Yarım kalanlara... Bölüm 10

126 9 2
                                    

Mahir bey hiç gitmediği kadar çok gitmişti bu günlerde diğer şirkete. Yeni fabrika bölümü hemen hemen tamamlanmıştı. Herşey yolunda ilerliyordu. Yeni ortakları halden memnun görünüyorlardı. Işi yakından takip etmek zorunda olmaları Mahir beyin ve yabancı patronların buradan ayrılmasına izin vermiyordu. Öğle yemeği dahil Akşamın geç saatlerine kadar üretimhane, çeşitli ofisler ve Mahir beyin bu şirkette var olan fakat daha az kullandığı odası arasında mekik dokuyorlardı.

Bugün çok çalışmışlardı. Çizilen son projeler üzerinde ufak tefek rötuşlar yapılmıştı. Şirket Çalışanları, Müdürler Hariç, neler olup bittiğini bilmiyordu; ama Mahir'i bu kadar çok burada görüyor olmaları dikkatlerinden kaçmıyordu. Öğle yemeği hazırlanmıştı ve Mahir adamlarla birlikte yemekhaneye gitmek üzere Bulundukları ofisten çıktılar. Merdivenlerden aşağıya inerken, aşağıdan yukarı doğru çıkan Sevda, Sibel ve Gönül'ü daha en alt basamakta farketti Mahir.

krem rengi, dökümlü yakası olan kazak, altında diz kapaklarının hemen altında küçük bir yırtmacı olan bordo kalem eteği ve ayak bileklerine kadar olan botları. Kazağından Aşağıya doğru sarkan koyu kırmızı, büyük boncukları olan uzun bir kolye ile bütünleşmişti kombini. Insanın annesinin elinden her türlü dikişin gelmesi ne güzeldi. Kazaklarına ve ayakkabılarına para veriyordu. Onun dışında tüm parçaları annesi dikiyordu. Kömür karası, gür saçlarını bir atın kuyruğu gibi yukardan bağlamıştı ve o zarif yürüyüşünde bile Saçları bir o yana, bir bu yana doğru sallanıyordu.

Mahir beyler aşağı doğru, üç bayan yukarı doğru hareket ederlerken orta katta karşılaştılar. Bayanlar yol vermesine rağmen Mahir bey duraksadı. Özellikle sohbet etmek için durduklarını Düşünen Gönül hanım Mahir beyin halini, hatırını sorma Gereği duydu. Mahir o esnada zaten kaş altından Sevdayı süzmüştü ki, John Sevdayı bu kadar yakından görmenin mutluluğuyla Sevdayla konuşmaya başladı. Yıllardır Türkiye'ye gelmesi ve burada defalarca iş yapmış olması, bu son Günler'de daha sık Türkçe konuşulduğunu duyması; hafızasındaki bilgileri tazelemişti. John diğer bayanlara bakmadan Sevdaya yaklaşarak:
"God bless you. Şok güzel sen. Very very beautiful my lady. Adin ne sen?" *
Tüm Sorularını ardı ardına sıralamıştı genç kıza. Sevda aslında anlamıştı. John'un neyi Öğrenmek istedığini, ama bu davranışta ve konuşma biçiminde bir alaycılık mı sezinlemişti? Mahir bey utanan ve sıkılan Kızın halini çok iyi gözlemlemişti ve tam konuşurmuş gibi yaptığı Gönül Hanım'dan Sevdaya dönerek:
" Tanrı'nın seni korumasını diliyor. Bu olağanüstü güzelliği farkettiğini, böylesi bir şeyi daha önce hiç görmediğini, muhteşem bir güzelliğe sahip olduğunu..." Mahir bey John'un söylediği bir iki cümleyi tercüme etmişti, ama öylesine dalmıştı ki Sevda'nın o gece mavisi gözlerine, John'un söylediklerinin dışında da bir Sürü cümle söylediğinin farkında bile değildi.

Özel okul mezunu ve çok iyi İngilizce'si olan Sibel kıs kıs gülmemek için tutamamıştı kendini. Kafasını Mahir beyin tam aksi yönüne yavaş bir hareketle çevirmişti. Gülümsediği farkedilmesin diye ağzının önüne elini koyarak, kafasını da önüne eğerek gülüyordu. Şapşal bir görüntü sergiliyordu Mahir bey ve Sevda yine yerin dibine geçmişti utancından. Böyle bir konuşmaya maaruz kalmıştı, hemde patronu Tarafından. Keşke yer yarılsaydıda o an içine girseydi. Ne yapmalıydı şuan? Nasıl karşılamalıydı tüm bu söylenenleri? Bir cevap vermelimiydi? Evet bir söz, bir davranış, bir hareket birşey yapmalıydı. Saçlarının altındanda gizleyemiyordu yüzünü, çünkü Saçları tepesinden bağlıydı. Kendisiyle konuşan işvereniydi. Utana sıkıla da olsa yüzüne bakmak zorundaydı. Ikisi birbirlerine bir müddet derin derin baktılar. Bunu farkeden John " hey partner, What's going on?" ** dedi yüksek sesle gülerek.

Sevda utancından ve o ortamdan çekip gidememenin hırsı içinde sanki sinirlenmiş gibiydi, gözleri dolu doluydu. Bu ecnebinin de böyle konuşma cesaretini nerden bulduğunu bir türlü anlamamaktaydı. Mahir bey Sevda'nın yüzündeki mutsuzluğu ve çekingenliği farkettiğinde, birden kendine geldi ve John'a dönerek " lets go John. I am Hungry" *** dedi. Mahir beyde utanmıştı olup bitenden. O da Sevda gibi bir an önce çekip gitmek istiyordu oradan.
Gönül Hanım'a son bir bakış atarak: " konuşuruz sonra Gönül hanım. Iyi günler bayanlar" diyerek merdivenlerden inmek için ilk adımı attı. Sevda ve Sibel ise kenara çekilip yol vermek zorunda kalmışlardı.

Seni Sevmek...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin