Bölüm 21 - HADİ ŞU İŞİ BİTİRELİM

119 13 7
                                    

Hikayemizi buraya kadar okuyan oylarıyla yorumlarıyla destekleyen herkese çok teşekkür ederiz. Özellikle desteklerini her bölüm gösteren bir kaç kişi var, onlar kendilerini biliyorlar. Onlardan birisi de "siyahbeyazist" adlı okuyucumuz. Bu bölümü ona ithaf ettik. Diğer bölümü de başka bir destekçimiz olan okuyucumuza ithaf edeceğiz. Bizi okuduğunuz için teşekkür ederiz. :)




SEÇKİN

Yankı'yla Eva'yı dışarıda bırakmış içeri girmiştik. Evren Kara direkt odasına girdi. Ilgaz'la Nola kol kola girmiş hararetli hararetli bir şey konuşuyorlardı. Nola'nın tepkilerinden anladığım kadarıyla Ilgaz ona orada başımızdan geçenleri anlatıyordu. Onların biraz arkasında bayan uyuntu yavaşça yürüyordu. Ben de onun arkasındaydım. Adımlarımı hızlandırıp biraz daha yanına yaklaşınca o da yavaşça arkasını dönüp bana baktı. Burun buruna gelmiştik. Tam o sırada ikimiz aynı anda, "İnanmayacaksın ama.." diye lafa girince duraksadık. İkimizi de hafif bir gülme aldı.

"Sen söyle." diye lafı ona pasladım.

Önce hafifçe dudaklarını büzerek, "İnanmayacaksın ama seni bile gördüğüme sevindim." dedi. Küçük bir kahkaha attım. "Sıra sende."

"Ben de aynı şeyi söyleyecektim." deyince bu sefer de o güldü. Daha sonra yüzündeki gülümseme yerini ciddiyete bırakıp, "Neler oldu orada? Ne zaman anlatacaksınız?" diye sordu.

O anda odasının kapısında beliren Evren Kara, tekdüze ama etkili ses tonuyla, "Herkes toplantı salonuna toplansın." dedi.

EVA

Evren Kara'nın sözünü kesmeden soluksuz dinlemiştik olanları. Herkesin yüzünde bir hayret ve aklında binlerce soru işareti vardı ve aynı zamanda bu soruların cevabından korkuyorduk. Evren Kara'nın konuşması bitince bir süre herkes kendi arasında bir şeyler konuşmaya başladı.

Kendi kendime olayların başladığı yerden geldiği son noktaya kadar olanları düşünüyordum. Hangi ara bu noktaya gelmiştik. En başta zaman makinesinin varlığını bile hazmetmekte zorluk çekerken şimdiyse dünyadaki manyetik alandaki bozulmayı önleyecek ve ayrıca bir grup insanı enjeksiyonla süper insanlara çevirebilecek bir elementin peşindeydik.

Dünyayı kıyametten, annemi ve Barlas'ı sıkıştıkları geçmiş zamandan kurtarmak için zaman makinesine ve Kletensiyum elementine ihtiyacımız vardı. Fakat zaman makinesini elinde tutan askeriye, kendi seçtiği bir grup askerini üstün özelliklerle donatmak için bu Kletensiyumdan pay istiyordu. Üstün özellikler kazanmak için gönüllü olan askerler tamam lakin ya bu enjeksiyonu kaldıramayıp ölenler ne olacak? Peki askeriyenin elde edeceği gücü yanlış şekillerde kullanmayacağı ne malum?

Öte yandan da Yankı'yla yaşadıklarımızı düşünüyordum. Barlas'la yüzleşmekten çekinmeme sebep oluyordu. Barlas çıkıp geldiğinde ne yapacağım aklımı kurcalıyordu. Tekrar eskisi gibi olacak mıydı her şey? Barlas'ın elinden tutup Yankı'yı ardımda bırakabilecek miydim? Peki Yankı'yla yaşadığım her şeyi, onunla öpüşmemi, bana hissettirdiklerini unutup hiç bir şey olmamış gibi Barlas'ın yüzüne bakabilecek miydim?

Girdiğim savaşta beni en çok zorlayan cephe vicdanıma aitti. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve aklımdakileri bir kenara bırakıp yapmak için yola çıktığım şeye konsantre olmaya çalıştım.

YANKI

Herkes bir şeyler konuşup bir şeylere uğraşırken ben de tüm dikkatimi karşımda oturmuş oldukça düşünceli görünen Eva'ya vermiştim. Zaman makinesini de manyetik sabitleyici de ele geçirmiştik. Makine üzerinde çok ufak bir rötuştan sonra artık geçmişe gidip Barlas ve Demet'i kurtarabilecektik. Şu an oldukça heyecanlı ve mutlu görünmesi gereken Eva, aksine oldukça düşünceli ve sakin görünüyordu. Aklından geçenleri az çok tahmin edebiliyordum. Barlas'la çok yakında yeniden bir araya gelme fikri onu endişelendirmiş olmalıydı. Peki ben de endişeli değil miydim? En yakın arkadaşımdı Barlas. Birlikte büyümüştük.

TEŞKİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin