Elimdeki Nutella kutusuna bakıp dün yaşadıklarımızı hatırladığımda elimde olmadan kıkırdamıştım..Ben ne zaman böyle birine çevrilmiştim, en ufak bir fikrim yoktu...
Saatin öğlen olmasına rağmen aşırı derecede çikolata üretmem biraz kulağa aptalca gelebilirdi..Fakat bende böyleydim işte..Klasik kızlar gibi strese girdiğim de değilde, mutlu olduğumda aşırı çikolata yerdim..
Yakında 130 kilo olurdum..
Kapının açılma sesiyle hemen elimdeki Nutellayı dolaba koyup kapıya doğru koştum..Şu saatte beni Nutella yiyor görmesini istemezdim...
Bana bakıp bıyıkaltı güldüğünü, yanağındaki gamzesinden anlamıştım...Bikaç adım ona doğru yaklaşıp kaşlarımı çattım; "Ne gülüyorsun ya?!"
Bişey söylemeden dudağımın kenarında kalmış çikolatayı dudaklarıyla emmişti..Şuan suratımın domates gibi olduğuna emindim...Munzurca bana bakıp göz kırpmıştı...
"Yakalandın bebeğim! Bu saate çikolata yediğini öğrendim" demişti kahkaha atarak...
Onun gibi yapıp yalancı kahkaha atmıştım...
"Çok komik!" Deyip sırtımı ona doğru döndüğümde daha büyük kahkaha atıp beni kucağına almıştı...&&&&&&&&&&&&&&
Sıkıntıdan nerdeyse patlamak üzre olan bedenimi rahat bir şekilde koltuğa yaydìm..Fakat bu sıkılmamaı bir nebze bile azaltmamıştı...
Herzaman yaptığı gibi şirket dosyalarıyla ilgilenip, kahvesini yudumlayan Fatih'e baktım dikkatlice..Benim şuan burda olmamı baya baya umursamıyordu...
"Offffff" dedim derin bir iç çekip..
Neyseki dikkatini çekmeyi başarmıştım..Bakışları anında üzerimde yer edinmişti..."Ne oldu? "
Endişesi tüm yüz hatlarına vurmuştu...
Bana öylesine baktı, ve cevap almayınca hemen koltuktan kıymetlisini kaldırarak yanıma gelmişti...Yüzümü avuçlayan ellerinin sıcaklığını en ufak zerreme kadar hissedebiliyordum...Aşkını, kalbinin atışını, bakışlarını hissediyordum...
Beni mutlu etmesini çok güzel biliyordu...Bir bakışı yetiyor zaten mutlu olmama.."Sıkıldım" diye homurdandım yüzümü turşutarak...Bedenimi birazcık hareket ettirip iyice yakınlaşmamızı sağlamıştım..
"Birazcık çıkıp gezsek mi?""İşim var...Sen istiyorsan çıkıp gezebilirsin" dediğinde şaşkınlık ve sevincin arasında gidip gelen aklımı zorda olsa toplayıp gülümsedim..Taki son cümlesini kurana kadar..
"Ama bahçede"Kaşlarımı sinirden çatmış olmama sırıtması daha çok geriyordu tüm bedenimi..Hiç ayağa kalkmadan olduğum koltuğa yayıldım ve ağız yaymaya devam ettim..
"Çok gıcıksın! Biliyorsun değilmi!""Biliyorum sevgilim...Sende, benim söylediklerimden kaçış olmadığını çok iyi biliyorsun" diye tehditkar cümlesinin ardından gülümsemesi bana aptalca gelse de istifimi hiç bozmadım...
"Ama söz seni gezmeye götüreceğim..Şimdi değil" diye devam etmişti cümlesine.. Ah, ne kadar da düşünceli bu adam!!
Son bir haftadır üstüme yüklenen tembellik gittikçe artıyordu...
Artık oturduğum yerden kalkmak dahi istemiyordum...Yatağa uzandığımda bedenimi bastıran uykuyu hiç saymıyorum bile...Baş dönmesi, mide bulantısı, kusma ve bunun gibi şeyler...
Biran belki de ölme ihtimali aklıma geldiğinde daha çok genç olduğumu sitem etmiştim...Saçma bir fikir olabilirdi fakat, dışarıda gezinen virüslerden dolayı en ufak bir sorun bile insanın ölümüne sebep oluyordu...
Gereksiz düşünceleri bir yana bırakıp, elindeki dosyaları masaya bırakıp bana doğru gelen adama diktim gözlerimi..Belki kırgınlığımı gözlerindeki ışıktan anlar diye ummuştum...
Bana sımsıkı sarılıp boyun hizama uzuun bir öpücük bıraktı..."Üzüldüğünü biliyorum sevgilim, hatta seninle ilgilenemediğimi de..
Fakat işlerim bu aralar fazla.." dediğinde hafifçe gülümseyip dudağına ufak bir öpücük bıraktım...Elleri yüzümü usulca okşuyor ve buda her daim güvende olduğumun hissini yaşatıyordu bana..."Söz veriyorum...Bu hafta sonu seni dışarı çıkaracağım" dedi ve dudağımın kenarına hafif bir öpücük bıraktı..
Bunu bende yapmayı çok sevdiğini söylerdi hep..Nedenini merak edip sormuştum ilk yaptığında...
Oysa, kısa bir şekilde nedensiz dedi..."Seni seviyorum"
Duyduğum cümle aptalca sırıtmama neden olmuştu...Garipti gerçekten, çok garip...
Hayatıma damdan düşer gibi giren adama şimdi deli gibi aşıktım ben..Ben! Aşka inanmaya ve etrafındaki tüm insanların sevişme tutkususuyla büyüyen ben! Aşka inanmamam gerektiğini anlamıştım 15-16 yaşlarımda...Fakat öyle değilmiş...
Başımın hafifçe dönmesini umursamayıp ayağa kalktığımda artan baş dönmem tüm bedenimin titremesine sebep olmuştu...Yüzünü endişe bürüyen sevgilime baktığımda dudakları birşey söylemek için çoktan aralanmıştı..
Ellerini belime sertçe yerleştirip düşmemem için bedenimi kendi bedeniyle birleştirdi...
"İyi misin Miray??"Kafamı hafifçe sallayıp "iyiyim" desemde bembeyaz olmuş suratım inkar ediyordu...
"Tansiyon hastasıyım ben" diye mırıldandım... Belki de uydurabileceğim en saçma yalandı bu...Hafifçe koltuğa oturmamı sağlayıp karşı tarafa geçmiş ve hep yaptığı gibi kaşlarını çatmıştı..Elleri beyazlaşmış yüzümde gezinirken suratındaki acı çeker ifade kalbimi yakıyordu sanki...
"İyiyim" diye mırıldandım onu rahatlatmak amaçlı..
"Sikeyim! Yüzün bembeyaz Miray..
Hala iyiyim diyorsun!" Diye bağırmıştı elinde olmadan...Bağırdığı için pişman olması saniyelerini almıştı.."Özür dilerim...Bağırmamam gerekti.." deyip yüzümü omzuna gömmüştü..Huzurlu omzunda onun kokusunu doya doya içime çekiyordum..
"Fakat sana bisey olması ihtimali bile beni öldürebilir Miray"Derin bir nefes alıp, içimdeki sıkıntılı nefesi dışarı ufledim...Omzuna yasladığım kafamı daha çok gömüp birazdan dudaklarımdan çıkacak kelimeye nasıl tepki vereceğini düşünüyordum...
"Hamile olabilirim" dedim kafamı omzundan hiç kaldırmadan...Söylediğim cümle üzerine etrafı sessizlik bürümüştü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
➰Limon Çiçeği➰
ChickLitHerşey o gece başladı... Sarhoşluğun etkisiyle tanımadığım birine kendimi mahkum etmiştim.. Kapak tasarımı: @themoon-angel ☆☆☆