Chapter 9

1.1K 90 14
                                    

Not : / Mutlimedia'daki şarkıyla okuyunuz. Açılmazsa; şarkı : Edward Cullen - Bella's Lullaby
İçime sinmeyen bir bölüm ama olsun.

All The Love, Cemre xxx ❤

Harry hızla yatağa koşup sevdiği adamın üzerinde olan kaltağı itti. Adının Nick olduğunu öğrendiği orospu yere düşmüştü. Çevik bir hareketle adamın üstüne çıktı. Yumruk atmaya başladı.
"Amını sikeyim senin!"
1.
"Sen."
2.
:Nasıl."
3.
"Benim olan"
4.
"Kişiye"
5.
"Dokunma cesaretinde bulunuyorsun..!"
6.
Orospunun çocuğu!"
7,8,9...
Ardı ardına sıralanan yumruklar eşliğinde Harry dişlerinin arasından tıslıyordu.

"Seni doğduğuna pişman edeceğim şerefsiz! Nasıl böyle birşey yaparsın ha! Nasıl!" Harry laflarını sıralarken yumruk atmayı ihmal etmiyordu.

Louis yatağın köşesine sinmiş hıçkırarak ağlıyordu. Sesi bile çıkmıyor denilebilirdi.
Dizlerini kendine çekmiş elleriyle onları kavramıştı. Yüzünü bacaklarının arasına gömmüştü. Birkaç dakika sonra kafasını kaldırıp Harry'ye baktı.

Harry ayağa kalkmış tekmelerini konuşturuyordu. Çok sinirliydi. Ve Louis, onu ilk defa böyle görmüştü.

"Seni.bir.daha.Louis'nin yanında.görmeyeceğim. Tamam mı? Orospu çocuğu kaltak seni!" Son tekmesini de vurduktan sonra yerde kanlar içinde yatan adamın Çenesini tuttu.

"Son kez söylüyorum. Ona yaklaşmayacaksın. Eğer seni Louis'nin yanında, yakınlarında, 200 metre uzağında görürsem bu halinden beter ederim. Aileni sikerim senin.
TAMAM MI!?"
deyip adamın kafasını hızla yere çarptı. Adam acı içinde tısladı. "TAMAM MI!? dedim sana!" Diye bağırdı bir kez daha.

Yarı baygın olan adam zorlukla kafasını salladı.

Harry sevdiği adamın yanına gitti. Louis hâlâ ağlıyordu. Yanına gelen Harry'ye çevirdi mavinin en güzel tonunda olan orblarını.

Harry düşündü: onu ne kadar çok sevdiği. Her an gözlerine bakmak istediğini. Ellerini: pürüzsüz ellerini her zaman tutmak istediğini. Bebekleri andırmayan yumuşacık, tek bir pürüz olmayan tenine her zaman dokunmak istediğini. Çok seviyordu. Çok.

-Harry, mavileri görünce kendini kaybediyordu. Sadece onlara bakmak istiyordu. Başka hiçbir şey istemiyordu. Son nefesini sevdiği adamın kollarında, onun gözlerini bakarken vermek istiyordu. O gözler onun yeniden doğuşu olmuştu. Varsın onlara bakarken ölsün.

Harry, Louis'nin yanına gitti. Yüzünü ona döndürdü. Göz yaşlarını parmaklarıyla sildi. Bazı kurumuş olan göz yaşlarıyla bile çok güzeldi. Harry düşünceden arınmak amacıyla birkaç kez yana savurdu başını.

Onu izleyen Louis'ye döndü. Gülümsedi. Burukça. Güçlü kollarını Louis'nin küçük bedenine sardı.
Louis, Harry'nin gömleğine tutundu. Küçük tırnaklarını, Harry'nin gömleğine sabitlemişti. Böyle güvende hissediyordu. Anlamsızca güvende hissediyordu.

[♡][♡][♡][♡][♡][♡][♡][♡]

Harry, Louis'nin elinden tutarak o lanet evden çıkardı. Şuan sahil kenarında oturuyorlardı. Louis, Harry'nin kolları arasındaydı yine. Son bir hafta içinde en sevdiği barınağı olmuştu burası. Onun kolları.
Harry de misafirini çok seviyordu. Daimi misafir. Bundan hoşnuttu. Meleği kendine güveniyordu. Onu rahat hissettiriyordu.

Yarım saat konuşmadan öylece aynı pozisyonda kaldılar.

"Louis," dedi Harry gözleri hâlâ ay'ın yakamoz ettiği denize bakarken.

"Efendim Harry." Louis sessizce mırıldandı. Hâlâ arada bir hıçkırıyor, aklına geldikçe ağlayası geliyordu.

"Seni ne kadar sevdiğimi biliyor musun?" Louis'nin cevap vermesine izin vermeden konuşmaya devak etti.

"...bence bilmiyorsun. Çünkü ben bile seni ne kadar çok sevdiğimi derecelendiremiyorum. Çok fazla seviyorum seni. Yemin ederim. Sen benim yeniden doğuşumsun. Bir saniye bile aklımdan çıkmıyorsun. Kısa zaman oldu. Biliyorum bebeğim. Bir insana bu kadar kısa sürede aşık olunur mu bilmiyorum. Ama oldum işte. Ben ilk defa aşık oldum. Seninle aşkı tattım. Sende benim ilkim oldun. Aşk anlamında. Benim kurtarıcı meleğim gibisin. O adamı senin üzerinde gördüğüm zaman beynime kan sıçradı yemin ederim. Sana dokunmalarına izin vermem. Hele ki ben sana dokunmaya kıyamıyorken. Narin bedenine korkarak dokunuyorken. Seni kırmaktan korkuyorken; sana dokunmalarına izin vermem. Asla."

Derin bir nefes alıp konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

"Öleceğim gün bile olsa seni her zaman korurum. Çünkü...Çünkü ne bileyim işte. Seni kıskanıyorum. Çok. Sadece benim ol istiyorum. Sana sadece ben dokunayım.

Gözlerine sadece ben bakayım. Bana baktığın gibi kimseye bakma. Çünkü eğer bana baktığın gibi bakarsan sana aşık olurlar. Ve ben bundan korkuyorum. Kollarımın arasından narin bir kuş gibi uçup gitmenden korkuyorum. Beni bırakmandan korkuyorum."

"Peki şimdi sen beni sevebilir misin?"

Harry son cümlesini bitirip dudağına gelen göz yaşı tadıyla ağladığını fark etti.

Aralıksız 10 dakikadır ay'ın deniz üzerinde oluşturduğu yakamoz'a bakıyordu. Çok güzeldi. Tıpkı Louis gibi...
Düşündüğü şeye gülümsedi.

Hıçkırık sesi duydu. Louis'den geliyordu. Omuzlarından tutup kendisine çevirdi. Louis kırık bir gülümseme verdi.

"Özür dilerim Harry. Ben böyle cümleler kurmayı başaramam. Ama seni kendimden bile çok sevdiğime and içebilirim."

Dedi sevdiği adamla dudaklarını buluşturmadan önce.

Yemin edebilirlerdi. Birbirlerini çok sevdiklerine. Özür dilerim! Onlar aşıktı. Sonunda birbirlerine aşklarını itiraf etmiş iki aptal genç.

"Her başlangıcın bir sonu vardır. Ve her sonunda bir başlangıcı."

#####

Yazarken az biraz Ağlamış olabilirim. Neyse. Kısa oldu ama pek bekletmek istemedim. Çokta beğenmedim. Üzgünüm.

Can You Love Me? || Larry #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin