Bölüm 20 - İHANET

129 11 8
                                    


EVA

Derin'le oturduğumuz yerden kalkıp koşar adımlarla Nola'nın peşinden bilgisayar laboratuarına gittik. "Bakın." diyerek klavyedeki tuşa bastı. Ekranda bir mesaj kutusu belirdi. Mesaj kutusunun sağ tarafında Kürşat'ın resmi vardı. Mesaj kutusunda da,

"Aklınızda soru işaretleri olduğunu biliyorum. Merak etmeyin yakında tüm sorularınız cevap bulacak. Evren Kara, Yankı, Seçkin ve Ilgaz şu anda bulamayacağınız bir yerde, sizin yanınıza gelmek için hazırlanıyorlar. Beni hain olarak hatırlamayın. Ben tüm dünyanın kaderini değiştireceğim. Umarım beni anlarsınız."

Laboratuardaki herkes birbirine bakıyordu. Kürşat, tüm sorularımızın cevap bulacağını yazmıştı, bu sorulara yenilerini de ekleyerek. En azından Yankıların hayatta olduğunu öğrenmiştik ve içimiz bir nebze olsun rahatlamıştı.

SEÇKİN

Hepimiz Kürşat'ın konuşmasına devam etmesini bekliyorduk. Yumruklarımı sıkmaktan parmaklarım acımaya başlamıştı. Nedense en çok sinirlenen kişi benmişim gibiydi. Hepimizi aptal yerine koymuş olmasını hazmedemiyordum. Derin'i de aptal yerine koymuştu. Derin belki de hoşlanmıştı Kürşat'tan. Ona nasıl baktığı şu an bile hala gözümün önündeydi. Kürşat'tan etkilendiği aşikardı. En çok da buna sinirleniyordum belki de. Derin'i hayal kırıklığına uğrattığı için.

Kürşat öksürüp boğazını temizledikten sonra konuşmasına devam etti.

"Evet doğru duydunuz. Üstün özellikler kazandırılmış robot insanlar. Size bilimsel formüllerle açıklamak isterdim bu projemi ama havada kalacağı aşikar. Askerleri ruhsuz robotlara çevirmek için üretilen serumlar üzerinde yaptığım detaylı çalışma sonucu, farklı elementler kullanılarak bu serumlara yeni özellikler kazandırdım. Mesela şöyle özetliyeyim, seruma telisyum elementini ekleyip askere enjekte ettiğimizde bu asker demiri  bile tek eliyle bükebilecek kadar güçlü biri haline dönüşüyor. Simontiyum eklendiğinde asker belirli bir alandaki herkesin zihninden geçenleri okuyabiliyor. İnanabiliyor musunuz? Asker sıradan bir insandan adeta süper bireye dönüşüyor."

Evren Kara sesli bir kahkaha atarak Kürşat'ın lafını kesti. "Sen çıldırmış olmalısın. Böyle bir şeyin imkanı yok. Bunu yapamazsınız. Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalışırken siz kontrolsüz güçlerle donatılmış bir grup kaçığı insanların arasına salma peşindesiniz."

Kürşat imalı bir tebessümle kafasını sağa sola salladı. "Sizin en büyük hatanız benim zekamı küçümsemek oldu. İnsanları süper insana dönüştürüp öylece salacağımızı mı sandınız? Bu serumun askeriye dışında herhangi bir şekilde kullanılması kesinlikle yasak. Ve bu serumu gönüllü olanlara enjekte edeceğiz. Eğer bünyeleri kaldırabilirse basit bir insandan üstün özellikli bir insana dönüşecek."

Ilgaz bir adım öne çıktı. "Peki ya bünyeleri kaldırmazsa?"

Kürşat cevap vermek yerine dudaklarını büzerek kafasını sağa sola salladı. Bünyesi serumu kaldıramayanları ise acı içinde bir ölümün beklediği aşikardı. Kürşat bir süre bekleyip, "Güçlü olan daha da güçlü olacak. Güçsüzler ise ölecek. Sistemin mantığı bu. Bana öyle caniymişim gibi bakmayın lütfen. Kimseyi bunun için zorlamayacağız. Tamamen gönüllük esas."

Kürşat lafını bitirip bir süre bekledi. Sonra tekrar tam ağzını açıp konuşmaya başlayacağı sırada lafını kestim. "Peki kletensiyum elementi ne gibi bir özellik kazandırıyor?"

Kürşat bunu sormamdan mutlu olmuş gibi gülümseyerek cevap verdi. "Kletensiyum çok güçlü bir element. Biliyorsunuz, manyetik alanın kaymasını engellemek için de bu elemente ihtiyacımız var. Kletensiyumun en önemli özelliği kimyasal yapısı bozulan bir hücreyi tekrar eski haline getirebilmesi. Bundan yola çıkarak kletensiyumlu serumu ölmüş fareler üzerinde denedik ve tam olarak yüzde kırk bir oranında işe yaradığı gördük."

YANKI

Sesimi çıkarmadan olan biteni izliyordum. Duyduklarım şok etkisi yaratmıştı. Nasıl bir şeyin içinde olduğumu kestiremiyordum. Olaylar ne zaman bu raddeye gelmişti? O sırada komutanla göz göze geldik. İfadesiz bir şekilde yüzüme bakıyordu. Sonra komutan alkışlayarak önümüzde bir tur attı. "Kesinlikle muazzam bir proje. Tarih adımızı altın harflerle yazacak. Düşünebiliyor musunuz? Üstün özellikli askerlerimiz varken karşımızda kimse duramaz."

Komutan arkasındaki görevlilere parmak şıklattı. O sırada kapı açıldı. İçeriye elinde metalik bir çanta olan genç bir kadın girdi. Çantayı komutana uzatıp odadan geri çıktı. Komutan çantayı Evren Kara'ya uzattı. Kadın sert bir hareketle çantayı adamın elinden aldı. Komutan elini nazikçe uzatarak, "Seninle iş yapmak benim için büyük bir zevk. Arkadaşlar size eşlik edecekler, laboratuarınıza kadar." Arkasındaki adamları işaret etti. Kapı açılınca adamlar eliyle bize yol verdiler. Önden Seçkin sert adımlarla kapıya yöneldi. Kürşat'ın yanından geçerken sertçe omuz attı. Kürşat kenara savrulup omzunu sıvazlamaya başladı. Peşinden Ilgazla ben devam ettik. Tam kapıdan çıkarken arkamı dönünce komutanın Evren Kara'nın kolunu sertçe tutup bir şeyler dediğini gördüm. Kulağımı ikiliye verince komutanın son cümlesini oldukça net bir şekilde duydum.

"Kızımı öldürmeye çalışmanı daha sonra konuşacağız, bunu aklından çıkarma."

Olduğum yere çivilenmiştim. Duyduğum şeyi yanlış anladığıma inandırmaya çalışıyordum kendimi. O sırada Evren Kara'yla göz göze geldik. Kolunu sertçe adamın elinden çekti. Ben kendimi toplamaya çalışarak yoluma devam ettim. Binanın dışına çıkınca Rusya'nın soğuğu direkt yüzüme çarptı. Ne kadar zamandır buradaydık? Teşkilat'a geri döndüğümden beri zaman algımı kaybetmiştim. Dışarıda siyah bir araba bizi bekliyordu.

Araba bizi ufak bir jetin olduğu piste kadar getirmişti. Yol boyunca hiç birimiz konuşmamıştık. Hepimiz gittiğimizde oradakilere nasıl bir açıklama yapacağımızı düşünüyordu. Evren Kara'yla yol boyunca göz göze gelmiş ama birbirimize tek kelime bile etmemiştik. Bakışları duyduğum ve anladığım şeyin doğru olduğunu söylüyordu. Bunu kabullenmek benim için oldukça zordu. Demet ve Kenan Komutanın evli olması imkansız değildi elbette ama bu oldukça tuhaf bir tesadüftü. Eva, babasının kim olduğunu biliyor muydu? Nasıl biri olduğunu? Belki de babasını öldü biliyordur. Bugüne kadar hiç babasından bahsetmemişti. Hayatında Derin, Barlas ve annesinden başkası yoktu belki de.

Jet ülke sınırlarında laboratuara yakın bir yere iniş yaptıktan sonra bizi bekleyen başka bir arabaya bindik. Şoför ve yanındaki adam gözünü bir saniye bile olsun bizden ayırmıyordu. Laboratuara iyice yaklaşınca araba durdu. Belirli bir mesafeye yaklaşınca yabancıların taramalı alarmla tarandığını da biliyor olmalıydılar. Evren Kara arabadan inip tam ismiyle sicil numarasını söyleyip alarmın devre dışı olmasını sağlayacakken laboratuarın kapısı yavaşça aralandı.

Nola önce etrafı süzdükten sonra koşarak yanımıza kadar geldi. Hepimize sıkıca sarıldı. "Allah aşkına neler oluyor, kimse birşey anlatmayacak mı?" O sırada gözüm kapıya kaydı. Eva gülümseyerek bakıyordu. Mutlu ve içi rahatlamış gibiydi. Onu görünce ben de gülümsedim. Nola beni öyle görünce hemen Ilgaz'ı ve Seçkin'i kolundan tutup içeriye götürdü. Evren Kara da peşlerinden içeri girdi. Eva yanından geçen Ilgaz ve Seçkin'i gülümseyerek selamladı. Sonra tekrar gözlerini bana çevirdi. Gözleri dolmuş gibiydi. Ona doğru bir adım attım. O da bana bir kaç adım attı. Sonra ikimiz de adımlarımızı hızlandırıp birbirimize koşar adımlarla yaklaştık. Bir anda vücutlarımız bir oldu. Güzel biçimli dudakları dudaklarımdaydı. Öpüşüyorduk. Kollarımın arasındaki narin bedeni her şeyi unutturmuştu bana. Dudaklarının sıcaklığını hissetmek her şeye bedeldi. Kendimi artık engellemiyordum. Evet ihanet ediyordum ama en yakın arkadaşıma değil. Kendime.





Okuduğunuz için teşekkürler. Bölümle ya da hikayenin genel gidişatıyla ilgili görüşlerinizi ve aklınızdaki soru işaretlerini yorum yaparak belirtmeyi unutmayın.



TEŞKİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin