Günler çabuk mu geçiyor du ya da günlerimi geçiştiriyordu? Aslında çabuk geçmesini istemekten, Günleri Anlamsız ve Önemi olmadan geçiştiriyordu. Yaz ayları geride kalmıştı. Sabahın erken saatinde bile evden çıkıp Yokuş aşağı koşar adımlarla yürümek ,Yokuş aşağı olması birazda zoraki koşmayı gerektiriyordu, rıhtımın balık kokan denizinin kenarından yürümek, martılara ekmek atmak; yazın ve Güneş'in vermiş olduğu pozitif enerjiyle çevresine gülümsemek, Güneş'in parlamasıyla mutlu olduğu günleri geride bırakmanın hüznü canını sıkmıyor da değildi.
Evet sonbahardı. Maalesef rüzgarın o Zayıf bedenini savurduğu, simsiyah saçlarının birbirleriyle adeta kavga edermişcesine karmakarışık olduğu günler başlamak üzereydi.Sevda sonbaharı sevmezdi. Hatta ilkbaharıda. Onun hayat felsefesi olmasada, düşündüğünde ya hiç ya da hepsiydi. Yani ya tam sıcak ya da soğuk olmalıydı hava. Ya da ya vardı dostluk, iyi niyet ya da hiç arkadaşça bir niyetle yaklaşılmamıştı. Sonbahar hüzünlüydü. Hatıraları saklayan bir anı defteriydi sanki. Kapkalın bir kitap ve her bir sayfasından eskimiş, küf tutmuş, kokmuş anılar dökülecekti. Çok garipti, bilinen hiç bir nedeni yoktu ama sevda sonbaharı sevmezdi. Ilkbahar da ona umut Vaad etmiyordu. Kuşların seslerinin yeni yeni duyulduğu, ağaçlarının renginin sarıdan yeşile dönüştüğü, Güneş'in yüzünü gösterdiği ilkbaharda, onun için çok şey ifade etmiyordu. Neden renk değişirdi? Hiç kimseyle bir Alıp veremediği olan renk bile değişiyorsa eğer, insanların değişmesi, bugün öyle yarın böyle davranması normal değilmiydi? Bir çocuğa " hadi yavrum bir ağaç çiz ve sonra boya" dediğinizde ağacı sarıya mı boyardı? Ağaç yeşildi. Çocuk için de Sevda içinde.
En sevdiği iki mevsim yaz ve kıştı. Iki Zıt kutup, iki Karşıt düşünce, Artı ve eksi kutupları gibi birbiriyle alakası olmayan iki mevsim. Çünkü bu iki mevsim sanki Sevdayı anlatıyordu. An oluyordu yaz gibi güleryüzlü, Neşeli, keyifli, hayat dolu, cap canlı ve sımsıcak oluyordu; an geliyordu tüm gerçekleri gün yüzüne çıkartmak ister gibi, kötülüklerin üstünü örtmek ya da tam aksi var olan güzelliği, hazineyi korumak için üstünü kapatmak ister gibi o masum ve tertemiz haliyle kış oluyordu. Böylesi karmaşıktı Sevda'nın ruh hali. Herkesin şikayet ettiği bir çok konu Sevda'nın hiç düşünmediği, aklına bile gelmeyen şeylerdi. Sevda aslında çok pozitif Düşünen biriydi, ya da en azından öyle düşünmek istiyordu.
Onun kafasını kurcalayan sahip olduğu çok az şey ama çok değerli olan şeylerden birini veya hepsini kaybetmekti. İşte bu Düşünceler sevdayı kış yapıyordu. Bunun dışında olumluluğu onu mutlu etmeye yetiyordu ve tüm mevsimler onun için yazdı sanki.Dördünü ve son sınıf olmuştu artık. Üst sınıfların öğrencilerinin Sınavlar esnasında söylediklerinin Gerçeklik Payı vardıysa eğer, zor olan Sınıfı geride bırakmış olmanın, hatta çok yüksek puanlarla üçüncü Sınıfı bitirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Zaman Dediğin çok çabuk geçiyordu. Daha lise biteli ne olmuştu ki? Özlem'le dersler hakkında konuşuyorlardı. Şaşkınlığını en yakın dostu bile gizleyemiyordu.
"Sevda, ben hergün okulda olmama rağmen, dersleri canlı canlı dinlediğim halde, alttan iki tane dersim varken, sen uzaktan Eğitimle; hemde hergün akşamlara kadar çalışarak hiç ders bırakmadan geçtin. Çok ilginç değilmi?"
Diyordu ve Sevda mütevazilik yaparak " belkide Çalışıyor olmamın faydasıdır." Diyordu.Kızlar eskisi kadar çok görüşemiyorlardı. Sevda'nın yoğun çalışma hayatı, Özlem'in Kerem ile vakit geçirmesi ve Nevinin hergün daha çok kabus halini alan Hayatı bu üç arkadaşın daha sık bir araya gelmesini engelliyordu. Sevda Nevin' in bu durumuna çok üzülüyordu. Birbirini anlayamayan anne, baba ve çocuk üçgeni Nevinin daha Asi bir genç kız olmasına neden olmuştu. Evden çıkışları zaten azdı, şimdilerde daha da azalmıştı. Büyüyen erkek Kardeşler'in dışarda daha çok vakit geçirmesi, kirlenen üst başlarının temizliğide Nevin' in üstüne kalmıştı. Annesi şişman ve Astım hastasıydı. O günün Yemeğini yapmışşa ne mutluydu Nevin'e. Bunun dışındaki evi çekip çevirme durumları,ütü, çamaşır, temizlik herşey, Hayatını evi için geçiren Kızın üstüne kalmıştı. Liseden sonra bir meslek edinmek istememesi ve yüksek bir okula gitmemesi, hatta herhangi bir iş yerinde çalışma azmi göstermemesi onu tamamen ev Hanımı yapmıştı. Şimdi iş bulup çalışmak istediğini dile getirdiğinde bile " sen evin işini yap, yeter" gibi cümleler duymasına neden oluyordu.
Nevin çok mutsuzdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Sevmek...
AléatoireGüzel bir genç kizin çalistigi kurumda yaşadığı imkansız aşk ve olaylar.