Sehun ve ben sessizlik içinde yürüdük. Neden bilmiyorum ama hiç endişeli değildim. Hatta rahatlamıştım. Tüm içtenliğimle, gerçekten bu yürüyüşün tadını çıkarmak istedim. Çiseleyen yağmura rağmen onunda bir acelesi yokmuş gibiydi. Ayrıca hala hırkamın koluna tutunuyor olması beni şaşırtmıştı.
"Fazla rahatlamamalısın Paige."
Aleister'in sesi beynimde yankılanınca bir anlığına donup kaldım. Sanki kısacık bir süre onu karşımda görmüştüm. Kulaklarımı kapatıp kafamı sağa sola salladım. Beni tekrar kandırmasına izin vermeyecektim.
"Sen iyi misin?" Sehun yavaşça hırkamı çekiştirirken endişeyle sordu.
İç çektim ve parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim. "İyiyim, sadece baş ağrısı." Diye yalan söyledim. Hemen kaşlarını çattı.
"Acele edelim o zaman." Dedi. Yalan söylediğimi anlamış olmalıydı ama üstlemedi.
Bir anda zayıf çiseleme yağmura dönüştü. Malikaneye doğru koşmaya başladık. İçeri girdik ve herkesin ana salonda olduğunu gördük. İkimize de korkutucu şekilde baktılar, ta ki Kris gelip beni sehun'un yanından uzaklaştırana kadar. "Neden ikiniz birlikteydiniz?" Diye sordu.
"Bahçede karşılaştık, biraz konuştuk sonra da buraya kadar yürüyelim dedik. Yanlış bir şey yapmadık." dedim savunma olarak.
"Sehun, Paige'le kalmanın yasak olduğunu biliyorsun. Çok tehlikeli." Suho iç geçirerek açıklama yaptı.
"Biliyorum ama onu dışarıda bırakamazdım. Tek yaptığım ona eşlik etmek, bu o kadar kötü mü?" Dedi Sehun bıkkınlıkla.
"Evet, kötü. Paige için tehlikeli." Dedi Xiumin. "Ya yanlışlıkla birbirizine dokunsaydınız? Kafanızın dikine gitme gibi bir huyunuz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir şeyler ters gidebilirdi." diyerek bizi azarladı.
"Özür dilerim o zaman. Ama bak, kötü bir şey olmadı ve Paige sapa sağlam burada. Eğer eşlik etmenin bu kadar kötü olduğunu düşünüyorsanız o zaman sanırım hata benim." Kendini savunurken ellerini havaya kaldırdı. Kırılmış gözüküyordu.
Suçluluk duygusuyla dudağımı ısırdım. Yine Sehun'u azalıyorlardı. Sadece centilmenlik yapıyordu, nazik tavrından memnundum, diğerleri neden aynısını yapamıyorlardı? Benim için yapmıştı ve yine de kötü bir şey olmamıştı.
"Sorun değil Sehun. Sadece dikkatli ol, olur mu?" Dedi baekhyun ve Sehun kafasıyla onayladı. "Yemek hazır bu arada. Hadi gidelim." Diye ekledi.
Herkesle birlikte oturma odasına gitmek üzereydim ama Baekhyun bileğimden tutunca durdum. "Ne oldu?" Dedim merakla.
"Biraz daha dikkatli olmalısın Paige." Dedi yumuşak bir ses tonuyla. "Sehun'u iyi tanıyorum ve sadece kibar olmaya çalıştığını biliyorum ama Sehun iblis formundan farklı Paige. İkiniz için de endişelendik."
Yavaşça kafamı salladım. "Onu bu yüzden azarlamanız biraz haksızlıkmış gibi geldi. Sadece bana eşlik etti, hepsi bu." Diye açıkladım.
Baekhyun bana küçük bir gülümseme verdi ve saçlarımı karıştırdı. "Ben daha çok senin için endişeleniyorum. İblis formu koyduğun koşullara uymadığını öğrenebilir, bu yüzden böyle davranıyoruz. Üzgünüm." Dedi.
"Anladım. Sürekli endişelenmenize neden olduğum için özür dilerim." Ona zoraki bir gülümseme verdim.
"Endişelenmek bizim işimiz." Kıkırdadı. Gülümsedim ama bu sefer zorla değildi. Baekhyun'u iyi görmek güzeldi, gülüşü bu sefer samimiydi ve onun bu çocuksu gülümsemesini tekrar görebildiğim için mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TWO FACED
FanfictionPaige Dee kardeş olan 12 gizemli erkekle aynı evde kalmaya zorlandı. Ev sahipleri tarafından pek sıcak karşılanmadı ve en önemlisi, evin en küçük erkeğinin -sehun- yanına bile yaklaşması yasaklandı. Ancak, tabii ki bu onu durdurmadı. Sehun'u tanımak...