ON ALTI

678 71 5
                                    

ÖZÜR DİLERİM.

İki kelime, bu iki kelime beni duygular denizine atmaya yetmişti. O kelimelerin Sehun'un kendi ağzından çıktığını duymak.. bende değişik duygular uyandırmayı başarmıştı bir şekilde. Sanki onları söylediğini duymaya ihtiyacım varmış gibi.

"Paige, sen iyi misin?" Sehun'un sesi beni gerçekliğe geri döndürdü. Yaşların gözüme dolmuş olduğunu fark ettim. Diğerleri görmeden hemen sildim. Tanrım, kelimeleri bende cidden büyük etki bırakmıştı.

"A-ah.. iyiyim. Özür dilemene gerek yok, zarar görmedim zaten." Diye yalan söyledim.

"Kelimeler bir anda ağzımdan döküldü. Ama her türlü, özür dilerim ve bu konuda ciddiyim." Dedi direk gözlerime bakarken.

"Peki" göz kontağı kurmaktan kaçınırken yavaşça cevap verdim.

Neden tekrar söylemesini istiyor gibi hissediyordum? Tek nedeni bencilliğim olmalıydı, değil mi? Neler olduğu hakkında en ufak bir fikri olmadığı için özür dilemesine gerek olmamalıydı.

"Paige'in dinlenebilmesi için artık gitmeliyiz." Dedi Suho boğazını temizledikten sonra. Herkes gibi kafası karışıktı ama çoğunlukla yorgun olduğunu biliyordum. Şu anda ihtiyaç duydukları bir şey varsa o da dinlenmekti.

"Yalnız başına iyi olacak mısın?" Diye sordu Baekhyun endişeyle.

"Evet, sadece biraz dinleneceğim." Dedim yatağıma uzanırken. Anında göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. İki iblis benden beslenmişti. Şu anda hareket edebilmem bile bir mucizeydi.

"Bu dağınıklığı yarın toparlarız. Sen uyumana bak." Dedi Xiumin, hep birlikte odadan çıkmalarından önce.

Sehun'un çok fazla soru sormamış olmasına şaşırmıştım. Muhtemelen herkesin çok yorgun olduğunu fark etmişti, neden yaralı olduklarını sorduğunda da endişeli olduğu belliydi. Daha önemlisi, neden özür dilemişti? Sanki bir nedenle ağzından kaçırmış gibiydi. Sehun'un iblis formundan habersiz olması gerekmiyor muydu? Bana zarar verdiğini nereden biliyordu?

Sanırım çok yorgundum. Düşüncelerim bulutlanmıştı. Şimdiye kadar üstümdeki bitkinliği fark edememiştim. Yorgunluk her yanımı sardı ve uykuya daldım. Odamda bir hareketlilik hissettiğimde uyuyalı çok olmamıştı. Oturur konuma geçtim ve şüpheli bir şey var mı diye gözlerimle odayı taradım.

Korku beni ele geçirmişti. Bu yüzden etrafa bakınırken biraz paranoyak hissediyordum. Bu sahne bana burada kaldığım ilk geceyi hatırlatmıştı.

"Paige"

Bir gıcırtı duydum ve kapı yavaşça açıldı. Bir gölgenin geçtiğini gördüm. Hayal görüyor olabileceğimi düşünüp kafamı salladım. Yorgunluktan olmalıydı.

"Paige" keşke halisünasyon görüyor olsaydım ama artık o bahane için çok geçti. Ayaklarım benden bağımsız hareket ediyormuş gibi yataktan kalkıp odadan çıktım. Sanki bir transa girmiştim ve kendi vücudumu kontrol edemiyormuşum gibiydi. Yürümeye devam ettim ve koridorun sonunda bir süliet gördüm.

Korkmuştum. O da kimdi? Aleister? Sehun? Üveybabam? Neden Geri dönüp uykuma devam edemiyordum?! Ayaklarım kendi kendine hareket ediyordu.

Bir kapı açıldı ve silüetin içeri girdiğini gördüm. Onu oraya kadar takip ettiğim için aptal falan olmalıydım. Oda zifiri karanlıktı. Hislerimi geri kazanmıştım ama artık çok geçti. Kapıyı açmaya çalıştım fakat dışarıdan kilitlenmişti.

Tam o anda, ışıklar açıldı ve önümde bir kadın gördüm. Bir yerden tanıdık geliyordu. Beline kadar uzanan koyu kahve saçları vardı, teni bembeyazdı ve bana Baekhyun'unkileri hatırlatan güzel gözleri vardı.

TWO FACEDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin