Bölüm 22 - BARLAS'I BULDUK

132 11 6
                                    


YANKI

Yavaş yavaş kendime geliyordum. Dirseklerimden destek alarak yattığım yerde doğrulup etrafa göz atmaya başladım. Gözüme ilişen ilk kişi Evren Kara oldu. Tam karşımda sırtını duvara dayamış oturuyordu. Bir ayağını uzatmış diğerini karnına doğru çekmişti. Dirseğini dizine dayayıp kafasını da eline koymuş bana bakıyordu. Gözlerimi ovuşturup yatar pozisyondan oturma pozisyonuna geçtim.

"Hamlaşmışsınız bakıyorum da." Evren Kara'nın sesini duyunca etrafıma baktım herkes yavaş yavaş kendine geliyordu. Bu tür operasyonlarda bünye kaldırmadığından bir dakika kadar bir baygınlık süresi yaşanabiliyordu. Ama uzun zamandır uzak kaldığımız için bünye artık eskisi kadar alışkın değildi.

Ayağa kalkıp Eva'nın yanına gittim. Çantasından çıkardığı su şişesini ağzına dayamış su içiyordu. Kafasını yavaşça sallayıp iyi olduğunu işaret etti. Ben de ona gülümseyip sırtını sıvazladıktan sonra cama gidip dışarı baktım. Oldukça güneşli bir hava vardı. Beş sene kadar geçmişe gelmiştik. Etrafta çok fazla değişiklik yoktu. Arkamı tekrar dönünce hereksin yavaşça kendine geldiğini gördüm. Herkes montunu giymiş çantasını sırtına takmıştı. Eva bu sefer biraz daha gergin görünüyordu.

Evren Kara çantasından vericileri çıkarıp hepimize birer tane verdi. Vücutlarımıza görünmeyecek şekilde yerleştirip çalışıp çalışmadıklarını kontrol ettik. Bir sıkıntı yoktu. Evren Kara da her zamankinden heyecanlı görünüyordu.

"Sen de heyecanlı görünüyorsun. Oğluna kavuşacaksın sonunda." dedim. Kafasını hızlıca kaldırıp bana baktı, gergin bir gülümseme yaptıktan sonra tekrar önüne döndü. Eva hayretle, "Senin bir oğlun var ve o da mı bu operasyonda kayboldu?" diye sordu. Kadın kafasını kaldırmadan yavaşça salladı.

Seçkin, "Sahi senin oğlun kim? O operasyona çıkan herkesi tanıyordum, senin oğlun hangisi?" diye sordu.

Kadın elindeki tabletle uğraşmaya devam ederek, "Bakın, bu konuyu artık kapatmanızı istiyorum." dedi.

"Çünkü oğlunun senden haberi yok, öyle değil mi?" diye sordum. Kafasını kaldırınca direkt göz göze geldik. İfadesiz bir yüzle baktıktan sonra, "Haritayı sizin de tabletlerinize gönderdim, Yankı, Eva ve ben kaybolan ekibi aramaya koyulacağız, Nola, Ilgaz ve Seçkin siz de Kletensiyum rezervlerine ulaşıp oranın güvenliğinden emin olun. Bir de kamyon ayarlamaya çalışın, mümkünse." diye organize etti.

Nola, Seçkin ve Ilgaz'a dönüp, "Hadi çocuklar." diye onları yönlendirdi. Sonra Eva'ya göz kırparak, "Sana güveniyorum, emeklerimi boşa çıkarma." dedikten sonra yanımızdan ayrıldılar.

Evren Kara'ya bir adım yaklaşıp, "Bu çocuğun babası kim?" diye sordum. Kafasını kaldırıp dişerini sıkarak, "Eski bir mesele seni ilgilendirmez." dedi. Dudaklarımı büzerek kafamı hafifçe sallayıp kenara çekildim.

Eva yanıma gelip, "Daha önce annemleri ışınladığınız bina burası mı?" diye sordu. Bir yandan da etrafı izliyordu.

"Evet, burasıydı." dedim. "Fakat onları gönderdiğimizde burası daha güvenli ve temizdi. Artık başlarına ne geldiyse burası da terk edilmiş bir harabeye dönmüş."

Umutsuzca kafasını eğince omzundan tuttum. "Merak etme, onları bulacağız." dedim. Kafasını yavaşça kaldırdı, yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Sonra ciddileşip bir adım yaklaştı. Burun buruna gelmiştik. Etrafı tarayıp, Evren Kara var mı yok mu diye kontrol ettim ama yoktu.

"Yankı, geçen akşam söylediklerimle ilgili..." Elimi sallayıp sözünü kestim. "Sorun değil gerçekten. Duygusal bir yoğunluk yaşıyordun, ağzından bazı şeylerin çıkması çok normal."

TEŞKİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin