New York'un, Londra'nın kasvetli havasına kıyasla çok daha güzel olan havası, benim bozuk moralimi bir nebze olsun düzeltmeyi başaramıyordu.
Dün yaşanan aksiyondan sonra bugün baya zorlansam da erkenden kalkmış, pozitif olmak için büyük çaba göstermiştim. Ta ki lanet olası duşa kadar. Duşa girdiğim an ertelediğim savaş ortaya çıkmış, anılar yeniden gözlerimin önünde bir film şeridi gibi akmaya başlamıştı. Ben de buna karşılık sadece ağlayarak seyretmiştim.
Kendimi banyodan attığımda ve hazırlandığımda odamdan çıkıp koridorun karşısındaki odaya daldım. Logan geniş yatağın içinde sadece boxerı ile örtülere karışmış halde uyuyordu. 4 ayı geçkin süredir beraber yaşadığımızdan bu görüntü artık tuhafıma gitmiyordu. Alışmıştım.
Derin bir nefes alıp yatağa yaklaştım. Pozitif ol! Nefesimi verirken yatağa atladım ve Logan'ın poposuna oturdum.
"Loggy, uyan!" Homurdandı ve sağa yatık olan kafasını sola çevirdi. Sesi yeni uyandığı için çatallaşmış ve boğuklaşmıştı.
"Loggy ne ya? Rahat bırak beni!" Uzanıp soğuk ellerimi sıcak sırtına bastırdım. İrkildi.
"Ell, defol." Ona gözlerimi devirip sağ elimi kaldırdım ve sırtına sert bir şaplak geçirdim. Başını kaldırdı ama doğrulmadı.
"Sana sövmemi mi istiyorsun?" Yeniden gözlerimi devirdim ve bu sefer biraz arkaya kayarak kıçına şaplağı geçirdim.
"Saygılı ol." Nefesini verdi. Başı yastığa geri düşmüştü.
"Ne yapacaksın bugün?" Gülümsedim.
"Üniversiteye gideceğim. Girmem gereken dersler var hani. Bilirsin. Sonra da eve döneceğim." Vücudunu hafifçe yana çevirip kısık gözleriyle bana baktı.
"Gerçekte ne yapacaksın?" Bıkkınlıkla nefesimi verdim.
"Pekâlâ. Tom'ın yanına gideceğim ve ondan yeni ot alacağım. Sonra da yeni bir bar bulup arada takılırım. Dersim yok bugün." Logan birden kolunu belime attı ve ben çığlık atarken beni yanına düşürüp koluyla yatağa çiviledi.
Ben debelenmeye başladığımda bana hiç aldırmadan beni çevirdi ve sırtımı sıcak göğsüne yasladı. Üzerime attığı koluyla kollarımı göğsümde birleştirip beni hareketsiz kılmıştı. Boşta kalan bacaklarımı oynattığımda tek ayağını da bacaklarımın üzerine atınca, tamamen onun esiri olmuştum. Piç kurusu!
"O zaman hiçbir yere gitmiyorsun. Akşama kadar yatacağız ve akşam güzel bir yemek yiyeceğiz." Nefesimi verdim ve kurtulmaya çalıştım. Ama boşaydı.
"İstemiyorum." Beni daha fazla sıkıp nefesimi kesti. Koluna vurduğumda pes ettiğimi anladı ve beni biraz gevşetti. Minnetle nefes alırken bu sefer biraz daha sert bir şekilde koluna vurdum. Nefes alamamıştım. Kolları iyice gevşerken yavaşça bedenimi ona doğru çevirdim. Açık mavi gözleri yüzümdeydi.
"Gözlerinin altı mosmor. Gözlerinin içi kıpkırmızı ve dudaklarının rengi gitmiş. Kendini öldürüyorsun, Elizabeth." Yüzüme tokat atmış gibi irkildim. Kaşlarına çatıp yüzüne bakmaktan kurtulmak için başımı boynuna gömdüm. Dudaklarımdan boğuk bir ses çıkmıştı.
"Bana öyle seslenme!" Nefesini verdi ve üzerimize ince yorganı çekerek beni sıkıca sardı.
Eğer Logan bu süre zarfında yanımda olmasaydı ne durumda olurdum Tanrı bilirdi. Birbirinden farklı, yabancı gelen ama bir o kadar da benim olan kayıp anılarım birden ortaya çıkmıştı. Birden.
Nasıl olduğunu çok net hatırlıyordum. Silah seslerinin başlamasıyla aynı ses beynimde de yankılanmıştı. Vurulduğum gece, Zayn'in kurşununun bana saplandığı gece birden gözlerimin önüne gelmişti. Zayn'in kararlı yüzü ve kendini kaybetmiş gözleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE 3 | FUTURE OF THE PAST / z.m
Fanfiction"Sadece yanlış sonuçlanmış bir sahneyi değiştirip, olması gerektiği gibi sonlandıracağız... Senaryoyu değiştireceğiz." Space #3. Kitap