#7

5.3K 290 21
                                    


Bölüm Adı ;
 

   'HİSSEDİLEN UMURSAMAZLIK'



Günler önce imza atmak için girdiğim odaya bu sefer azar işitmek, belki de disipline gitmek için giriyordum. Muhtemelen bu akşam eşyalarımı toplayıp yurda geri dönecektim. Düşünmek bile zordu ama bu konuda kimseyi suçlayamazdım.

Odaya girdiğimizde sevgili müdürümüz derin kahverengi gözleriyle beni ve yanımda hala yüzünde anlamsız ifadeyle dikilen Doğan 'ı süzdü.

Camın önüne giderek gözlerini kapadı, avuç içini yüzüne götürerek derin bir nefes aldı. Biraz gevşediğini hissedebiliyordum. Ama sinirden kudurduğunu kızarmış olan kulaklarından anlamak mümkündü.

Bir kaç dakika sessizlikten sonra kafasını bize çevirip, " Konuşma yapmak için aşağı iniyorum ve sizin utanmadan birilerine zarar verdiğine şahit oluyorum. Evet şimdi bir açıklama yapın." dedi sinirini gizlemeye çalışarak.

Yere baktım. Vereceğim cevabı kafamda toparlamaya çalışıyor ve mantıklı olmasını umuyordum. Kendimi kasmamaya özen göstererek, "Biz.. " dedim ve Doğan'ın sözümü kesmesiyle sustum.

Kafasını iki saniyeliğine bana çevirdikten Sonra tekrar Tunahan'a dönerek " Alya'nın bir suçu yok. O çıksın. Yoksa hiç bir şey öğrememezsiniz. " dedi. Ellerim titremeye başlıyor, kesik soluklar alıyordum. Suç onun değildi. Her şey benim başımın altından çıkmıştı. Beni umursamadığını biliyordum. Peki neden yapıyordu bunu? Neden onu anlayamıyor nerde ne yapacağını kestiremiyordum. Ah! Kafayı yememek elde değildi!

"Tamam Alya çıkabilirsin ." dedi Tunahan elini saçına götürmek üzere kaldırmışken. Tabiki onu dinleyip çıkmayacaktım. Eğer bir ceza verilecekse bunu onunla paylaşmalıydım. Bir yandan suçu üstlendiği için sevinen beyin hücrelerime durmaları için sinyal yollarken diğer yandan kafamı Doğan'a çevirdim. O da bana bakıyordu. Tek kaşını kaldırmıştı. Şuan nerede olduğumuzu tamamen unutmuş ve ona sarılmak istiyordum. İçimi eritiyordu ki "Çık. " dedi kısa ve net bir cevapla. Cevap vermeme dahi izin vermeden kolumdan tutup beni dışarıya attı. Aptalın tekiydim. O odadan ne olursa olsun çıkmamam gerekiyordu. Ama Doğan ne sağlıklı düşünebilmeme ne de onu anlamama izin veriyordu.

Kapının önünde çıkmasını beklemeye başladım. Amacını öğrenecektim. Sırtımı duvara yaslayıp kendimi aşağıya kaydırdım. Sanırım bu bekleyiş uzun sürecekti.

Kapı açıldığında oturduğum yerden hızlıca ayaklandım. Yüz hatlarının, saçlarının ve o sexy vücudunun dikkatimi dağıtmasına izin vermemeliydim. Önüne geçerek beni farketmesini sağladım.

"Bir kaç gün önce ölümüme engel oluyorsun ve o sabah hiç bir şey olmamış gibi davranıp beni eve kadar bırakıyorsun. Tamam onu geçelim. Peki ya bugün? Nasıl yabancılaşa biliyorsun bu kadar beni tanımıyormuşcasına? Ve en garibi neden tüm suçu üstlendin! Yaptıkların sıktı artık." dedim adeta yüzüne kükreyerek.

" Umrumda değilsin." dedi gözlerini benden kaçırarak. "Seni tanımıyorum ve davranışlarım gayet normal. Canım istediği için dövdüm o çocuğu senin için değil. Ve suçu üstlendim çünkü seninle uğraşmak istemiyorum!" dedi. Kalbimdeki acıyı hissedebiliyordum. Yüzüm kızarmıştı. Ama bu utançtan değil tamamen umutsuzluktandı. Kendimi sevdirmeyi bile beceremiyordum ben. Sorun bende değildi. Sorun tamamen bendim. O ise çoktan arkasını dönmüş yine gidiyordu.

Daha fazla durmak istemediğimi anlayıp yola koyuldum. Doğan 'ı değil eve gittiğimde Başak'a söyleyebileceğim yalanları düşünmeye odaklıyordum kendimi.
Her şey açıkca ortadaydı. Onu tamamen hayatımdan çıkarmak zorundaydım. Bir şeyler siktir edilmeyi çoktan hakediyordu.

TAPILASI ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin