Fabrika çok büyüktü. Kullanılmayan iki ek bina vardı. Kumaş üretimi için yurtdışından gelen makineler bu binaların birine yerleştirilmişti. Elektrik tesisatları döşeniyordu, bazı yerler yeniden dizayn ediliyor, bazı duvarlar kırılıyordu. Hummali bir çalışma vardı içerde. Yabancı ortaklarla Mahir bey, ustalarla birlikte neyin nasıl kurulacağı hakkında konuşuyorlardı. Bugün öğleden önceki yarım günü burda hep bira arada tozun pisliğin içersinde geçirmişlerdi. Biran önce bu birim açılmalıydı. Öğleden sonra gelecek olan bir mühendis ekibi son çalışmaları yapabilmek için fabrikanın yerinin üzerinde karar verebilecek durumda olması gerekiyordu. Epey yorulmuşlardı. Hem ortaklar, hemde Mahir bey. Öğle yemeğini yemek için çok şık bir restorana gitmek için fazla vakitleri yoktu. Bu sebeple bugün şirket müdürleriyle yeme kararı almışlardı.
Mahir bey ve ortakları yemekhaneye gittiklerinde özel bir masa hazırlanmıştı. Biraz daha kenarda olan masa tüm müdürler ve mahir beyin yeni ortaklarına göre düzenlenmişti ve yemekhanenin bir kenarında en şık haliyle duran bu masa çalışanların da dikkatini çekmişti. Herkes ya Mahir beyin ya da Nail beyin şirkette yemek yiyeceklerini anlamıştı. Mahir bey ve misafirleri masadaki yerlerini aldıktan sonra müdürlerde oturdu ve onların servisi başladı.
Her zaman elindeki işi tamamlayıp yemeğe gitmeyi yeğleyen Sevda ve yalnız gitmemek için onu bekleyen Sibel diğer çalışanlara göre daha geç yemekhaneye iniyorlardı ve bugün de o günlerden biri olmuştu. Sevda ve Sibel yemekhaneden içeri girerken Sibel hararetli bir biçimde sekreter kızla yaşadığı küçük tartışmayı anlatıyordu ve biraz gergindi. Sevda da arkadaşını can kulağıyla dinliyordu. Yemeklerini yorgun biraz da acıkmış bir biçimde yiyen Mahir bey ve ortakları, hala hangi makine nasıl ve nerde durmalı hakkında konuşan müdürler, dinlenme saatinde bile iş konularını konuşmaktan geri kalmıyorlardı. Ta ki yemekhaneye bir kuğu gibi süzülen Sevda patronunun göz sınırına girene kadar. Mahir bey kafasını ortağından yemekhaneye doğru biraz çevirdiğinde Sevdayı farketmişti.
İncecik, narin yapılı, uzun boylu kız siyah dar bir pantolon, üzerine uçuk mavi tüylü, ince sayılacak bir kazak ve hafif topuklu botlarıyla; saçları ortadan ayrılmış ve açık bıraktığı için üzerine doğru dökülmüş bir biçimde küçük adımlarla yürüyorlardı. Mahir beyin gözlerine takıldığı andan beri, Mahir bey yemek yemeyi bırakıp gayri ihtiyari bir biçimde Sevdayı izlemeye başladı ve Sevda masalara doğru yürürken Mahirin kafasıda soldan sağa doğru hafif hafif dönüyordu. Ayrıca bu olağanüstü güzelliği farkeden kişide tek Mahir değildi.
Yabancı ortaklardan daha konuşkan ve espirili olan "John" Sevdanın güzelliği karşısında büyülenmişti adeta. "Oh my God. What a beauty!"* demekten kendini alamamıştı. Sevdaya bakarken aynı duygular içersinde olduğunu Mahir kendine bile söyleyemezken, John bunu bu kadar insanın içersinde nasıl dile getirmişti, cesaretine doğrusu hayran kalmıştı. John'un verdiği bu inanılmaz tepki masada ki müdürlerin oldukça eğlenmesine neden oldu. John gibi bunu itiraf edemeselerde, Kemal bey hariç, aynı düşüncelere sahip olan bir çok müdür vardı o masada. Kemal beyde Sevdanın çok güzel olduğunu görebiliyordu ama o ona karşı daha çok bir ağabey gibi davranarak, çaresizliğine çare olmak istemişti ilk günden beri. Müdürlerin, John'un bu açıksözlülüğünden cesaret alıp, aynı fikirde olduklarını gülerek ve eğelenerek belirtmeleri ise Mahir beyi içten içe biraz kızdırmıştı ve Mahir beyin yüz ifadesi anında değişmişti. Kabalık sayılacaktı ama "yemeğe döenlim beyler" demekten de kendini alamamıştı. Belkide kendisininde Sevdaya o kadar dikkatle bakması müdürler tarafından farkedilmişti düşüncesi ile yemek süresince kafasını bir daha Sevdanın olduğu yöne çevirmemişti.
O an masada çok şey konuşuluyordu, fikirler havada uçuşuyordu. Yabancı ortakların yaptığı konuşmalar, bazı sohbetler, espiriler inanılmaz keyifliydi ki herkes halinden çok memnundu; ama Sevda o salona girdikten sonra Mahir bey ne konuşulanları duyuyordu ne de kahkahalara ortak oluyordu. Bu kızı neden görmek zorundaydı? O da herkes gibi masaların birinde oturuyor olamazmıydı, masalarda oturanların görülmediği gibi. Mahir beyin birden bire Sevda hakkında ki gülüşmelerden sonra yüz ifadesinin değiştiğini fark eden tek Kemal bey olsa gerekti ki oda o andan itibaren en ciddi haliyle masada oturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Sevmek...
De TodoGüzel bir genç kizin çalistigi kurumda yaşadığı imkansız aşk ve olaylar.