Pamuğu yeniden eline bastırdım ve belirgin kesiklerden sızan kanı durdurmaya çalıştım. Tentürdiyottun canını yaktığını biliyordum ama Zayn umursamıyormuş gibi öylece beni izliyordu.
Banyoda, o klozetin üzerine oturmuş, ben de yere kurulmuş ona pansuman yapıyordum. Yarasının iyice temizlendiğinden emin olduktan sonra yerdeki ufak ilk yardım çantasından sargı bezini ve kremi elime aldım. Kremi elindeki yaraların üzerine sürdükten sonra yavaşça sargı bezini sardım. Yanımda duran kanlı pamukları çöpe doldurduktan sonra da başımı kaldırıp bana bakan gözlerine baktım.
"Sesini bile çıkarmadın. Acımadı mı?" Zayn gülümsedi ve tek elimi saçlarımın üzerinden geçirip usulca okşadı.
"Seni izlerken acıması mümkün değil." Yutkundum. Önceden olsa, belki bu sözleri beni öldürebilirdi. Ama şu an içimde olması gerek yangının yerinde sadece ufak kıvılcımlar vardı. Hissettiğim her şey fazla karışıktı.
"Pekâlâ. Ben buraları toplayayım." Yanımdaki çantaya yönelmiştim ki uzanıp elimi tuttu. Bozukluğumun farkına mı varmıştı?
"Elizabeth." Bakışlarımı ona çevirip kaşlarımı kaldırdım. Soru sormamıştı ama kendimi cevap verirken bulmuştum.
"Evet?" Yutkundu ve yüzümün her santimini derince inceledi. Bir şey arıyordu. Olmayan bir şey. Bir duygu...
"Seni seviyorum." Sesi o kadar aciz çıkmıştı ki... Şimdi yutkunma sırası bendeydi. Gözlerimi kaçırdım. İlk defa, basit bir cümleyi kurmak eziyet gibi hissettiriyordu. Lanet olsun. Lanet olsun. Lanet olsun.
Yardımıma kapının çalması yetiştiğinde ayağa fırladım.
"Logan gelmiş olmalı." Zayn kaşlarını çattı. Bıraktığı elimi yeniden tuttuğunda gözlerimin içine bakıyordu. Tutuşu sertleşmeye başlamışken canımın acıdığını hissettim. Sesi de tutuşu kadar sertti.
"Elizabeth." Kapı bir defa daha çaldı. Zayn de ayağa kalktı ve başını bana doğru eğdi.
"Söyle. Cevap ver!" Kapı ısrarla çalmaya devam ediyordu. Bir gözüm banyonun kapısındayken fısıldadım.
"Kapıyı aç-" Bağırıp sözümü kesti.
"Söyle!" Birden bağırmasına karşılık dayanamayıp ben de bağırarak ona karşılık verdim.
"Sevmiyorum! Seni eskisi kadar sevmiyorum! Şimdi beni bırak, Zayn!" Şok olmuş bir ifadeyle benden bir adım uzaklaştığında bu hareketini fırsat bilip elimi ondan kurtardım ve banyodan çıkarak çalan dış kapıya ilerledim. Kapıyı açtığım an ultra sinirli Logan yorgun bir bedenle karşımda dikiliyordu.
"Tanrı şahidim olsun ki, şu an seni öldürmemek için içimde büyük bir savaş veriyorum." Kapıyı tamamen açtım ve içeri geçişini izledim. Sabah oluyordu ve hava aydınlanmak üzereydi. Ceketini çıkarıp devam etti.
"Acayip sinirli olduğum için şu yüzündeki ifadeyi de görmezden geliyorum." Hışımla elindeki ceketi askılığın yanındaki tekli koltuğa fırlattı.
"Bir daha asla ama asla bara gitmeyeceksin!" Tam ağzımı açmış ne yaptığımı hatırlamadığımı söyleyecektim ki odalardan, büyük ihtimalle banyodan, gelen bir haykırış ve kırılma sesi beni durdurdu. Logan anında banyoya koştu. Ben de peşindeydim.
Zayn onu bıraktığım yerde, ellerini banyo tezgahına yaslamış başı öne eğik bir halde nefeslerini düzenlemeye çalışıyordu.
"Hey," Logan ona seslenirken, önce lavabonun içine dökülmüş cam parçalarına sonra da yeni sardığım sargıdan kan sızan eline baktım. Ah, kahretsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE 3 | FUTURE OF THE PAST / z.m
Fanfiction"Sadece yanlış sonuçlanmış bir sahneyi değiştirip, olması gerektiği gibi sonlandıracağız... Senaryoyu değiştireceğiz." Space #3. Kitap