"Elizabeth! Neredesin?"
İrkilerek uyandım. Hâlâ banyoda, küvetin içindeydim ve içine uzandığım su buz gibi olmuş, bedenimi dondurmuştu. Ellerimi küvetin iki yanına koyup yavaşça doğruldum. Tüm vücudum ağrıyordu. Banyo kapısı birden açılınca bağırdım.
"Girme!" Logan durdu. Kapı yarım açıktı ama içeri girmiyordu.
"Eliza-" Ayağa kalktım ama bacaklarım tutmuyordu.
"Bana sadece bir dakika ver," Kendimi zorla küvetten çıkardım ve klozetin üzerindeki havluyu yarım yamalak vücuduma sardım.
Başımın dönmesi arttığında küvetin kenarına tutunarak kendimi usulca yere bıraktım. Tüm bedenim titriyordu ve tek bir hücreme hakim olacak kadar bile enerjim yoktu. Logan birden banyoya daldığında irkilerek havluyu vücudumda tutmaya çalıştım.
"Lanet olsun." Bence de Logan, bence de lanet olsun.
Burnundan soluyarak yanıma eğildi ve beni bir çırpıda kucağına aldı. Bedenim hâlâ titriyordu. Benimle beraber odaya döndüğünde, sırtımın yumuşak yüzeye temasıyla gözlerimi açıp ona baktım. Gözleri irileşmiş, bulunduğum duruma inanamıyor gibi bedenimde dolanıyordu. Üzerimde havlu olmasına rağmen, bana bakışı kendimi çıplak gibi hissetmeme sebep olmuştu.
Ben tam dudaklarımı aralamış kendimi savunmak için ortaya saçma birkaç kelime savuracaktım ki birden beni kendine çekti ve bana sıkıca sarıldı. Tuttuğum nefesim dudaklarımı yakarak dışarı kaçmıştı.
Çenem titrerken ıslak saçlarım yüzüme yapışmıştı. Gözlerimi kapattım ve yüzümü omzuna gömdüm. Logan çevreme sardığı ellerini sıkılaştırdıktan sonra tenime doğru hafifçe mırıldanmıştı.
"Özür dilerim," Buz kesmiş bedenimin hafiften ısınmaya başladığını hissedebiliyordum. Omzuma ufak öpücükler bırakıyorken bir şey onu durdurdu. Başını omzumdan kaldırıp bana baktı.
"Ell, ateşin var." O bana öyle bakarken neden kavga ettiğimizi bile unutmuştum. Gözlerimi kapatıp akan burnumu çektim. Logan hararetle konuşmaya devam etti.
"Seni giydirip ısındırmamız lazım." Elimi kaldıracak halim yoktu, zaten buna gerek de kalmamıştı. Logan yataktan kalktığı gibi odada hızlı adımlarla gezinmeye başlamış, birkaç eşyamı toplayarak yanıma dönmüştü.
Kıyafetleri yanıma bıraktıktan sonra nereden bulduğunu bilmediğim saç kurutma makinesini bir prize taktı ve çalıştırarak yanıma geldi.
Ben ona bakakalmışken, beni yaslandığım yerde doğrultmuş, saçlarımı kurulamaya başlamıştı. Üzerimden düşmek üzere olan havluya sıkıca tutunurken, çatallaşmış sesimle konuşmaya çabaladım.
"Bunu yapmak zorunda değilsin. Bebek bakıcılığı yapıyorsun. Sadece beni rahat bırak." Bir köşeye kıvrılıp orada ölene kadar yatmak istiyordum.
Ama Logan beni umursamamış, saç kurutma işine ciddiyetle devam etmişti. Aydınlanmış odada gözlerimi gezdirdim.
"Saat kaç?" Logan makineyi kapatıp yanıma bıraktı.
"11." Vay canına, o küvetin içinde kaç saat boyunca uyuduğumu Tanrı bilirdi. Başımı kaldırıp ona baktım. Elinde bir tişörtle yanıma gelmişti. Tişörtü yanımdaki kıyafet karmaşasının üzerine bıraktı.
"Beni nasıl buldun?" Bana ufak bir bakış attı.
"Gittiğinden beri aramadığım yer kalmadı. Otelleri gezmeye başladığımda buldum seni." Kıyafetlerin arasından iç çamaşırlarımı çıkardığında, hafifçe kızarmış yüzüyle bana uzattı. Tanrım... Bu günleri de mi görecektik?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SPACE 3 | FUTURE OF THE PAST / z.m
Fanfiction"Sadece yanlış sonuçlanmış bir sahneyi değiştirip, olması gerektiği gibi sonlandıracağız... Senaryoyu değiştireceğiz." Space #3. Kitap