#10

4K 266 21
                                    


Bölüm Adı ;
'KELEPÇE'



Açık bir yaraya basmak gibiydi tüm umutlarım. Kendimi mahvediyor ve kendimi yitiriyordum yapmak istediğim her hareketle. Tek isteğim karşısında göğsümü dikleştirdiğim bu koca gri kapıyı açıp Başak'ın bu şirketi nasıl ele geçirdiğiyle ilgili bir belge bulmaktı. Arkadan duyduğum sesin etkisinden hala çıkamamış Melisa'nın bana diktiği mavi gözlerine karşılık vererek bende hiç kaçırmadan göz bebeklerimi ona odaklamaya devam ediyordum.Vücudumdaki tüylerin diken diken olduğunu, sanki birinin parmaklarını sırtımda gezdirdiğini hissediyordum. İçime çektiğim derin havanın ciğerlerimi soğutmasına izin vererek sesli bir şekilde dışarı verdim. Yüzümü Melisa'ya odaklamışken kulaklarımıda adeta açmış duyabileceğim en ufak sesin içimi doldurmasını bekliyordum. Huzursuzluktan geriye doğru esneyen bedenimi dikleştirdim. Kim olduğunu bilmediğim sesin sahibi her şeyi berbat edebilir iliklerime kadar hissettiğim yalnızlığıma geri dönmeme sebep olabilirdi. Birinin bizi burda yakalaması demek Başak'ın bunu öğrenmesi ve beni evinden postalamasi demekti. Kendimi hiçliğin soğuk kollarına bırakmaya başlamıştım yavaş yavaş.

Yanımda hissettiğim beden bir anda afallamama sebep oldu. Burnumu gelen keskin koku gözlerimi Melisa'dan ayırıp yanımda hissettiğim sıcaklığa bakmamı sağlamıştı. Bacaklarım hissizce beni taşırken kafamı çevirdigim sıcaklık istemsizce ağzımın açılmasına sebep olmuş yüz kaslarım geriye doğru gevşemişti. Yüzüne vuran o ışık sanki gözlerinden dudaklarına doğru süzülüyor teninin mükemmelliğini bir kat daha retinama kanıtlıyordu.
Ay ışığında kasvetle parlayan siyah deri ceketi ve dudaklarındaki dişlerini hafif belli eden gülümsemesiyle hiçliğe doğru bakıyordu Doğan. Beynim tepetaklak olmuş başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü . Burada ne işi olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama beni önemseyip takip ettiği düşüncesi kalbimin hızlanmasına yeterli bir sebepti. Her zaman beni elinin tersiyle itiyor ve ne zaman nereden çıkacağı hiç belli olmuyordu. Sağ tarafımda kan dolaşımını durdurmak istercesine kolumu bir el sıktıkça sıkma ya devam ediyor Melisa'ya bu tepkisi yüzünden bağırmamak için kendimi tutuyordum. Parmaklarımla, önüme düşen bir tutam saçımı kavrayarak kulağımın arkasına götürdüm. Yaklaşık beş dakikadır kim olduğunu anlamayıp sorguladığım Doğan şimdi de hiçliğe diktiği gözlerini çoktan oradan ayırmış gri kapıyı elindeki bıçakla açmaya çalışıyordu. Hala olanlara anlam verememiş olan beynim dudaklarımdan sözcüklerin düşmesini engelliyordu. "Hadi sabaha kadar benimi izleyeceksiniz." dedi bıçakla açmış olduğu kapıyı ittirip bize geçmemiz için yol vermişken. Ne yapmaya çalıştığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kolumu sıkan el kendini dahada kabalaştırmış sanki o bölgeyi morartmak istercesine kuvvetini dahada yoğunlaştırmıştı. Üç saniyeliğine kafamı ona çevirdiğim Melisa dehşetle Doğan'ı izliyordu. İçimdeki merak duygusunu bunun yanında yüzümü ele geçiren şaşkınlığı bir süreliğine erteledim ve yalnızca Doğana söyleyeceğim kelimelere odaklandım.

Beceriksizce bedenimi dikleştirmeye çalışarak "Burada ne işin var senin?"dedim sesimi olabildiğince kısık tutmaya uğraşıyordum. Koyu kahverengi gözlerini kısmış sanki bana daha dikkatli bakmaya çabalıyordu. Bu hareketinin sebebini iki saniye sonra anlamış ortamda sadece ay ışığının olması beni biraz daha rahatlatmıştı. Yüzümün sebebini sorduğunda uydurabileceğim bahaneleri kafamda oturturken "Hadi Alya. Buraya öylece dikilip yakalanmayı beklemek için geldiğinizi sanmıyorum."dedi beni tüm düşüncelerimden sıyıran ses tonuyla. İşimiz bittikten sonra onu sorguya çekeceğimi düşünüp bütün sorularımın cevaplarını alacağımı umarak açtığı kapıdan ilk adımımı attım.

Zifiri karanlığın sardığı koridor ,kapının açılmasıyla kısmen aydınlanmıştı. Bu sessiz karanlıktaki ortamda herhangi bir olağandışı sesi seçebilmek için bütün duyularım seferber olmuştu. Melisa'nın yaptığı el hareketiyle beni takip edin dediğini anlamak zor olmamıştı. Uzuyan koridor boyunca ilerlemeye başladık. Doğan açık olan kapıyı tam olarak kapanmayacak şekilde bırakarak cebinden çıkardığı mavi çakmağı yakmış görmemiz için bize imkan sağlamıştı. Parmaklarımdan vücuduma doğru yayılan korku düzgün hareket etmemi engelliyordu. Gücüm kalmamıştı. Bir damla bile. Son bir kaç saattir cehennemdeydim ve her tarafım yanıyor, ağrıyordu. Hala sessiz kalıp umut etmeyi düşünecek kadar aklım yerindeydi ama eğer olurda yakalanırsak kendimle baş başa kalacaktım ve yapacak hiç bir şeyim olmayacaktı. Kendimi bu işin içine soktuğum yetmiyormuş gibi birde yanımda hissettiğim iki nefesi de peşimde sürüklüyordum . Tek bildiğim şey herhangi bir ipucu bulmayı denemek zorunda olduğumdu. Ve deneyecektim de.

TAPILASI ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin