonra savaştan yeni çıkmış vücudunun verdiği yorgunlukla gözlerin yavaşça açıldı. Kendini üstünden araba geçmiş gibi hissediyordun. Bütün kasların ağrıyordu. Yavaşça doğrulmaya çalıştığında ağzından küçük bir inilti çıktı.
"İyi misin?"
Birkaç saniye sonra kapı açılarak içeriye aceleyle o daldığında küçük bir çığlık attın.
"Korkuttum mu? Üzgünüm. Bir şey oldu sandım."dedi ve yüzünü iki elinin içine gömdü. Hastalık ve şokla yavaşlaşan algıların devreye yeni yeni giriyordu. Karşında o vardı.
G DRAGON.
Büyük ihtimal onun otel odasıydı içinde uyuduğun yatağın bulunduğu oda.
Ve o karşındaydı, üzerinde bornozu varken.
Senin ona tuhaf bakışlarını fark edince bornozun ipini daha iyi bağladı. Sana bir şey oldu sandığından o kadar hızlı giyinmişti ki uygunsuz bir şekilde gelmemiş olduğu için mutluydu.
"Daha ne kadar böyle duracaksın?"diye sordun bakışlarını başka bir tarafa çevirip. O ise şaşkınlık içinde sana baktı.
"Tüm gece sana baktım. Şimdi memnuniyetsizlik mi gösteriyorsun?"
Ona bakıp kafanı iki yana salladın.
"Ne olduğunu anlayamıyorum. Ben aşağıdaydım ve sonrası yok."
Ji Yong iç geçirip dolabına yöneldi ve birkaç parça aldı.
"Üstümü giyene dek bekle. Sakın kaçayım deme."
O banyoya girip kapıyı kitlerlerken şaşkınca ona baktın. Gerçekten ne işin vardı senin orada?
Arkadaşın seni kaldıkları otelin önünde beklemek için ikna etmişti.
Buraya kadar hatırlıyordun.
Aşağıdaydınız ve onların çıkmasını bekliyordunuz. Bir ara arkana yaslanıp yorgun hissettiğin için uyumaya karar vermiştin. Yukarıya, onun odasına nasıl çıkmıştın? Hem arkadaşın neredeydi?
Eşyalarını bulmak için etrafına baktın ama hiçbiri burada değildi. Telefonun çantanın içindeydi. Daha da önemlisi her şeyin ondaydı.
"Şimdi söyle bana amacın neydi?"
Odaya girer girmez karşına dikilen Ji Yong'a baktın.
"Neyden bahsediyorsun?"
"Benim diğer üyelerle birlikte otelden çıkmadığımı biliyordun ve bilerek hasta oldun."
Ji Yong hayranların aşağıda beklediklerini görmüştü. Sende oradaydın arkadaşınla birlikte. Tüm hayranlar arabanın peşine düşerken sen ise kalmıştın. Ji Yong senin saatler sonra bile orada bir noktacık şeklinde kıvrılmış olduğu fark edip aşağı inmişti. Ateşler içinde yanan seni bu şekilde bulmuş oldu.
Şimdi ise her zaman olduğu gibi güvenemiyordu. Hala bitap şekilde kendisine bakan bu kız takıntılı bir fandan fazlası olmayabilirdi.
"Neden böyle bir şey yapayım ki?" Sesin titreyerek sordun. Ji Yong bir süre kısık gözleriyle seni süzdü. Her saniye boğazında bir şeyler düğümlendi.
"Ben gidiyorum."dedin yataktan kalkarken. Gözyaşların akmaya başladılar ve sen güçsüz bacaklarının üzerine çıkmak için daha çok acele ettin. Sen ayağa kalkıp ilk adımı attığında o seni kendine çevirmeye çalıştı ama başarısız oldu. Halsizce dizlerinin üstüne düştün ve bu sefer hıçkırarak ağlamaya başladın.
"Nasıl beni öyle suçlarsın. Benim seni ne kadar sevdiğimden haberin bile yok."dedin Ji Yong senin yanına çömeldiğinde.
