Bölüm 16 - ATEŞLE ANLAŞMA

194 18 2
                                    

*2 haftalık aranın ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz. Artık karakterlere aşina olduğunuzu varsayarak isimlerini yazmadık. İyi okumalar. :)*

EVA

Derin'i bilgisayar laboratuarına gönderip holde bekleyen Yankı'nın yanına gittim. Ben iyice yanına yaklaşınca gözünü kırparak, "Bir problem mi var?" diye sordu. Ellerimi iki yana açarak, "Ben de bilmiyorum." deyince gülümseyerek karşılık verdi.

Karşılıklı öylece dikiliyorduk. Sonra bana biraz daha yaklaştı. Eliyle çenesindeki sakalları sıvazlayıp, gözlerini de hafifçe kısarak, "Eva biraz daha iyi misin? Senin için endişeleniyorum. Güçlü durmaya çalışıyorsun ama içinde neler yaşadığını az çok tahmin edebiliyorum." dedi. Böyle bir konuşma yapacağını tahmin edememiştim. Biraz duraksadım. Direkt gözlerinin içine dalmış bakıyordum. Kahverengi gözlerinde öyle bir şey vardı ki hem çok iyi tanıdığım hem de daha önce hiç görmediğim bir şeydi.

Sonra kafamı eğip, "Ben... Ben bilmiyorum Yankı. Sadece annemi geri istiyorum." derken Yankı hafifçe çenemden tutup kafamı kaldırdı. Bir şey diyecekmiş gibi ağzı aralandı sonra kapandı. Sonra tekrar aralandı, "Canım pahasına dahi olsa elimden gelen her şeyi yapacağım sen merak etme." dedi.

Canı pahasına mı? Ne diyeceğimi bilemiyordum. Gözleri oldukça kararlıydı. İçimden bir ses sürekli bir şeylerin yanlış olduğunu söylüyordu. Ama ne? Aslında yanlış olanın ne olduğunu iyi biliyordum ama bilmezlikten gelmek daha kolaydı. O sırada birden ağzımdan, "Barlas'ı da iyice merak ediyorum." dedim.

Yankı'nın yüzündeki anlam veremediğim ve içten içe kalbimin atışını hızlandıran ifadesi aniden kayboldu. Elini çenemden çekip ensesine götürüp ovuşturmaya başladı. O an ağzımdan çıkan laf için pişmanlık duydum ve pişmanlık duyduğum için kendimden nefret ettim. Kafam o kadar karışıktı ki ne düşüneceğimi bile kestiremiyordum.

YANKI

Ben ne yapıyorum? Ben ne yapıyorum? Ben ne yapıyorum?

Düşünebildiğim tek şey buydu. Resmen mantığımın kontrolünü kaybetmiştim. Canım pahasına öyle mi? Hangi sıfatla? Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Kalbim burada bir şeylerin yanlış olduğunu söylüyordu ama nedense pişmanlık hissetmiyordum ve hissetmediğim için kendimi kötü hissediyordum.

O sırada Evren Kara'nın sesiyle kendime geldim. "Yankı, çocukları da çağır da ilk parça için operasyona çıkmadan önce planlamasını iyice oturtalım." dedi. Ben bir şey demeden Eva lafa atladı, "Ben, ben gidip çağırırım." deyip koşar adımlarla üst katın yolun tuttu. Evren Kara'ya dönünce tek kaşını kaldırmış halde Eva'nın arkasından baktığını fark ettim. Sonra benle göz göze gelince kafasıyla içeriyi işaret etti. Peşinden toplantı salonuna girdim.

İçeride Kürşat ve bir beyaz önlüklü genç kadın masanın başında dikiliyordu. Evren Kara aralarına girdi, ben de Kürşat'ın yanına yanaştım. Masada bir sürü kat planları, krokiler, isim listeleri ve termal kamera görüntülerinin olduğu tablet bilgisayar vardı.

DERİN

Ilgaz'ın bana uzattığı dosyaya kilitlenmiş bakıyordum. Kafamı kaldırınca Ilgaz'la göz göze geldik. "Bir şey demeyecek misin?" diye sordu. Dosyayı yavaşça kapatırken, "Ama bu nasıl olur?" diye söylendim. Ilgaz'ın dosyasındaki sahte belgelerin tümü bana aitti. Böyle bir tesadüf mümkün olabilir mi diye kendi kendime söyleniyordum. Evren Kara, yıllar önce yaptığım bu tarz yasa dışı işleri, üst düzey yönetimlere ait internet sitelerini hacklemelerimi, hatta konum bulmak için kullandığım yasadışı navigasyon programlarını, zaman makinesinin kayıp parçasını bulmam karşılığında görmezden geleceğini yoksa bunları ortaya çıkarıp beni hapse attıracağını söylemişti ama şu an direkt bununla yüz yüze gelmiştim. Ilgaz'ın tok sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

TEŞKİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin