Bölüm 19 - HİÇ SORMAYACAKSINIZ SANDIM

136 12 7
                                    


    Uzun bir aranın ardından yeniden birlikteyiz. Derslerden dolayı yoğun olmamız; okunma, beğeni ve yorumların beklediğimizin altında oluşu ve sırf bölüm dolsun diye hikayenin akıcılığını ve olay örgüsünü saptırmamak adına yaptığımız titiz yazım çalışması dolayısıyla eski istikrardan biraz saptık maalesef. :)

Değerli okuyucularımızın anlayışına sığınarak yaptığımız küçük açıklamanın ardından sizleri yeni bölümle başbaşa bırakıyoruz. İyi okumalar.


YANKI

Evren Kara'nın teklifi kabul etmesinden hiç birimiz hoşlanmamıştık ama başka çaremiz de yoktu. Komutanın yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi.

"Sevdiklerinizi kurtarmak için bir grup tanımadığınız insanı feda edebileceğinizi biliyordum." dedi. Seçkin öne atıldı, "Olay sadece oradaki insanları kurtarmak değil. Benim hiç bir yakınım yok orada mesela. Ben sadece dünyanın kıyamete sürüklenmesini önlemek için bu operasyondayım. Diğer arkadaşlarımın da eminim ki önceliği budur." dedikten sonra kafasını bize çevirip üçümüzü süzdü ama beklediği tepkiyi alamadığı için hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Beni bu operasyona sokan şey neydi? Felaketi önlemek mi yoksa en yakın arkadaşlarımı kurtarmak mı?

O sırada görevliler ellerimizdeki kelepçeyi açtılar. Ağrıyan bileklerimi ovarken komutan ağır adımlarla yanıma yaklaştı. Seçkin'e, "Kanın kaynıyor olmalı genç adam. Oldukça iyi niyetli bir o kadar da toysun. Burada dönen olayı sana izah etmeme izin ver." diyerek tam karşıma geçti.

"Mesela sen," diyerek kafasıyla beni işaret etti. "En yakın arkadaşların bu operasyonda kaybolmasaydı Teşkilat'a yeniden katılır mıydın? Hadi ama biraz dürüst ol." Cevap vermeden dişlerimi sıkarak yüzüne bakmakla yetindim. Daha sonra Ilgaz'ın yanına giderek, "Peki sen, Evren Kara senin hayatını kurtardığı için ona olan borcunu ödemek için buradasın. Başka çaren yoktu bir nevi." Ilgaz bir süre bekledikten sonra adeta tıslayarak, "Evet başka çarem yoktu belki ama en azından kutsal bir amaç için Teşkilat'a girdim. Hem ayrıca..." demesiyle komutan bir kahkaha atmaya başladı. Ilgaz sözünü yarıda bırakıp adamın suratına bakıyordu. Kısa bir kahkahadan sonra komutan geri çekilip ellerini önünde birleştirerek konuşmaya başladı.

"Kendinizi bu şekilde kandırmanız çok tatlı gençler. Dünyayı kurtarmak istiyorsunuz öyle mi? Yani yaklaşık yüz yetmiş yıl sonra olacak felaket, sevdiğiniz insanlardan daha mı önemli?"

Hepimiz şaşırmıştık ama tepki vermiyorduk. Bu felaketin hep daha önce olacağını düşünüyorduk yüz yetmiş sene şok etkisi yaratmıştı. Komutan bu sefer de Evren Kara'nın yanına gelip, "Peki sen Evren, eğer o herkesten gizlediğin sevgili oğlun da bu operasyonda kaybolmamış olsaydı yurt dışına kaçıp hayatına devam etmez miydin? Dürüst ol lütfen."

Komutanın sözleri kaynar su etkisi yaratmıştı adeta. Odadaki tüm gözler Evren Kara'ya çevrildi. Evren Kara tepkisiz kalınca komutan ağzından bir şey kaçırmış gibi ağzını kapatarak, "Pot mu kırdım yoksa? Kusura bakma ben şimdiye kadar çoktan söylemişsindir diye düşünmüştüm." dedi.

Evren Kara'ya doğru iyice yaklaştım. "Oğlun mu?" Kafasını bana çevirmeden hafifçe salladı. Kolundan sertçe tutup kendime çevirdim. "Senin bir oğlun var ve hem de bu operasyonda öyle mi? Kim senin oğlun? Orada ne işi var!?" diye bağırdım. Kadın cevap vermeden kolunu sert bir hamleyle çekti. Önüne gelen sarı saçlarını geri atıp, "Sen bana hesap sormazsın Yankı. Benim oğlumun da bu işin içinde olup olmaması hiç bir şeyi değiştirmez."

TEŞKİLATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin