RUHUM KARANLIĞIN PEŞİNDE

85 8 4
                                    

Sonlara doğru gifin anlamını anlayacaksınız ;) :D

Uraz sakince beni göndermişti az önce değil mi? Yani hiç birşey yapmadan normalde beni karanlık zamana teslim etmesi gerekmiyor muydu? Acaba tüm bu olanların denizle bir ilgisi var mıydı? Sonuçta beni gördüğünde deniz dedi. Peki deniz kimdi? Aklım karman çorman olmuştu!! Üzeyir,esra şimdide uraz mı çıktı başıma ah tabi bide deniz allahım hayatıma ne kadarda çok insan almıştım herşeyi elime yüzüme bulaştırmıştım. Ben sadece karanlık zamanı merak etmiştim nasıl oluyo bilmiyorum ama bişey ruhumu o yöne çekiyordu yada çoktan üzeyirin karanlığı ruhumu ele geçirmişti. Ellerimi saçlarıma daldırdım ve geriye doğru attım. Ayaklarımı yere vurarak bi kaç küçük çığlık attım. Nediyordum ben yaa of çık artık aklımdan dediğim anda kolumdan çekilip geriye doğru döndürüldüm. Tam çığlık atmak üzereydim. Ama kolumdan tutan kişi benden önce davranıp ağzımı kapattı. Gözlerim gökyüzü mavisinin en güzel tonlarıyla karşılaştı. Kocaman olmuş kahverengi gözlerimle bakıyordum onun gözlerine. Onun gözleri her ne kadar gökyüzüyse benim gözlerim bi o kadar topraktı 'birbirimize yabancı değiliz' diye geçirdim içimden. Tüm hüznünü yağmur damlacıklarıyla bana göndersen yeraltında saklarım sana yansıtmam sen sadece güneşini bana göster ben seninle güçlenebilirim. O karşımdayken tüm bu düşünceleri kovmak zor olmuştu ama başarmıştım. Bana alaylı ve umursamaz bir şekilde bakıyordu. Bende onun gözlerinde boğulduğumu hissediyordum. O esnada tekrar düşünmeye başladım. Neden tüm bunları yapıyordum? Üzeyiri neden bu kadar önemsiyordum? Neden onun gözlerinde kayboluyordum? Denizlerde boğulduğumu hissediyordum. İkimizde donup kalmıştık. Ben zaten her dakika beynimi bu düşüncelerle patlatıyordum peki o neden donup kalmıştı? Zekiliğinden ödün vermeyen üzeyir'i bu denli susturan neydi? Düşüncelerim başını almış giderken ikimizde yolun ortasında durmuştuk. Bedenlerimiz birbirine değiyordu üzeyirin bi eli kolumda bi eli ise hala ağzımdaydı. Ve biz halimizden çok memnunmuşuz gibi sesimizi çıkarmıyorduk. Üzeyirin mavi gözleri yumuşamıştı ama bulutlar kaplıyo gibiydi herşeyi dökül göyüzü yeryüzü senin için hep olduğu yerde duracak..

"Herşeyiyle aynı. Yıldızların bile"

Gözlerime bakıyordu ve sanırım yıldız dediği sol gözümün içinde olan üç ufak noktaydı. Gözüme her zaman ayrı bir hava kattığını düşünmüşümdür. Büyükten küçüğe doğru sıralıydılar. üzeyirin elinden tutup ağzımdan indirdim kolumuda yavaşça çekip bir iki adım geriledim. Sanırım ondan hoşlanıyordum. Ama o karanlıktı ben karanlıktan korkarım yada korkmaz mıyım emin değildim. Ama sert yapacaktım o kimdi bilmiyordum onunda beni bilmesine izin vermeyecektim. Sesimi yükselterek

"Ne istiyorsun üzeyir?" Dedim.

Bir kaç saniye daha gözlerime baktı ve kendini topladı.

"Yine yanlış sokaktasın baş belası"

"Hangi sokakta olduğum seni ilgilendirmiyor Üzeyir Elden!!"

"Eğer benim çöplüğümse gayetde ilgilendiriyor. Aleyna Bolatlı"

Benim aksime çok sakin konuşuyordu. Bu çok sinir bozucuydu gözlerimi devirdim ve hızla bir iki adım attım. Onunla savaşmaya gücüm yoktu!! Ama onunda beni bırakmaya niyeti yoktu.

"Bırak!!"

Diye bağırdım Bir anda. gözlerinden alevler çıkıyordu. Tabi normal olarak ona şimdiye kadar kimse baş kaldırmamıştı kaldıramamıştı daha doğrusu. Ama benimki baş kaldırmak değildi. Boşluğun içinde o kadar boğulmuştum ki ve bi o kadar dolmuştum. cevapları bilinmeyen soruların arasında sıkışmıştım. Sakinleşmek için sımsıkı kapadığım gözlerimi yavaşça açtım. Hala çok sinirli bakıyordu. Kolumu yavaşça çekip dolmuş gözlerle üzeyire baktım

"Bırak üzeyir yalvarırım bırak"

Sesim az önce mahalleyi inletirken şimdi kendim bile zor duymuştum. Üzeyir bu halime bi anlam veremiyordu haklı çocuk ben bile şu halime anlam veremiyordum. Ona nasıl anlatacaktım ama yinede denemek istedim. Gözlerimi hafiften kapatıp derin bir nefes aldım tabi o sırada gözümden bi damla yaş akmıştı.

"Bak üzeyir bu halime bi anlam veremiyorsun bende veremiyorum. Bulaştım bi kere bu işe ve farketmeden karanlığa hapsoldum. Daha sonra nefes alamaz oldum. Sonra bilmediğim ne zaman vardığımı anlamadığım bi anda kendimi soruların arasında sıkışmış buldum en kötüsüde hepsi cevapsızdı. Sonra kendime gelmek için bedenimi karanlığın içinden çektim çıkardım. Ama hala RUHUM KARANLIĞIN PEŞİNDE"

Üzeyir şaşkınca bana bakıyordu. Birşey anlamamıştı anlamasınıda beklemiyordum zaten.

"Bidaha yanlış sokaklara dalma baş belası sana yan etki yapıyolar"

"Dalmam GÖKYÜZÜ!!"

üzeyir hafifçe başını salladı. Bir süre daha gözlerinde kayboldum. O esnada içimden ona neden gökyüzü dediğimin açıklamasını yapmıştım. ...Sen şimdi sana neden gökyüzü dediğimi bilmiyosun çünkü ruhun gece gibiyken gözlerin gündüz gibi seni görmek isteyen kişi gökyüzüne bakmalı... Daha sonra yavaşça arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Peki üzeyire ilk başta söylediklerim bir itiraf mıydı? Üzeyir anlasaydı evet olabilirdi. Peki ben nasıl hemen kendimi bu kadar çabuk bırakabilmiştim gözlerimi sildim omuzlarımı dikleştirdim. Bu ilk ve sondu. Bu işe üzeyir yüzünden bulaşmıştım sonra onun karanlığına hapsolmuştum. Ama mutlaka kendimi kurtarcaktım. Karanlığa daha fazla esir olmıcaktımm.!!!

KARANLIK BEDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin