...KARANLIK GÖKYÜZÜ...

65 3 4
                                    

Multide aleyna üzeyirin uyma şekli;)

Gözlerimi açtığımda kısık gözlerle etrafa baktım. Nerde olduğumu bilmiyordum. Ama bildiğim birşey varsa oda Yurtta olmadığımdı yurtta olmadığıma göre hatırladıklarımda kabus değildi!!! Hızla doğruldum. Gözümden bir iki damla yaş süzülürken burnuma dolan kokuyla duraksadım. Elimde sımsıkı tuttuğum yorganı yavaşça yüzüme yaklaştırdım ve derin bir nefes aldım. Gözümden yaşlar akmaya devam ederken acıyla güldüm. Bu çok garip bir gülmeydi. Hani ölesiye sevdiğiniz çocuğu başka biriyle mutlu olduğunu görürsünüz. İçiniz parçalanır ama o mutlu diye gülümsüyor diye sizinde dudağınızın kenarı kıvrılır. İşte benimkide tam olarak öyle bir gülümsemeydi. Gülmemin sebebi beni kurtarmaya gelmiş olmasaydı. İçimin paramparça olma sebebi ise bundan sonra ne olacağını bilmiyor olmamdı. Eğer Uraz yanlış anladıysa benimle uğraşmaya devam ederdi bu benim hayatımın kararması demekti. Ama en önemlisi üzeyirdi.. eğer üzeyir beni böyle önemsemeye devam ederse ve beni kurtarmaya gelirse o... o... ölebilirdi. Tekrar hıçkırıklarıma boğulurken hızla yataktan kalktım. Aynı hızla kapıyı açtım. Boş koridora aynı boş gözlerle baktım. hızla etrafı taradım. Dublex bir evdeydik. Çünkü benim çıktığım odanın biraz ilersinde aşağıya inen bir merdiven vardı. Şaşkınlığımı üzerimden atınca tüm gücümle bağırdım.

"Üzeyir!!!!"

Hıçkırarak ağladığım için sesim boğuk boğuk çıkıyordu ama pes etmeye hiç niyetim yoktu. Birkez daha derin bir nefes aldım.

"Üzeyir!! Nerdesin?!!"

"Yine ne oldu baş belası?"

Arkamdan gelen sesle hazırlıksız ve de tabi yaşadığım olaylarında etkisiyle korkuyla sıçrayarak arkama dönmüştüm. Tabi sıçrarken bağırmamak için ellerimi ağzımada siper etmiştim

Üzeyiri karşımda görünce bir süre duraksadım. Duştan yeni çıkmıştı. Altında siyah bir eşofman vardı ama üstü çıplaktı. Karın kasları normal durduğu halde belli oluyordu. saçlarından damlayan ufak su tanecikleri kaslı göğsünden kayıp karın kaslarıyla buluşuyordu. Bir an afallasamda şuan daha büyük sorunlarım vardı. Bu yüzden hızla kendimi topladım. Yaşanan olaylar ve olabilecekler tekrardan beynime hucüm ederken benim içimide öfke kaplamıştı. Sinirden ellerimi yumruk yaptım ve üzeyire ölümcül bakışlar atmaya başladım. O ise her zamanki gibi sakin ve umursamazdı. Ben kaşlarımı iyice çatınca o da ne var bakışları atmıştı. Bu daha çok sinirlenmeme neden olurken kendimi tutamadım ve hızla üzeyirin yanına gittim. Yumruk yaptığım ellerimi ard arda üzeyirin göğsüne vuruyordum. Ona pek işlediği söylenemezdi ama ben sinirimi atıyordum. Bir yandanda hala ağlamaya devam ediyordum boğuk çıkan sesimle bağırmaya başladım.

"Neden!?? Neden böyle birşey yaptın aptal!!? Aptalsın işte hiç birşeyi anlayamayacak kadar aptalsın!!! Ya başına bir şey gelirse? Hiç düşündün mü? Bu Urazın değil karanlık zamanın oyunuydu. Kuralları açıkça anlatmadılar mı ? Yoksa sen çok mu beyinsizsin!!!"

Artık güçsüz düşmeye başlamıştım. ellerim acıyordu. Ağlamaktan gözlerime iğne batıyor gibi oluyordu. Bir kaç adım geri attım ama aramızdaki mesafeyide çok açmadım. Bir damla daha gözümden süzülürken üzeyirin gözlerinin en içine baktım ve ellerimi saçlarımın arasına daldırdım. Bir süre göz göze durduktan sonra üzeyir gözlerini devirdi ve konuşmaya başladı.

"1.'si baş belası! bu urazın oyunuydu.
2.'si zekam sorgulanamayacak kadar ileri. Ve son olarak 3.'sü yaptığım hiç birşey seni ilgilendirmiyor sadece böyle olması gerekiyordu."

Önüme eğdiyim gözlerimi sakince tekrardan üzeyirin gözleriyle buluşturdum. İçimden bir ses beni önemsediği için böyle yaptığını söylüyordu yüzünden hiç birşey okunmasada ben... bunu biliyordum.

"Üzeyir... Ben.. Özür dilerim.."

Sesim çok aciz çıkmıştı ve insanların karşısında bu kadar aciz olmaktan nefret ediyordum. Ama bilmediğim bir şekilde bu karanlık gökyüzünün karşısında dik duramıyordum. Ağlamam hafiften şiddetlenirken tekrar üzeyirin gözlerine baktım.

"Ben.. ben herşeyden kurtulurum diye buraya gelmiştim ama..."

Hıçkırıklarım artarken konuşmaya çalıştım.

"..Ama bu lanet üstümden hiç kalkmıcak Hep, Her zaman, herkese bela olucam. Ben..."

Üzeyir sinirle gözlerime bakıyordu. İşaret parmağını uyarıcı bir şekilde kaldırdı ama sonra indirdi ve sakin konuşmaya çalıştı.

"Sen bela değilsin. Adının lanetli olduğu falanda yok. Seni hor görücek arkandan bıçaklayacak dostlarında yok. Burda sadece ben varım ve sen sadece benim başıma belasın. Napalım o da benim imtihanım olsun."

Sona doğru alaya vurmuştu her zamanki gibi. Ama yinede söyledikleri kalbime dokunmuştu zaten kalbime dokunmayı hep başarıyordu. Ağlamamın şiddeti azalırken aramızdaki mesafeyi kapatıp başımı üzeyirin göğsüne koydum. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Daha fazla ayakta durcak halim yoktu bu yüzden düşmemek için üzeyirin kollarına tutundum.

"Uykum var"

Üzeyir başıyla onayladı ve beni kucağına aldı. Aslında böyle bir hareket beklemiyordum ama şikayetcide değildim. Ellerimi üzeyirin boynuna doladım ve başımı omzuna koydum. Çıktığım odaya geri döndük ve üzeyir beni yatağa bıraktı. Tam geri çekilirken kolundan tuttum. Biraz utanarakta olsa konuştum.

"Aslında kabus görüyorum... ve.. korkuyorumda"

Üzeyir ne demek istediğimi anlamış olacak ki yorganı açtı ve yanıma yattı. Direkman kolunun altına girdim ve kulağımı kalbinin üstüne koydum. İşte huzur... artık uyuyabilirdim. Ben uyku ile uyanıklık arasındayken üzeyir bir şeyler fısıldadı.

"Sen başıma gelen en güzel belasın"

Sanırım yalnış duymadıysam bunu söylemişti ama her ne söylediyse benim ona vereceğim cevap çoktan hazırdı

Huzur içimi daha çok kaplarken onunda karanlığından biraz olsun sıyrılabilmesi adına bende birşeyler fısıldadım.

"Sen ise gördüğüm en karanlık gökyüzüsün."

Gökyüzüne aşık olmak... şimdi senin anlayamayacağın benim anlatamayacağım kadar uzun bir hikaye dünya yuvarlaktır. Gökyüzü... ve ben bu teoriyi kanıtlamak istercesine dönüp dolaşıp yine sana varıyorum. Her ne kadar benim gökyüzüme güneş doğmasada senin gözlerin herşeye yeterli... Ruhuna zıt mavi gözlerin SADECE KARANLIK GÖKYÜZÜNE YAKIŞIR...

HUZUR..

********

KARANLIK BEDENLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin