"Sen katilsin."
Yüzümü buruşturup kulaklarıma ellerimi bastırdım. Hayır, hayır, hayır... Lütfen sus.
Daralan nefeslerimi kontrol altına almak imkansızdı. Bedenim geriliyordu. Kendimi tutamıyordum. Beni yıkan ses kulaklarımdan gitmiyordu.
"Sen katilsin!"
Ah! SUS!
"Tanrı şahidim olsun ki seni bir daha görmek bile istemiyorum!"
Kes sesini! Bunu söylemek istemiyorsun!
Boğazım yırtılana kadar bağırarak kendimi yere attım. Bedenim sarsılıyordu. Ellerimi kulaklarıma biraz daha bastırdım. Susmuyordu. Onu susturamıyordum. Bunu yapamıyordum çünkü haklıydı. Hep haklıydı.
"Burada yatan o değil sen olmalıydın."
Kulaklarımdan gitmeyen sesi, ulaştığı beynimi zehirliyordu.
Kendimi tutamayıp, elim kanayana kadar yeri yumrukladım. Beni bırakamazdı! Böyle olamazdı! Beni dinlemesi lazımdı! Yere bulaşan kana bakarak dizlerimin üzerinde sallanmaya devam ettim. Dudaklarımdan bir haykırış koptu.
"Lanet olsun!" Birinin omzuma asılıp beni kaldırmasıyla dengemi kaybettim. Liam beni sarsıp yüzüme bağırdı.
"Yeter artık, Zayn! Kendine gel!" Başımı iki yana sallayıp ondan uzaklaştım. Sesim bağırmaktan çatallaşmıştı.
"Hayır... Kendime gelemem." Ellerimi saçlarımdan geçirdim.
"Beni bırakamaz... Hayır, bu yapamaz." Liam ağzını açmıştı ki başka biri araya girdi. Harry.
"Seni bal gibi de bırakır. Bunun olacağını en başından biliyordun. Seni yüz kere uyardık! Sonunda yalanın ortaya çıktı işte!" Gözüm kararmış halde ona atılmıştım ki Liam beni tuttu. Başını çevirip Harry'e baktı.
"Harry! Siktiğim çeneni kapat! Kendini kaybediyor görmüyor musun!" Ardından bana döndü.
"Bir yolunu bulacağız. Şimdi sakinleş, tamam mı?" Sakinleşemezdim, çoktan delirmiştim.
"Gitti! Sikeyim, hangi cehenneme gittiğini bile bilmiyorum!" Omzumdaki ellerini üzerimden ittim ve odada olta atmaya başladım.
"Elizabeth o, bensiz yapamaz ki." Nefesimi verdim ve yürürken omuz silktim. Aklımı yitirmiştim.
"Ben olmadan uyuyamaz."
Omzuma dokunan bir elle üzerime çöken anının etkisinden kurtuldum. Tüylerim diken diken olmuştu. Benim yüzümden bu hale gelmiştik.
Liam karşıma geçip yere çöktü. Deponun dışına sigara içmeye çıkmıştım ama yaktığım sigara daha ben bir nefes bile çekemeden küle dönüşmüştü. Bana bakarken hafifçe gülerek konuştu.
"Leah dün gece odana uğramış." O gülmeye devam ederken gözlerimi devirdim. Bu göz devirme alışkanlığı da bana Elizabeth'den bulaşmıştı.
"O orospuyu öldürmediğime şükredin." Liam'ın gülümsemesi anında yüzünde donmuştu. Gözlerini etrafta gezdirip yavaşça konuştu.
"Ashton, Samuel'in adamlarına ne yaptığını anlattı." Baygın bakışlarını gözlerine sabitledim.
"Ee, ne olmuş yani?" Liam kaşlarını çatıp nefesini verdi.
"Sen bu kadar zalim biri değilsin, dostum." Güldüm. Benim nasıl biri olduğumdan haberleri bile yoktu. Düşmanım olan ve bana bulaşan her insanın yüzünde, öldükleri an Daniell'ın yüzünün belirdiğinden haberleri yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE 3 | FUTURE OF THE PAST / z.m
Fanfiction"Sadece yanlış sonuçlanmış bir sahneyi değiştirip, olması gerektiği gibi sonlandıracağız... Senaryoyu değiştireceğiz." Space #3. Kitap