İKİ

877 88 28
                                    

Beni gördüğüne neden bu kadar şaşırdığını merak ettim.
"Selam, sen Se-"durmamı sağlamak için elini yüzüme doğru uzattı.

"Adım Sehun, ama lütfen adımı kullanma." Bunu bir uyarıymış gibi söyleyince merakım daha da arttı. Bu yaptığına anlam veremeyip, ondan uzaklaştım. Hiçbir hareket yapmadı. Sadece boş bakışlarla beni izledi.

"Buraya giremezsin." Dedi. "Burası sadece bana özel."

"Neden? Kardeşlerin de buraya gelmiyor mu?" Tanıştığımızda bana bu kadar soğuk davranmıyordu. Neden şey gibi görünüyor.. üzgün? Cevap olarak kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Kendimi diğerlerinden ayrı tutmaya alışkınım, hiçbiri ile bir sorunum olmasa da. Onlar iyi kardeşler... ama en küçük olduğum için bunu yapmak zorundayım."
En küçükler hep şımartılmaz mıydı? En çok ilginin küçüğün üzerinde olması gerekirdi.

"Benim ailemde farklı." Kafa karışıklığıyla ona baktım. Bana mı öyle geldi yoksa az önce aklımı mı okudu?
"Lütfen gitmen gerekiyor." Diye ekledi.

"Neden kendini onlardan ayırıyorsun? Sonuçta sende ailenin bir parçasısın, değil mi? Yalnız olmana gerek yok." Açıklama gereği hissettim.

"Her şeyi bilmiyorum. Tek bildiğim on iki erkeğin en küçüğü olarak diğerleri ile hiçbir iletişime geçmemeliyim." İfadesi soğuklaşmadan önce karşı çıkmak üzereydim.

"Seninle konuşarak zaten kuralları çiğniyorum. O yüzden git. Birbirimizin adını bilmek yeter." Bunları söyledikten sonra odasına girdi, sıkıntı ile iç çektim. Aramızdaki şeyler pek iyi gitmiyordu. Ayrıca Sehun'u hala anlamıyorum, dediklerinin hiçbir mantığı yok! Diğerlerinden ayrı tutulma nedenini bile bilmiyor.

Odama geri döndüm. Yatağımda oturan Baekhyun'u görünce şaşırdım.
"Sana Sehun ile konuşmaman gerektiğini söylememiş miydik?" Dedi beni görür görmez.

Bunu nereden öğrendi?

"Etrafta dolaşırken karşıma çıktı." Diye açıkladım. "Ve bana kafa karıştırıcı şeyler söyledi." Yavaşça ekledim.

Baekhyun ayağa kalkarken kıkırdadı.
"Tuhaf ya da değil, kuralımız bu." Yaklaşıp gözlerimin içine baktı.
"Ve bu kural kırılmamalı, bu yüzden Sehun'dan uzak dur. Umarım anlamışsındır." bunları dedikten sonra gitti.

(Ç/N : ATARLI GÖRL İS COMİNG)
Hiçbir şey anlamıyorum! Bunların hiçbiri mantıklı değil! Buraya taşınma nedenimden bu gizemli kardeşlere kadar her şey çok saçma! Neden bu şekilde davranıyor olabilirler? Neden burada olmamalıymışım gibi hissediyorum?!

Camdan dışarıya bakarken sessizce oturdum. Yağmur çok şiddetli yağıyordu, tek duyabildiğim yola düşen ve camlara çarpmakta olan yağmur damlalarının sesiydi. Bir anda kendimi çok yalnız hissettim, eski hayatımı özlemiştim. Kimsenin umrunda olmasamda hoş karşılanmamaktansa yalnız yaşamayı tercih ederdim.

Düşüncelere o kadar dalmıştım ki Suho'nun kapıyı açtığını bile fark etmedim.
"Paige" sesine doğru döndüm.
"Sana iki kere seslendiğim halde beni duymadın, bir sorun mu var?" Dedi.

Evet, şu an her şey sorun.

Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Ben seni yemeğe çağırmaya gelmiştim. Yemek salonuna gelmelisin. Yemeği bekletmek kabalıktır."

Ne kadar süredir düşünüyordum? Baekhyun odamdan çıkalı saatler olmuş gibiydi. Suho'yu yemek salonuna kadar takip ettim. Abartmaya gerek yoktu fakat burası gerçekten bir salondu. İçerisi devasaydı. Yüksek tavanı, ortada uzun maun bir masası vardı ve tavanda devasa bir avize sallanıyordu.

TWO FACEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin