Ufak evimin, ufak bahçesinde kurulu geniş salıncağın rahat minderlerine uzanmış sessizce gökyüzünü izliyordum. Siyah örtünün üzerinde milyarlarca yıldız vardı ve hepsi beraber mükemmel bir görüntü oluşturuyorlardı.
Evin kapısı açılıp Zayn bahçeye girdiğinde, elimdeki sigaradan derin bir nefes aldım. O yanıma yaklaşınca uzandığım yerden kalktım ve ona baktım. Yanıma oturduğunda gri duman dudaklarımdan süzülüyordu.
"Odamda ne kadar hasar var?" Odamda yaptığımız o konuşmadan sonra, onun sessizliğini fırtına öncesi sessizliğe yorumlamış ve bundan etkilenmemek için kendimi odadan atmıştım. Yaklaşık bir saattir burada kendimce oyalanıyordum.
"Odanda hasar falan yok." Vücudumu tamamen ona çevirdim.
"Senin sorunun ne?" Bu ani çıkışıma karşılık şaşırsa da bozuntuya vermedi ve sırtını salıncağın arkasına yasladı.
"Ne demek istiyorsun? Benim şu an tek sorunum sensin." Gözlerinin içine bakmaya devam ettim.
"Bu kadar sakin olmaman gerek. Çıldırmış olman lazımdı. Ama... Bu gerçek sen değilmişsin gibi." Hafifçe güldü.
"Sen de gerçek sen değilsin." Gözlerimi ondan kaçırdım. Elimdeki sigaradan son nefesi alıp yere fırlattığımda yeniden konuşmuştu.
"Eskiden bu kadar sigara içmezdin." Ben de sırtımı arkaya yasladıktan sonra omuz silktim.
"Hangi 'eski'den bahsediyorsun? Yakın geçmişten mi yoksa uzak geçmişten mi?" Nefesini verdi.
"Yakın geçmişten." Ufak bir duraksamadan sonra devam etti.
"Hafıza kaybı geçirmenden sonraki zamanları özleyeceğim aklımın ucundan bile geçmezdi ama şu an o zamanları bile arar oldum." Ona güldüm.
"O zamanlar eski halime dönmemi isteyip duruyordun. Şimdi ne değişti?" Yeniden omuz silkti.
"En azından o zaman bile beni sevdiğini hissedebiliyordum. Ama artık sevdiğinden bile emin değilim. Seviyorsan bile belli etmemekte oldukça başarılısın." Gülümsedim. Ben de bu konuda kesin bir şey bilmiyordum. İkimiz de bir süre konuşmadığımızda aklıma gelen şeyle başımı yana çevirip ona baktım.
"Bir şey yapabilir miyim?" Kaşlarını kaldırıp yorgun bedeniyle omuz silkti.
"Ne istersen..."
Geniş salıncakta kendimi geriye çektim ve onun bacaklarını salıncağa çekerek uzanmasını sağladım. Her hareketime uyumla karşılık vermiş, sorgusuzca uzanıp bana bakmaya başlamıştı. Ben de yanına uzanıp başımı göğsüne yasladım ve kollarımı ona doladım. Kolları anında etrafıma sarıldığında kalbimin sıkıştığını hissettim. Hâlâ ona karşı bir şeyler hissedebiliyor olmak güzeldi.
Tek eliyle çenemi kavradı ve ona bakmamı sağladı.
"Bunu yeterince söylemedim sana, biliyorum. Hep bu kelimelerin büyüklüğünden korktum." Çenemdeki eli yanağıma çıktı ve hafifçe okşadı.
"Belki bunu daha çok söyleseydim daha iyi olabilirdik." Gözleri gözlerime kilitlenmişti.
"Seni seviyorum, Elizabeth. Çok seviyorum." Bakışlarım hemen önümdeki dudaklarına kaydı. Ve ilk defa, o bana bu kadar içten gelirken, uzun bir süreden sonra zamanın durduğunu hissettim. Nefesimi tuttuğumda Zayn'in dudaklarında ufak bir gülümseme belirdi.
Ardından uzanıp usulca beni öptü. Dokunuşu ondan beklenmeyecek bir şekilde çekingendi. Alt dudağımı hafif bir dokunuşla emdiğinde, diğer eli de sırtımı okşuyordu. Kısa bir süre sonra ben de ayrılıp başımı yeniden göğsüne yasladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE 3 | FUTURE OF THE PAST / z.m
Fanfiction"Sadece yanlış sonuçlanmış bir sahneyi değiştirip, olması gerektiği gibi sonlandıracağız... Senaryoyu değiştireceğiz." Space #3. Kitap