"Ağlama. Şşş. Tamam bak özür dilerim. Daha iyileşmedin yat tamam mı? Biraz daha iyi hissedince seni evine ben bırakırım." Parmaklarını seni rahatlatmak için saçlarının arasında gezdirirken yaşlı gözlerinle ona baktın. Senin sakinleştiğini görünce gülümsedi ve seni ayağa kaldırıp yatağa yatırdı. Uyku bedenini sarmadan önce aklına gelen şeyi zorlukla söyledin.
"Eşyalarımı bulur musun? O çantadakiler çok önemli."
Sen tamamen uykuya daldığında Ji Yong şaşkınlıkla sana bakıyordu. Hangi eşyalardan bahsediyordun ki?
Otel odasının telefonunu alıp çalışanları aradı.
"Evet aşağıda...Hayır girişte değil...Fanların beklediği yerde... Evet kapının dışında...Teşekkürler bekliyorum."
Telefonu kapattıktan sonra yatakta yastığa sarılmış olarak uyuyan sana baktı. Onun da uykuya ihtiyacı vardı ve muhtemelen koltukta uyuyacaktı.
Kapı çalınca hızlı adımlarla ilerledi ve kapıyı açtı. Görevli elinde büyük bir sırt çantası taşıyordu. Hemen sonra onu Ji Yong'a uzattı.
"Bir tek bu vardı efendim."
Ji Yong kafasını yavaşça sallayarak çantayı aldı ve kapıyı kapattı. Çantanın içine bakmalı mıydı? Sonuçta sen onu görmek için geldiğinde bu çantayı getirmiştin. Bakabilirdi değil mi?
Senin uyuyup uyumadığını kontrol ettikten sonra çantayı ses çıkarmamaya özen göstererek açtı. İçinde belki bir tanesini imzalatırım diye getirdiğin fan eşyaların vardı. Onlar dışında çantada olan tek şey bir telefon ve bir cüzdandı.
Senin eşyalarını-kendi eşyaları da sayılabilir belki- tek tek incelemeye başladı. Albümleri fotoğraf kitaplarını hep yanında taşımıştın.
"Bu güçsüz haliyle nasıl taşıdı bunca şeyi."
Ve senin defterini buldu. Yine onların fanları için satılan bir defterdi ama içindekiler çok farklıydı. Onların şarkılarının verdiği ilhamla oluşturduğun şarkılar vardı içinde. Hepsini tek tek özenle okudu. Yüzünde küçük bir gülümseme oluşmuştu. Belki profesyonel sayılmazdı yazdıkların ama tam olarak Ji Yong ne hissettiyse anlamıştın. Aynı duyguları bir şekilde farklı sözlerle ve notalarla vermeyi başarmıştın.
Ji Yong'un sık sık düşünüp hayalini kurduğu şey değil miydi? Onu gerçekten anlayan birisi. Şarkılarını bile tam anlamıyla onun gibi hisseden birisi. Gerçek Ji Yong'u hisseden birisi. Sadece hayalini kurabilirdi bu şeyin. Ama oradaydın. Hala yastığa sarılmış şekilde uyuyordun.Gerçekten onun için en çok istediğim şey bu. Onu ve duygularını anlayan birisiyle olsun. O üzülünce biz de üzülüyoruz. Uzun zamandır bölüm yazamadım. Ve bu bölüm nasıl oldu bir fikrim yok yazmayınca farklı bir yazım tarzı olduğundan uzaklaşılıyor. Aslında Taeyang'ımızın doğum günüydü biliyorsunuz. O gün bu kitabın Taeyang versiyonunu yayınlayacaktım ama olmadı. Hala yapmak istiyorum. Sizin bu konudaki düşüncenizi merak ediyorum. btss_jungkookiee0 tam senin dediğin gibi olmadı ama senin için yazdım. Umarım beğenmişsindir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
G-DRAGON ONE SHOTS
FanfictionKwon Ji Yong x Okuyucu _______; Bu kısım sizin adınızın olduğu yer. -Özel istekte bulunabilirsiniz-